Evrenin sırları, insanlık için her zaman en büyük merak konularından biri olmuştur. Fakat, yeni bir bilimsel çalışma, içinde yaşadığımız evrenin hayat için en uygun yer olmayabileceğini ortaya koydu. Durham Üniversitesi'nden Dr. Daniele Sorini liderliğindeki bir ekip, enerji yoğunluğu gibi faktörleri göz önüne alarak evrenimizin yaşam için gerçekten en iyi koşulları sunup sunmadığını sorgulayan yeni bir model geliştirdi. Peki, dünyamız sandığımız kadar benzersiz mi?
Hayat için en uygun evren kendi evrenimiz olmayabilir! Yeni bilimsel modeller farklı bir bakış açısı sunduAraştırmacılar, evrenimizin yaşamı destekleyen koşullarını anlamak için enerji yoğunluğunu mercek altına aldı. Bilindiği gibi, evrenin %70’ini oluşturan karanlık enerji, evrenin genişlemesinde kritik bir rol oynuyor. Geliştirilen model, karanlık enerjinin miktarına bağlı olarak yıldız oluşumundaki verimliliği hesaplıyor. İlginçtir ki, karanlık enerji miktarının daha yüksek olduğu evrenlerde, yıldız oluşumunun %27 daha verimli olabileceği ortaya kondu. Bizim evrenimizde ise bu oran %23 seviyesinde.
Farklı evrenler, farklı olasılıklarŞu ana kadar araştırmacılar, farklı karanlık enerji seviyelerine sahip çeşitli evrenler üzerinde çalıştı. Tamamen karanlık enerjisiz evrenlerden, bizim evrenimizin 100 bin katı karanlık enerjiye sahip evrenlere kadar geniş bir yelpazede analizler yapıldı. Sonuçlar, bazı evrenlerin bizimkinden daha fazla yaşam olasılığı sunduğunu gösteriyor. Ancak asıl olay, bizim evrenimizin karanlık enerji yoğunluğunun, yıldız oluşumunu en verimli hale getiren seviyeye oldukça yakın olması.
Durham Üniversitesi'nden araştırmanın başyazarı Dr. Daniele Sorini araştırmayı şöyle özetliyor:
“Karanlık enerjiyi ve onun evrenimiz üzerindeki etkisini anlamak, kozmoloji ve temel fizikteki en büyük zorluklardan biri. Karanlık enerji yoğunluğu da dahil olmak üzere evrenimizi yöneten parametreler, şaşırtıcı bir şekilde, çok daha yüksek bir karanlığın bile varlığını açıklayabilmekte. Enerji yoğunluğu hala yaşamla uyumlu olabilir, bu da en olası evrende yaşamayabileceğimizi gösteriyor.”
Yapılan araştırma, bir yandan evrenimizdeki yaşamın özel olup olmadığını sorgularken, diğer yandan Drake Denklemi ve Fermi Paradoksu gibi popüler teorilere de yeni bir ışık tutmuş oldu. Drake Denklemi, evrendeki zeki yaşam olasılığını matematiksel olarak değerlendirirken, Fermi Paradoksu ise bu yaşam formlarını henüz neden bulamadığımızı sorguluyor.
Bilim insanları tuzlu sudan saf lityum üretti!
Bilim insanları, poroz katı elektrolit malzeme kullanarak yüzde 97,5 saflıkta lityum çıkartabilen yeni elektrokimyasal reaktör üretti.
Her halükarda, Frank Drake'in 1961'de ortaya koyduğu formüle göre: “Eğer başka evrende başka akıllı formlar olsaydı onları çoktan keşfederdik”. Ki bu da Fermi Paradoksuyla çelişen bir teori. Kısacası, henüz dünya dışı yaşamın izine rastlamamış olsak da, NASA’nın uzak yıldız sistemlerine yönelik çalışmaları bu sorulara bir gün cevap bulmamızı sağlayabilir. Belki de başka bir evrende, yaşam çok daha yaygın ve biz yalnızca kendi kozmik köşemizdeki küçük bir noktayız.
Monthly Notice Dergisi'nde yayınlanan araştırmaya buradan ulaşabilirsiniz. Peki sizce evrenimiz gerçekten özel mi? Yorumlarınızı aşağıdaki yorumlar kısmında paylaşabilirsiniz.
dünya dışı canlılarevrengalaksi