Çoğu insana göre ‘siyaset’ ve ‘yolsuzluk’ eş anlamlıdır ve iki kelime arasındaki bağlantı için pek çok kanıt sunulabilir. Yapılan gizli anlaşmalardan oy çalmaya kadar bazı figürler, halkın sesi olmak yerine seçim sonuçlarıyla oynamayı tercih ediyor.
Daha basit şekilde anlatmak gerekirse, siyasi seçimleri gerilim ve entrikalarla dolu bir diziye benzetebiliriz. Ülkemiz çok büyük bir seçime hazırlanıyor. Bu seçimin Türkiye tarihinin en gergin seçimlerinden biri olduğunu düşünüyorsanız, 1927 yılında gerçekleşen Liberya başkanlık seçimlerinde olanları okuyana kadar bu düşüncenizi rafa kaldırmanızı öneriyoruz.
Resmiyette dünyanın en hileli seçimi olarak kayıtlara geçen olaya geçmeden önce Liberya’nın tarihine kısaca bir göz atalım.
Liberya, Afrika'nın ilk ve en eski modern cumhuriyetidir. Ülke 1800'lerin başlarından ortalarına kadar ABD'den gelen, özgür bırakılmış siyahiler tarafından kurulmuştur. Sierra Leone, Fildişi Sahili ve Gine arasında yer alan Liberya, büyük bir ülke değil.
Coğrafi olarak, yaklaşık 111.369 kilometre karelik yüz ölçümüne sahip. Ancak her Afrika ülkesi gibi Liberya da kurulduğu günden itibaren sert iklim özellikleri, gıda kıtlığı, zayıf altyapı ve bölgede milyonlarca insanın ölmesine neden olan pek çok hastalıkla karşı karşıya kalıyor.
Tüm bu sorunların yanında Liberya’yı diğer Afrika ülkelerinden ayıran bir özelliği var.
Ülke, kıtanın geri kalanının birçoğundan 100 yıl önce bağımsızlığını kazandı ve o zamandan beri kendi liderini kendi seçiyor. Seçiyor seçmesine ama tıpkı 1927 yılındaki seçimlerde olduğu gibi bu seçimler ne kadar adil, işte orası tartışılır.
Gelelim asıl konumuz olan 1927 Liberya genel seçimine.
1927 Liberya seçimlerinde iki aday yarışıyordu. İlk aday mevcut hükümet True Whig Parti’sinin başındaki isim ve hikayemizin ana kahramanı Charles D. B. King’di. Karşısında ise Halk Partisi’nin lideri Thomas J. Faulkner yer alıyordu.
Daha önce ülkenin başsavcısı ve dışişleri bakanı olarak görev yapan King, ilk olarak 1919'da cumhurbaşkanlığına seçildi. Daha önce yapılan iki seçimi zaferle sonuçlandıran King, üçüncü seçimi de kazanmak istiyordu.
Daha önce iki kez seçim kazanmış birisinin üçüncü seçime rahat rahat gireceğini düşünürsünüz değil mi?
Ancak muhalefetin adayı Faulkner’ın seçim kampanyasıyla ilgili yaptığı bir şey King’i endişelendirmiş olmalı. Belki Faulkner halka King’in yaptıklarının ülkeye ne kadar ciddi zararlar verdiğini anlattı. Belki de halk artık King’e oy vermeyeceğini açık açık söylemeye başladı.
Seçim gününe kadar neler olup bitti bilemiyoruz ancak bütün Liberya halkı seçimlerin hararetli geçeceğini biliyordu. Ancak hiç kimse 1927 Liberya seçimlerinin Guinness Rekorlar Kitabı’na ‘sahtekarlık kategorisinden’ gireceğini tahmin etmiyordu.
Bu arada Liberya'daki seçmen sayısının alışılmadık derecede küçük olduğunu belirtmekte fayda var.
1927'de kadınlara henüz oy kullanma hakkı verilmemişti, bu nedenle o yılki seçimlerde yalnızca yetişkin erkekler oy kullanma hakkına sahipti. Seçim günü geldiğinde, sadece 15.000 Liberyalı oy kullanmak için kaydolmuştu.
Oy sayma işlemi bittikten sonra resmi sonuçlara göre Charles D. B. King tam 240 bin oy alarak başkan seçilmiş, rakibi Thomas J. Faulkner ise 9 bin oyda kalmıştı. King, mevcut seçmen sayısından tam 16 kat fazla oy olarak rakibini nakavt etmişti.
Muhalefet, seçimde 15.000 kişinin oy kullanacağını biliyordu. Bir gecede Liberyalı seçmen sayısı birdenbire değişmeyeceğine göre seçimde hile olduğunu anlamak uzun sürmedi. Fakat ellerinde herhangi bir kanıt olmadığı ve bütün güç mevcut hükümette olduğu için çok ses çıkaramadı ve Charles D. B. King’in üçüncü dönemi başladı.
Ancak Faulkner, seçimle ilgili pek bir şey yapamasa da muhalifliğine devam etti.
Seçimden kısa bir süre sonra, King'in True Whig Partisi’nin üst düzey üyelerinden bazılarını kendi evlerinde köle çalıştırmak ve köleleri bir İspanyol kolonisine satmakla suçladı. İlk başta, King'in yönetimi Faulkner'ın iddialarını araştırmayı reddetti ve tüm skandalı halının altına süpürmeye çalıştı.
Ancak Milletler Cemiyeti buna karşı çıktı ve iddiaları araştırmak için komite kurdu. Köle satışıyla ilgili herhangi bir somut kanıt bulamasalar bile Başkan King ve birçok yardımcısının kendi evlerinde zorla köle çalıştırdığı ortaya çıktı. 1930'da King aleyhine görevden alma davası açıldı ancak dava sonuçlanmadan King istifa etti.