Son zamanlarda sosyal medyada bir hayli popülerleşen 'oversharing' kavramı; insanların, kendileri hakkında gerekli gereksiz çok fazla detayı herkese anlatmaları anlamına geliyor. Misal kardeşlerinize bir çocukluk anınızdan veya başınızdan geçen kötü bir olaydan rahatlıkla bahsedebiliyorsunuz. Ancak bunları bir de hiç tanımadığınız veya az samimi olduğunuz kişilere anlattığınızı düşünün.
Hadi gelin, kimin iyi kimin kötü niyetli olduğunu bilmeden, aklımıza gelen her şeyi herkese anlatmanın neden zararlı olabileceğine bir bakalım.
Fazla paylaşmanın asıl tehlikesi sosyal medyada...
Çoğunuzun bildiği gibi mahrem, bizim toplumumuzda çok önemli bir konudur. Bu yüzden eskiden herkes yediğini, içtiğini, sahip olduğu şeyleri diğerlerinden gizli tutmaya yönelik bir değer algısına sahipti. Çünkü ''olan var olmayan var'', ''alabilen var alamayan var'' şeklinde düşünülüyordu.
Şimdilerde Twitter, Instagram veya Facebook gibi sosyal medya platformlarının herhangi birinde, insanlar yediklerini, içtiklerini bırakın, yaşadıkları gizli kalması gereken travmalarını bile herkesle paylaşabiliyor.
Diyelim x kişisinin ilişki sorunları var, bunu kendisini hiç tanımayan 5.000 takipçisiyle kolayca paylaşabiliyor; hatta paylaşmak zorundaymış gibi hissediyor.
İşte sosyal medyada oversharing yapan insanlar, günde saat başı veya dakika başı fark etmeksizin devamlı paylaşım yapabiliyor. Sosyal platformlar, kişilere fotoğraf, video, ses kaydı ve metin gibi özellikler sunarak çeşitli gönderiler atmalarına aracı oluyor.
Bu da aslında bu durumun dijital mecralarda neden yaygın olduğunu bizlere açıklıyor. Çünkü bu sayede bir kişi, Instagram hesabından anında canlı yayın açıp videolar yükleyebilme imkanına kolayca sahip olabiliyor.
Dijital çağın yarattığı bir sorun (patoloji) olan ve kaçırma korkusunu ifade eden FOMO, kullanıcıların diğer kullanıcılarla yarış haline girmelerine yol açabiliyor. Y kişisi, S kişisinin gittiği tatilleri, eğlence parklarını vb. yerleri görünce ''ben de yapmalıyım'' hissine kapılabiliyor.
Bu da Y'de hemen bu hayata geçirdiklerini diğerleriyle paylaşma isteğini doğuruyor. Böylece Y kişisi, diğerlerine ''bakın ben de gidiyorum, ben de yapıyorum'' mesajını verip bir şeyleri kaçırmadığını göstermiş oluyor.
Oversharing, sosyal medyadaki ifşa ve linç kültürünü de besliyor.
Zaman zaman birilerine kızarız, küseriz ve sinirleniriz; bundan doğal ne var ki? Fakat kendini aşırı anlatan insanlar; birilerine kızdıklarında, hemen o kişiyi diğerleri tarafından linç ettirmek için harcayabiliyor. Belki de çok basit ve konuşularak halledilecek bir konuyu ifşa ettikleri yetmezmiş gibi, o konunun muhatabını da hedef gösterici yazılar yazabiliyorlar.
Ayrıca bu tip içerikler, bir bakmışsınız binlerce fav, yüzbinlerce like almış. Çünkü bu tip şeyler günümüzde 'özgün olmak' ve 'yapılan yanlışa susmamak' gibi görülebiliyor. Bundan ötürü de bir anda kişinin takipçi sayısı, 10.000'den 20.000'e çıkabiliyor.
Not düşmek önemli: Burada ortada gerçekten çok insani ve basit durumlar olduğunda hemen sosyal medyasına bunu yazmayı tercih edenleri odağa alıyoruz. Gerçekten önemli ve hayati konuları tenzih ediyoruz.
Sosyal medya hesaplarınızı bir kontrol edin isterseniz çünkü sırf insanlara bir şeyler anlatmak ve dikkat çekmek için yapılan asılsız paylaşımlar suç kapsamına giriyor.
Genelde overshare mantığındaki insanlar, diğerleri tarafından ilgi ve sempati kazanmayı sevdikleri için yaptıkları paylaşımların, hangi kötü niyetlilerin ellerine düşeceğini hiç akıllarına getirmezler.
En basitinden siz başınızdan geçen bir olayı Twitter'da herkese duyurmak istediniz diyelim. Ancak bu tweet'inizi gören herkes sizi like'lara boğmayabilir, kimisi o paylaşımınızdaki bilgileri alıp size karşı kötü amaçlarla kullanabilir.
Bazen yaptığınız paylaşımların sonu karakollarda da bitebilir
Mika Can Raun'un klozette oturma paylaşımı .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Bir önceki paragraftan bağımsız olarak daha farklı bir 'aşırı paylaşma' örneği verelim. Mesela geçenlerde bir fenomen, önce tuvalette otururken fotoğraf paylaştı.
Mika Can Raun'un TL'yi tuvalete atma videosundan görüntüler .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Daha sonra ise fenomen, Türk Lirası'nı tuvalete attığı bir video çekti ve bunu yaptığı için hakkında suç duyurusunda bulunuldu.
Bırakın sosyal medyayı, artık arkadaşınıza bile ne anlattığınıza dikkat etmeniz gerekiyor.
Herkesin hayatında en az bir kere tanıştığı, çok konuşan ama boş konuşan dediği bir karakter vardır. Genelde bu kişiler karakteristik özellikleri gereği, her şeyden bahsetmeyi sever. Bazen de böyle olmalarının nedeni, yetiştirilme gereğidir. Belki sizin kendi aile yapınız böyle değildir ancak bazılarının aileleri, başkalarına özel hayatları hakkında detaylı paylaşımlar yapmayı bir görev gibi görebiliyor.
Misal böyle bir ailede büyüyenler sürekli diğerlerine açıklama yapmazlarsa, onlarla yakınlık kuramayacaklarını düşünebiliyor. Ancak kimseyi ilgilendirmeyen şeyleri başkalarına anlatmak, ötekilerin gözünde bunları anlatanın değerini de düşürüyor. Diğer insanlar bu kişileri samimi bulmayıp onların anlattıklarını aleyhlerine kullanabiliyor.
Eğer aranızda böyle olanlar varsa psikologlar, diğerlerine uygun olan olmayan her detayı neden anlatmaya ihtiyaç duyduğunuzu tespit etmenizi öneriyor. Çünkü yine tekrarlamak gerekirse konuştuklarınız sebebiyle zora düşeceğiniz tek yer sosyal medya değil, kahvehanede okey oynarken bile söyledikleriniz sizi sıkıntıya sokabilir. Örneğin, fazla yakın olmadığınız birine ilk cinsel deneyiminizi anlatmanız, o kişinin gidip bunu belki de sizi sevmeyen kişilere anlatmasına yol açabilir.
İşte en önemli soru: İnsanlar neden sürekli gereksiz detaylardan bahsetmek istiyor? Bu işin psikolojisi ne?
Kişide yoğun bir yetersizlik duygusu varsa kendisini başkalarına kanıtlamak için anlatabilir. Oversharing yapan biri, bir şeyler konuşmadığında kendisini eksik hissedebilir ve konuşmamak, onun kendisini bir hiç gibi görmesine neden olabilir. Mesela yapılan araştırmalar, bunu yapanlarda düşük benlik saygısı olduğunu ifade ediyor.
Yine 2012 yılında yapılan bir araştırmaya göre; çok fazla detaylardan bahseden birinin, diğerlerine ''benim halimden anla, ben şöyle şöyle hissediyorum'' mesajı verdiği düşünülüyor. Çünkü bunu yapanlar, diğerleri tarafından duyguları anlaşıldığı zaman daha çok sevileceklerine inanabiliyor.
Özellikle narsistler bunu diğerlerini manipüle etmek için yapabiliyor. Mesela kendi otoritelerini diğerlerine kanıtlamak için ilginç dil oyunları yapabilirler. Hatta daha ilişkinin başında karşı tarafa kendiyle ilgili en derin konulardan söz eden biri, bazı çıkarları için karşısındakini kendine bağlamayı amaçlıyor olabilir.
Tabii ki bunu sadece narsistler değil; anksiyete, bipolar ve depresyon gibi psikolojik rahatsızlıkları olanlar da yapabiliyor.
Yapılan bir çalışmada; yaş arttıkça insanların, hayatlarındaki detayları daha fazla paylaşma istekleri olduğu tespit ediliyor. Buradan anlayacağınız; sahip çıkalım dedelere.
17 ve 84 yaş arasındaki kişilerle yapılan araştırmada, yaşlıların gençlere göre yabancılara özel bilgilerini daha kolay ifşa ettikleri görülüyor. Üstelik hiç karşımdaki kişi ''iyi niyetli mi, yoksa kötü biri mi?'' diye de düşünmüyorlar. Kendi anneannelerinizden, dedelerinizden bilirsiniz; yaş aldıkça çocuk gibi oluyorlar. Bu nedenle onları bu konuda uyarmak sizlere düşüyor.
Velhasıl tabii ki sadece yaşlılar değil, her yaştan kesim ''her şeyi herkese anlatmanın bir risk'' olduğunu bilmeli.
Kaynaklar: Hiwell App, Forbes, MediumGörsel Kaynakları: Small Businessify, Life Hacker, Entity Mag, Mic, Science of People, Dazeinfo, Fast Company, HuffPost UK, WIRED, The Verge, İnternet Haber