Konuşmada gündeme gelen konu sevgidir*. Sokrates, sevginin ne olduğunu anlamak ister. Mantinealı Diotima öğrencisini düşünsel bir maceraya sokar. Uyguladığı yöntem, “İki bilinç arasında konuşma ya da yazışma” olarak tanımlayabileceğimiz “dialogos”tur. Sokrates’in bilinci Diotima’nın bilincine eşlik etmek isterken dönüşür.
SEVGİ NEDİR?
Diyaloğun başında Sokrates için sevgi, büyük bir Tanrı’dır ya da sevgi, güzelin sevgisidir. Diotima bu tanıma itiraz eder. Sokrates şaşırır.
“Sokrates: Evet ama sevgiyi büyük bir Tanrı sayıyor herkes!
Diotima: Herkes dediğin kim? Bilenler mi, bilmeyenler mi?
Sokrates: Hepsi.
Diotima gülümser.
Sokrates: Nedir öyleyse sevgi? Ölümlü bir varlık mı?
Diotima: Ölümlü ile ölümsüz arasında bir şey.”
Konuşmanın devamında karşımıza “daimon”** diye bir kavram çıkar. Tanrılarla insanlar arasında iletişimi kuran bir güçtür bu. Bu güç sayesinde iki taraf buluşup konuşur. Daimonlar, ölümlülerle ölümsüzler arasında duran bir tür ara varlıktır. İşte sevgi onlardan biridir. Diotima düşünceyi burada bırakmaz. Sevginin yaratma (poiesis) fiiliyle olan ilişkisine dikkat çekerek yaratmanın ölümsüzlüğe açılmada nasıl bir araç olduğunu anlatır. Diotima için sevgi, ölümsüzlük sevgisidir.
FİLOZOF KİME DENİR?
Felsefe tarihinde yanıtı en çok aranan sorulardan olan “filozof kime denir” sorusuna Diotima’nın yanıtı Platon’un felsefesini anlamada köşe taşı görevi görecektir. Filozof, bilgiyle bilgisizlik arasında duran kişidir. Yine bir ara durum söz konusudur. Diotima şöyle der;
“Tanrıların hiçbiri bilgiyle uğraşmaz, bilgeliğe özenmez (çünkü zaten bilgedirler); bilgeliğe ermiş bir insan da artık bilgiyle uğraşmaz; bilgisizler de öyle; ne bilgi ile uğraşırlar ne de bilge olmaya özenirler. Bilgisizlik neden kötüdür? Cahil kişi güzellikten, iyilikten, akıldan yoksunken hepsini kendinde toplamış sanır da ondan. Yoksun olduğunu bilmeyen kimse ne diye kendinde olmayanın peşine düşsün?”
Peki, bilgeler ve bilgisizler bilginin peşine düşmezse kim bilginin peşine düşer? Yanıt, “filozof”tur (Philo-sophos: Bilge sever). Diotima filozofu bir ara durum olarak tanımlar. Ne tam bilgisiz ne de bilge (sophos).
Delf Mabedi’nin kâhini Sophos Diotima’nın bize Sokrates’i armağan ettiğini düşününce insanın sorası geliyor; “Acaba neden Diotima yeterince konuşulmadı?” Nedenlerden biri kâhin olması olabilir mi? Çünkü kahin ve felsefi anlayışın zirvesi bir arada pek anılası değil. Hoşumuza gitsin veya gitmesin tarihte Diotima isimli bir kadın kâhin var ve felsefeyi kendisinden öğreniyoruz.
SOKRATES'İN ASKERLİĞİ
Diotima’nın yetiştirdiği öğrencinin nasıl biri olduğuna ilişkin Şölen’den bir bölümü paylaşarak tamamlayalım sözü. Alkibiades anlatıyor;
“Birlikte Potideia seferine gittik. Yollarımız kesilip de yiyeceksiz kaldık mı, açlığa onun kadar dayanan olmazdı… Sokrates şafaktan beri düşünceye dalmış, olduğu yerde duraklamıştı. Aradığını bulamadığı için olacak, bir türlü bırakıp gidemiyor, ayakta düşünüyordu. Öğle oldu. Askerler ona bakıyor ve şaşkın şaşkın Sokrates’in sabahtan beri ayakta dalmış, düşündüğünü birbirlerine fısıldıyorlardı…”
Sokrates o gün yerinden hiç kımıldamadan düşünmeyi sürdürür, ta ki ertesi gün sabah oluncaya kadar.
Diotima’ya selam olsun!
*Şölen metninde Sabahattin Eyüboğlu-Azra Erhat çevirisine sadık kalarak “sevgi” kelimesini kullandım. “Aşk” hatta doğrudan “Eros” denilmesi metne nüfuz edilmesinde daha etkilidir kanaatindeyim.
** “Daimon” kavramı “zekâ, deha” anlamına gelmektedir.
www.idrak34.com