Vücudumuzun işlevlerini sürdürmesinde büyük katkısı olan bu sıvı, özellikle fiziksel olarak yüksek efor gerektiren aktiviteler sonrasında daha da vazgeçilmez hale gelir. Ancak toplumda kabul edilen bir gerçek var ki, bu suyun soğuk oluşu bizi her zaman daha iyi, ferah ve canlı hissettirir.
Peki hayatımızın her anında bizimle olan suyun tadı, nasıl oluyor da ait olduğu ısıya göre tat değişimine uğruyor? Bir başka deyişle soğuk suyu bizim için vazgeçilmez kılan nedir?
Öncelikle tatları nasıl algıladığımıza bir bakalım. Vücudumuzun sahip olduğu beş duyu organından biri olan tat; kimyasal bir reaksiyon mu, yoksa zihnimizin bize oynadığı bir oyun mu?
Tat duyumuz, dilimizin ön, arka ya da yan kısımlarında bulunan tat hücrelerinin ve tükettiğimiz yiyecek veya içeceklerden gelen moleküllerin, bu hücrelere bağlanarak sinyaller göndermesiyle oluşur. Bu sebeple tat, dilde ortaya çıkan çeşitli kimyasal reaksiyonların bir karışımı olarak ifade edilebilir.
Dilimiz; ekşi, tatlı, acı ya da tuzlu gibi birçok tadı algılayabiliyor ancak bu farklı lezzetleri nasıl ayırt edebiliyor?
Tuzluluk tadı, ağzımıza bir besini aldığımız an tat alma hücreleri tarafından saptanır ve bu hücreler, hücre zarlarında bulunan belirli proteinleri, kanal görevi görerek bu tuzun hücrelere girmesine izin verir. Devamında duyuyu aksonlara iletmekte görevli olan bilgiyi aktarmakta görevli kimyasallar (nörotransmitterler), beyne tat bilgisini gönderir.
Ekşilik, doğrudan iyon kanallarını etkileyen biçimde algılanır ve çeşitli asitlerin proteinleri, sodyum veya potasyum kanallarıyla hücresel bir tepki başlatır.
Acı tat, hücre zarlarındaki potasyum kanallarını bloke ederek algılanırken tatlı olarak algıladığımız kimyasallar, zar resöptörleri üzerinde bulunan belli başlı bölgelere “kilit ve anahtar” şekliyle bağlanır. Sonuç olarak bağlanan kimyasallar tüm tatlarda olduğu gibi beyne iletilir.
Günlük hayatımızda birçok içecek tüketiriz ve bunların bir kısmının soğuk olmasını tercih ederken bazılarını da mutlaka sıcak içmek isteriz.
Her ne kadar soğuk muadilleri olsa da kahve ve çayı genellikle sıcak bir şekilde tüketmeye alışkınız. Kola, soda ve bira gibi içeceklerin ise sıcak tüketildiğini düşünmek bile korkunçtur.
Bunun sebebi; soğuk içeceklerin, tat tomurcuklarını bastırmasıdır. Bir bardak kolayı oda sıcaklığında tüketmeniz halinde, bu tat tomurcukları en doğal şekilleriyle ortaya çıkacak ve kola, size alışık olmadığınız biçimde çok daha tatlı gelecektir.
Konu “tatsız” olarak nitelendirilen ancak içtiğimiz zaman dilimizde elbette tadını hissettiğimiz suya gelince nasıl ilerliyor?
İnsanlar yüzyıllar boyunca suyun tadının, suda çözünmüş mineraller ve tuzlardan geldiğini düşündüler ve bu görüşte çok da haksız sayılmazlardı. Ancak saf suyun tadına bakıldığında, bu suyun bile bir tadı olduğu yadsınamaz bir gerçek. Saf su, fabrikadan çıktığında bir miktar oksijen ve karbondioksit ile çözünür ve aslında saf zannettiğimiz su bile saf değildir.
İçtiğimiz suyun tadı, bazı sebeplerden farklılaşır. Suyun kokusu hatta gece yatmadan önce dişlerimizi fırçaladığımız macun kalıntıları bile suyun tadını değiştirir.
Tat ve koku duyuları birbirinden ayrı düşünülemez. O an burnumuzun algıladığı kokular, örneğin su içtiğimiz odanın kokusu, içeceğimiz suyun tadını etkileyebilir.
Sabah uyandığımızda veya gece yatmadan dişlerimizi fırçaladığınızda ise diş macunumuzun içinde hangi aromayı barındırıyor olursa olsun, temel olarak nane özünden oluşur. Bu macun kalıntıları tam anlamıyla ağzınızdan atılmadıkça içeceğimiz suyun tadı, diş macununun etkisiyle farklılaşabilir ve bu nane etkisi içtiğimiz suyla birleşerek ferah hissettirebilir.
Bunun yanında temiz olduğundan son derece emin olduğumuz bardakta bile birtakım maddeler bulunur ve bunlar suya karışır. Yine yemek yedikten sonra belli miktarlarda ağzımızda ve dilimizde kalan parçalar, içtiğimiz suyun lezzetini etkiler ve içtiğimiz su özel bir tat alır.
Peki suyun ısısı, tadını nasıl değiştirebilir?
Soğuk su, suyun tadını değiştiren tat tomurcuklarının ve diğer olumsuz faktörlerin bastırılmasında oldukça iyidir. Su ılık olduğunda ise suyun tadının şekillenmesine sebep olan ağız tadı, suyu bozan partiküller ve tat tomurcukları çok daha fazla açığa çıkar. Bu sebeple soğuk tükettiğimiz bir içeceği, sıcak tükettiğimiz an bambaşka bir şey içiyormuş hissine kapılabiliriz.
Bir bardak suya belli miktarlarda tuz veya şeker ekleyip, farklı sıcaklıklarda tattığınızda bu farkı açıkça hissedebilirsiniz.
Soğuk suya olan hayranlığımız vücut ısımızla ilişkilendirilebildiği gibi psikolojik boyutlara da sahip.
Vücut ısımız yükseldiğinde çoğunlukla susuzluk hissederiz ve bu etkiyi azaltmak için içeceğimiz soğuk su, vücut ısımızı hızlı bir şekilde düşürerek ferahlamamızı sağlar.
Psikolojik anlamda akla ilk gelen cevap ise alışkın olduğumuz tatları daha lezzetli buluyor oluşumuz. Dikkat ettiyseniz her daim soğuk su içen kişiler için, mevsim ya da hava koşulları; bir diğer yandan sağlık durumları etkili olmaksızın suyu soğuk bir şekilde içmeye devam ederler.
Kaynaklar: Ponder Weasel, Science ABC, Water Defense