Ülkü Ocakları Tokat İl Başkanlığı'nın ‘Selahattin Demirtaş Teröristtir’ pankartı hazırlayarak kentin çeşitli yerlerine bu pankartları asması hakkında takipsizlik kararı verildi. Takipsizlik gerekçesinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) ifade özgürlüğüne ilişkin hüküm ve kararları ve ifade özgürlüğünü güvence altına alan maddesine atıf yapıldı.
HDP’nin önceki dönem eş genel başkanlarından Selahattin Demirtaş, kendisi hakkındaki pankartlarla ilgili avukatları aracılığıyla ‘hakaret ve halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etme’ suçları işlendiği gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
Gazete Duvar'dan Ceren Bayar'ın haberine göre, Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı, ifade özgürlüğünü gerekçe göstererek kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verdi.
SAVCIDAN İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ, AİHM VE ANAYASA HATIRLATMASI
Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı'nın takipsizlik kararında "ifade özgürlüğünün demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan biri olduğu" belirtilerek Anayasa’ya atıfta bulunuldu. Anayasa’nın "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir” hükmünün yer aldığı 26. maddesinin hatırlatıldığı kararda, uluslararası sözleşmelere de şöyle atıf yapıldı:
"Türkiye'nin de yargılama yetkisini kabul ettiği AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddesinin 2. paragrafı saklı tutulmak üzere, ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız veya ilgisiz kabul edilen ‘bilgi’ ve ‘fikirler’ için değil, incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğunu pek çok kararında yinelemiştir."
"SİYASETÇİLER ELEŞTİRİLERE GENİŞ HOŞGÖRÜ GÖSTERMEK ZORUNDA"
Siyasetçilerin eleştirilere geniş hoşgörü göstermek zorunda olduğu vurgusu da bulunan takipsizlik kararında savcılık şu ifadeleri kullandı:
"Siyasetçilere yönelik eleştirilerin izin verilen sınırlarının özel kişilere nazaran daha geniş olduğu gerek iç hukukumuzda gerekse uluslararası mahkeme kararlarında yerleşmiş bir ilkedir. Bu ilkenin gerekçesi, siyasetçilerin, özel kişilerden farklı olarak, gazetecilerin ve halkın yakın denetimine açık olan, kamuoyuna mal olmuş kişi haline gelmeyi bilerek tercih etmeleridir. Siyasetçiler bu nedenle basın ve gazeteciler tarafından getirilen eleştirilere daha geniş bir hoşgörü göstermek zorundadırlar. Nitekim AİHM de Dabrowski /Polonya davasında belediye başkanı olarak görev yapan siyasetçinin daha fazla hoşgörü göstermek zorunda olması gerektiğine işaret etmiştir."