Dünya, 2000’lerle birlikte artık birbirine daha çok yaklaşmıştı; ulaşım hızlanmış, internet yaygınlaşmış, artık dünyanın bir diğer ucundaki olaylardan anında haber alınabiliyordu. İnsanların birbirleriyle olan etkileşimi de hızlanmıştı, artık sınır yoktu... En azından kimileri için.
Sanat dünyası da yurtiçinde gitgide büyümeye başlamış, yeni sanat mekânları açılmaya devam ediyor, halihazırda olan mekânlar vizyonlarını genişletiyor, bienallere yurtdışından sanatçılar akın akın geliyordu. Peki ya Türkiye’den yurtdışına sanatçılar aynı şekilde gidebiliyor muydu? Sorunun cevabı net: hayır. Özellikle Avrupa’da devlet sanatçılara her anlamda büyük destek oluyordu. Türkiye’de ise devletin desteği yok gibiydi. Sanatçılar yurtdışından davet aldıklarında imkânsızlıklar nedeniyle gidemiyorlardı. SAHA Derneği, tam da böyle bir olay üzerine ve böyle olaylar yaşanmasın diye 2011 yılında kuruldu. Dernek, bugüne dek Türkiye’den 450 sanatçı, küratör, yazar ve sanat inisiyatifinin projesini kâr amacı gütmeden, 43 farklı ülkede ve Türkiye’nin farklı kentlerinde sanat kurumlarıyla işbirliği yaparak ve kaynak sağlayarak destekledi. Bu yolculuk “SAHA - Dayanışmanın On Yılı” isimli kitapta Zeynep Miraç’ın kaleminden anlatılıyor. Derneğin nasıl bir ihtiyaçtan doğduğu, bugüne kadar neler yapıldığı, özetle SAHA Derneği’nin tüm hikâyesi, sanat ekosistemindeki gelişmeler ve gelecek projeksiyonuyla birlikte kitapta görülebiliyor. SAHA’nın kurumsal kimliğini de tasarlayan Bülent Erkmen, kitabın editoryal konsepti ve tasarımını üstlenirken kitabın editörlüğünü Eda Sezgin, yayın hazırlığını ise SAHA üyeleri ve ekibinden oluşan bir komite yaptı.
"TÜKETİM DEĞİL ÜRETİM"
SAHA Yönetim Kurulu Başkanı Füsun Eczacıbaşı, kitap ile ilgili yaptığı açıklamada SAHA’nın yolculuğunu şöyle özetliyor: “Sağlıklı ve kalıcı bir ekosistem için gereksinimler nelerdir konusunda sanatseverlerin, sanat tüketicilerinin öncelikli gördüklerine değil de sanat üreticileri ve düşünürlerinin görüşlerine kulak kabarttığımızda eksik olan ve yapılması gereken çok netti aslında. Tüketim yerine üretimdi gelişmesi gereken.... Uluslararası sanat izleyicilerinin ve sanat profesyonellerinin sadece ülkemizi ziyaret ettikleri kısa sürede gördükleri sergiler veya iki senede bir gerçekleşen bienallerde tanıştıkları kısıtlı sayıda sanat insanıyla etkileşimin ötesindeydi gerekli olan. SAHA bu doğrultuda evrildi ve gelişti. Bünyesindeki SAHA Studio ile hem sanatı destekleyen hem de sanatın üretildiği bir kuruma dönüştü...”