Ayhan Bora Kaplan suç örgütü soruşturması üzerinden AK Parti ve MHP'ye kumpas iddialarıyla ilgili dikkat çeken değelendirmeler geldi.
Emniyet gözetimindeki dosyanın gizli tanığı Sedat Sertçelik'in yurt dışına kaçırılmasının ardından ortaya atılan iddialar gündeme oturmuştu. Sertçelik, emniyetin AK Parti’de bakanlık yapan birçok isim ile halen aktif görevde bulunan bazı bürokratların isimlerini de dosyaya sokmaya çalıştığını ileri sürmüştü.
Yaşananlar 17-25 Aralık FETÖ darbe girişimine benzetildi. AK Parti ve MHP'ye kumpas planı günlerce konuşuldu. Tartışmalara ilişkin çarpıcı bir değerlendirme AK Parti eski MKYK üyesi milletvekili Şamil Tayyar'dan geldi.
Soruşturmanın içeriğine ve ortaya atılan iddialara ayrıntılarıyla değinen Tayyar, FETÖ'nün değil mafyanın devlete operasyon çektiği görüşünde.
Ayhan Bora Kaplan hadisesini komplo teorilerine saplanmadan, sapla samanı karıştırmadan anlatalım. Savcılık soruşturmasını tamamlamış, iddianameyi Ankara 32.Ağır Ceza Mahkemesi kabul etmiş, 28’i tutuklu 61 sanıklı davanın ilk duruşması 15-26 Nisan arasında yapılmış. Davanın ikinci turu bu pazartesi (20/24 Mayıs) başlıyor.
Ayrıca, dosyada ‘M7’ ve ‘Ü5’ koduyla iki ayrı gizli tanık var. İddianamenin ve gizli tanık ifadelerinin hiçbir yerinde tek bir siyasinin adı da iması da yok. O halde bunun 17 Aralık’la ne tür benzerliği var? Oysa Yargı ve Emmiyet merkezli 17 Aralık darbe girişimi, tümüyle siyasileri kapsayan dosya üzerinden başlatılmıştı.
Özne, siyasilerdi. 280 kişinin Selam Tevhid kumpasındaki gibi dinlendiği iddiası da yalan çıktı. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün açıklaması ortada. Uğur Dündar’ın sorguya katıldığı iddiasının da kuyruklu yalan olduğu anlaşıldı. Peki tantana nerden kaynaklanıyor?
Fitili ateşleyen bizatihi Ayhan Bora Kaplan. İlişkili olduğu yargı ve emniyet içindeki dostlarına mesaj gönderiyor: ‘Yanarsam siz de yanarsınız.’ Ve strateji ilk duruşmada sahneleniyor. Kaplan duruşmada ‘önüme 40-50 isim kondu’ diyor ama isim vermiyor. Oysa ilk ifadesinde bu yok. 1 ay önceki bu ifade medyada da karşılık bulmuyor.
Ta ki yurtdışına kaçırılan gizli tanık Serdar Sertçelik’in ikinci dalga operasyonuna kadar. Sertçelik, Kaplan’ın mahkemede attığı pası gole çevirmek için Organize Suçlar Şube Müdür Yardımcısı Şevket Demircan’la yaptığı görüşme kayıtlarını yayınlıyor, Kaplan’ın saygın bir işadamı olduğunu söylüyor, siyasilerin isimlerini zikrediyor.
Tüm darbe senaryoları bu gizli tanığın yurtdışına kaçırıldıktan sonra yaptığı bu görüşmeye dayandırılıyor. Bazı örgüt üyeleri takip edilirken oltaya takılanlar var elbette. Özellikle Ankara’nın çok yakından tanıdığı bir savcı ve bazı avukatlar.
Bu taife telefon görüşmelerinde kendilerini güçlü göstermek için isim zikrederek bazı siyasi ve bürokratlarla samimi olduğunu anlatıp umut dağıtıyor. Dinleme kayıtlarına takılan bu mesnetsiz iddialar da soruşturmada ayıklanıyor. Gizli tanık üzerinden darbe senaryosu yazılınca dava dosyasına eklenmemiş mesnetsiz iddialar da gündeme getirilerek senaryoya malzeme yapılıyor.
Akın Gürlek hadisesinde olduğu gibi. Orada Gürlek’in şahsını doğrudan hedef alan bir takip yok. Velhasıl, gizli tanığı kimlerin kaçırdığı, ifadesini değiştirmek ve siyasileri davaya bulaştırmak için kimlerin ikna ettiği belirlenirse mevzu daha iyi anlaşılır. Görüşmenin karşı tarafındaki emniyet müdürüne ayrı parantez açmak isterim. O bu tezgahın neresinde?
Özetle… Mafya devlete operasyon çekiyor. Birileri özel hesabını görüyor. Kimileri 15 Temmuz’un içini boşaltıyor. AK Parti’nin 22 yıllık iktidarında yaşanmış tüm darbe girişimi ve muhtıralara istisnasız karşı tavır koymuş biri olarak anlatayım istedim. Kaldı ki ortada bir darbe girişimi olsaydı, hadi beni geçin, Recep Tayyip Erdoğan taş üstünde taş koymazdı.