Birleşik Krallık'ta 1970'lerin sonunda ve 1980'lerin başında alevlenen gotik estetiğin kökleri aslında müziğe dayanıyor. O günlerin hızlı yaşa, genç öl gibi asi felsefesini yansıtan sloganlar, aslında gotik kültürünün elverişli olup, filizlendiği zemini de yansıtıyor.
1967'de punk müziğin gelişimi, beraberinde modadaki gotik tarzı da başlattı. Örneğin, kült bir müzik grubu olan Joy Division, neo-gotik alt kültürün gelişmesinde keskin bir rol oynadı. Rock gruplarının tarzıyla eşleşen bu görünüm, zamanla müzikten bağımsız bir hale geldi. Siyah makyajın, file taytların yanına eklenen lateks ve deri simgeler, gotik tarzı insanlar arasında daha da dikkat çekici hale getirdi.
2000’li yılların başında gotik tarz, dünyaca ünlü markaların kalibresine girerek, moda şovlarına dahil oldu. O dönem siyah danteller, fırfırlar ve kabarık etekler moda dünyasının epey dikkatini çekti ve günlerce konuşuldu.
Havalı ve aristokrat bir ruhu olan gotik stil yansıttığı asi ruhun ötesinde bireyselliği ve romantikliği de temsil ediyor. Geçmiş dönemlerden birçok stil ilhamı alan bu tarz; karanlık ruhlar ve vampir efsanelerinden çok daha fazlası aslında. Bu tarzın beslenenleri de daha açık fikirli ve yenilikçi insanlar olarak öne çıkıyor.
Gotik stilin olmazsa olmazları ise; dar pantolonlar, bel inceliğini öne çıkaran korseli bluzlar, danteller ve mini etekler denilebilir. Gotik stil de aksesuar olarak sadece piercingler öne çıksa da bilinenin aksine romantik kolyeler, inciler ve gümüş takılar da gotik tarzın asi ve romantik ruhunu gayet iyi yansıtan simgeler arasındadır.
Gotik tarza dair yaygın bir klişe olan siyah renk zorunluluğu ise tamamen bir efsane. Bu tarzı en iyi yansıtan siyah renk olarak öne çıksa da beyaz bir kombinle de gotik bir görünüm elde edebilirsiniz. Elbette çok canlı ve göz alıcı renklerle bu modayı yakalamanız imkansız çünkü gotik her ne kadar dikkat çekici bir tarz olarak yankı bulsa da maksimalist estetiğin yarattığı fazlalıktan oldukça uzaktır.