Aynalardan ve kendi görüntülerinden nefret etme eğilimi gösteren insanlar, ne yazık ki öyle bir noktaya geliyor ki aynada gördükleri yansımalarını adeta bir canavara benzetiyorlar.
İlk olarak, vücut dismorfik bozukluğunu daha detaylı öğrendikten sonra, konuyla ilgili yapılan araştırmadaki deneklerin aynadaki görüntüleriyle ve kendileriyle ilgili söyledikleri şaşkınlık verici sözlere bakalım.
Vücut dismorfik bozukluğuna sahip kişiler, çirkin olduklarına inanırlar ve görünüşlerini saplantı hâline getirirler.
Beden dismorfik bozukluğu, bireyin kendi görünüşünde “kusur” olarak gördüğü noktaları saplantı hâline getirmesidir. Bu bozukluğa sahip kişiler, biçimsiz veya çirkin olduklarına inanırlar.
Hâl böyle olunca, görünüşlerinde algıladıkları veya hayal ettikleri kusurlara takıntılı olurlar. Bu saplantı, “bozukluk” seviyesine ulaşacak kadar yoğundur. Bazen aynanın karşısında kendilerine bakarak saatlerini geçirebilirler.
Aynalardan nefret etseler de onlardan uzak kalamıyorlardı.
İngiltere'nin City Üniversitesinden araştırmacılar, beden dismorfik bozukluğuna sahip hastalarla yaptıkları röportajlardan, özellikle de aynalara karşı hissettiklerinden parçalar paylaşmışlardı.
Hepsi aynalardan nefret ediyordu. Bazıları onları çeşitli küfürlerle nitelendirirken bazıları “Her yerde olmalarına artık dayanamıyorum.” diyordu ancak kendilerini aynaya bakmaktan alıkoyamıyorlardı.
Vücut dismorfik bozukluğuna sahip 10 kişiyle bir röportaj gerçekleştirildi.
Beden dismorfik bozukluğuna sahip 10 kişilik bir grupla yapılan röportajda ortaya ilginç sonuçlar çıktı. Elbette 10 kişi çok az bir sayı. Bu yüzden bozuklukla ilgili genellemeler yapmaktan kaçınılmalı.
Hâlâ konuyla ilgili yapılacak çok daha fazla araştırmaya ihtiyaç var ancak yapılan bu röportajdaki bazı katılımcıların anlattıkları gerçekten yürek burkucu olduğu kadar da hayret verici.
Katılımcı 1:
Bir canavara benziyorum. Kendimi bir nevi insan hissetmiyorum. Bazen gerçekten böyle hissediyorum. Hasta görünüyorum. Tıpkı, insanların uydurdukları filmlerdeki gibi. Hastalıktan inlemem gerekiyormuş gibi hissediyorum.
Katılımcı 2:
Bir keresinde aynada 11 saat kendime baktım. Aynaya baktığımda orada gördüğüm görüntüyle barışana kadar bakmaya devam ederim. Bazen bu, herkesin yapacağı gibi, birkaç dakika sürebilir. Dışarı çıkıp birinin beni görmesine izin verecek kadar iyi hissettiğim bir noktaya gelmeye çalışırım.
Ancak ben o aynanın karşısında ne kadar uzun süre kalırsam, her şey o kadar kötüleşiyor. Ve bu süre zarfında sıkışıp kaldığımda hiçbir şey yapamam, seçim yapamam. Biri gelip bana yardım etmeye kalkarsa kapıyı açmak için yürüyemem, bir şey yiyemem, içemem veya tuvalete gidemem. Tamamen orada sıkışıp kalırım.
Katılımcı 3:
Herkes, herkes güzel. Sadece ben çirkinmişim gibi hissediyorum. “Ağaç adam” veya “fil adam” ile aynı klasmanda olduğumu hissediyorum. Herkesten daha aşağıdayım. Ucube şovlarında yer almalıyım. Filmlerdeki büyük ve şişman kişi ben olmalıyım.
Katılımcı 4:
Size neden bu kadar sık aynaya bakmam gerektiğini gerçekten açıklayamıyorum. Bir gün, kaç defa aynaya baktığımı saymaya çalıştım ve hatırladığım en son sayı 68’di. Öyle zamanlarda, evden çıkmayı bile düşünmüyorum.
Katılımcı 5:
Aynalar yoksa kendimi biraz eksik hissediyorum. Kendimi gerçekten bir tür bağımlı gibi hissediyorum. Tıpkı, sabahları ilk yapılan şey gibi; aynaya bakmam gerektiğini hissediyorum. Biriyle konuşmayı aklımın ucundan bile geçiremezdim. İşte bu yüzden, insanlarla ilişki kurma fikriyle mücadele ediyorum.
Toplumun bize dayattığı ve bizim de farkında olmadan bu çarkın bir parçası olduğumuz "gerçekçi olmayan standart güzellik algısı" ciddi boyutta etkilere sahip.
Yukarıdaki örneklerde gördüğünüz üzere, beden dismorfik bozukluğuna sahip bireyler, her günlerini acı ve mücadele içinde geçiriyorlar. Onları bu duruma gelecek kadar neyin itmiş olabileceği bilinmez ancak insanların dış görünüşleriyle ilgili iyi niyetli bile olsa yorumlar yapmaktan kaçınmamız gerekiyor.
Kendi yarattığımız standart güzellik algısı, ne yazık ki birçoğumuzun kendimizi çirkin hissetmesine ve buna bağlı olarak psikolojimizin etkilenmesine sebep oluyor. Aslında her insan, benzersiz ve biricik bir güzelliğe sahiptir. Gerçekçi olmayan güzellik standartlarına bağlı kalmayı bıraktığımızda kendimizi çok daha iyi hissedeceğimiz aşikâr.
Kaynaklar: The Cut, Silver & Farants