Bitlis Eren Üniversitesi sosyoloji bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde öğrenciler tarafından başlatılan ve akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kalmasını eleştirdi. Prof Palabıyık: “ilk günden itibaren elimizden gelen tüm gayreti gösteriyoruz lakin ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni ürkütüyor, sessiz kalmak ahlaki ihanettir ve soft akademisyenliktir." dedi.
'BARIŞ BİLDİRGESİ'Nİ İMZALAYANLAR İSRAİL İÇİN NEDEN SUS PUS?
7 Ekim'den itibaren İsrail'in soykırımına karşı tepkisini gösterdiğini belirten Palabıyık, Boğaziçi Üniversitesi'nde eylem yapan, 'Barış bildirgesi'ni imzalayan akademisyenlere seslendi. Palabıyık "Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor, anlamış değilim. Barış Bildirgesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Bildirgesi imzalayanlar İsrail karşısında neden sus pus oldu?" ifadelerini kullandı.
KONFORLARINI ARTIK BOZSUNLAR
Türkiye'deki akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu söyleyen Palabıyık, "Çünkü akademisyenler, sahip olduğu koşulların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği “fildişi kulelerini” de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarda a-sosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz, daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır." şeklinde konuştu.
28 ŞUBAT'IN HAYALETİNDEN KORKUYORLAR
Prof. Palabıyık akademisyenlerin hala 28 Şubat’ın hayaletinden korktuğunu ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ettiklerini belirterek, bir yandan fişlenme öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular nedeniyle tereddütte kaldığını savundu. Palabıyık "Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin, gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal aygıta dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır." dedi.
Palabıyık İnsanlık, vicdan, özgürlük, inanç, cesaret ve dünya adına verilen son mücadeleye sessiz kalmak mankurtluk olduğunu ifade ederek akademisyenlere toplumsal değişim ve gelişimleri saha da analiz etme çağrısında bulundu.