Askeri Teşkilat bünyesinde yer alan Deli Ocağı, hafif süvari birliklerinden oluşuyordu. Gösterdikleri olağanüstü cesaret ve gözlerini kırpmadan düşmana saldıracak kadar mertlik, onların namını tarihin tozlu sayfalarına yazdırmaya yetmişti.
Bildiğimiz askerlerden çok uzak bir görünüş ve davranışları olan Deliler, Osmanlı ordusunda en başa gelen düşmanın korkulu rüyasıydı. Peki onları bu kadar ‘deli’ yapan neydi?
Deli denmesindeki sebep akli kıtlıkları değil, yüreklerindeki cesaretti.
Orduda gösterdikleri cesaret ve olağanüstü görünüşleriyle kendilerine ‘deli’ denmişti. 15. Yüzyıldan itibaren isimlerini tarih listesinde gördüğümüz Deliler, 19. Yüzyılda ortadan kaldırıldı. Ancak ortadan kalkana kadar gösterdikleri yiğitlikle kendilerine hayran bıraktılar.
Başlangıçta Semendire, Bosna gibi Rumeli’nin önemli merkezlerinde kurulsalar da zamanla teşkilatı büyüttüler. Başta Osmanlı’nın sınır boylarını koruyan bu teşkilat, zamanla ordunun en korku salan savaşçılarına dönüştüler.
Bu savaşçılık ruhlarının en önemli sebebi ise intikamdı.
Türklerden oluşan bu savaşçılar, ailelerini kaybetmişti. Düşman askerlerine besledikleri bu kin, Deliler’in gayesi hâline gelmişti. Kaybedecek bir şeyleri olmayan bu sınıfın tek ailesi devletti. Bundandır ki canları pahasına, korkusuzca savaşıyorlardı.
Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Deliler ile ilgili şu sözleri yazmıştı:
"Muhabbetli ve seci askerlerdir. Başlarında taçları samur ve aslan postundan kalpak taç koyup arkalarında bebr, kurt ve ayı postları vardır. Koltuklarının altlarından karakuş kanatları bağlıdır, ellerinde kurt derisi sarılı olup nicesinin alet ve silah levazımı kendisini garip ve acayip şekle koyar. Korkunç ve düşmana bela salarlar, askeri zaferleri daimidir."Ordunun en önünde yer alırlardı.
Düşmana dehşet vermek için ilginç kıyafetleri vardı. Hatta vücutlarına geçirdikleri çeşitli materyaller de bu görüntüyü destekliyordu. “Kendine bunu yapan, bana neler yapmaz!” fikrini düşmana aşılamak için böyle bir yolu tercih ediyorlardı.
Nitekim başarılı da oldular. Giysilerinde kartal, ayı, aslan, kurt gibi motifler kullanırlar; silah olarak mızrak, bozdoğan, kalkan, eğri pala taşırlardı. Ayaklarında ise “serhatlik” adının verildiği sivri burunlu bir çizme, başlarına tüylü bir miğfer giyerlerdi.
Modernleşme dönemine kadar devletin Askeri Teşkilatı içinde yer aldılar.
Düşmanı ürküten giyimler, zırh giymelerine gerek bırakmazdı. Edinilen bilgilere göre mermeri elleriyle dövecek kadar güçlülerdi. Evlenmeleri yasak, ömürlerini devletin bekâsına adamışlardı. Uyguladıkları farklı savaşma taktikleri vardı, bunun için silaha ihtiyaç duymuyorlardı.
Özellikle sadakatlerinden kuşku duyulmayan Deliler, özel koruma görevi görürlerdi. Gelen tehlikeyi hemen fark edip alt edecek kudrette, gereken hamleyi eli silah tutmadan yapabilecek cesarettelerdi. ‘Deli’ lakabını almaları boşuna değildi…
Bayrak adı verilen 50-60 kişilik ocaklara ayrılırlardı.
Ocağa girmek için bir yemin edilir, kişinin güçlü kuvvetli olup olmadığı test edilirdi. Onlara göre Yeniçeri eğitimleri çocuk oyuncağıydı, bu yüzden kendileri onların birkaç kademe üstünde eğitimler görürlerdi. Onlara göre Yeniçeriler, ilerleyen zamanlarda duyduğumuz gibi “Başıbozuklar”dı.
Kolları bağlı bir şekilde suya atılıp ağzı kapalı bir torbanın içinde bulunan ekmeği de beraberinde suya atarlar, Deli de suyun altında ellerini çözerek torbanın içinden ekmeği çıkarır ve yerdi.
16-17. yüzyılda Beylerbeyi’ne bağlı hâle geldiler.
II. Mahmut’un başa geldiği sıralarda bu beylerin de görevleri ellerinden alınır, Deliler’in de bağlı bulundukları birlikler ortadan kalkar; Deliler, hiç kimseye bağlı olmamaya başlarlar. Hiyerarşik olarak bir problem yaşayan Deliler, yıllar geçtikçe savaşa alınmadıkları için para kazanamıyorlar ve köylülere saldırmaya başlıyorlar.
Gittikçe başıbozuk bir hâl almaya başlayan bu sınıf, eşkıyalık yapmaya başlayınca II. Mahmut tarafından 1829’da ortadan kaldırıldı.
Bir dönemlerin cesur yürekleri, savaşmaktan korkmayan, düşmana korku salan askerleri Deliler; zamanla tarihin tozlu sayfalarında yerini aldı…
Kaynaklar: Deliler, DergiPark, TDVİAOsmanlı tarihi ile ilgili diğer içeriklerimiz: