Yeni dönemin Türkiye için bir milli güvenlik ve beka meselesi olduğunu ifade eden Yazar Tarık Çelenk, bunu baltalamak isteyenlerin şov ve oy peşinde olduğunu ve ideolojik körlük yaşadıklarını kaydetti. Orta Doğu'da yeni bir düzen kurulduğunu söyleyen Çelenk, Suriye'nin geleceğinin belirsiz olduğunu, Suriye'de istikrarın acilen sağlanması ve bir devletin kurulması gerektiğini kaydetti. İsrail'in genişleme stratejisinden dolayı Suriye'de istikrar istemediğine dikkat çeken Çelenk, "İsrail, özellikle Orta Doğu'daki belli grupları kendi yanına çekmek istiyor. Dürziler ve Nusayrileri yanına çekmeyi başardı. Suriye, İran ve Türkiye'deki Kürtleri de yanına çekmek, bunların hamiliğini yapmak istiyor. Türkiye, Kürt akrabalarını İsrail'in etki alanına bırakamaz. Bu ciddi bir milli güvenlik sorunudur. Aksi halde savunma hattını Malatya'da kurarsınız. Türkiye, bu tehlikeyi Şam'da karşılamak için Orta Doğu'daki Kürt halklarını yanına çekmek zorundadır, bu sürecin tamamen anlamı budur. Sürecin toplumsal ve siyasal vizyonunun netleşmesi lazım. Devletin sivil toplumdan ve aydınlardan görüş alması lazım. Öcalan, 'ulus devlete' razı olmuş durumda. Bu sürece, devlet felsefesiyle bakmak lazım." dedi. Türkiye'de "ulusalcı ve Kemalist bir hassasiyet" bulunduğunu belirten Çelenk, "'Onların oylarından ekmeklerimizi kazanalım' derdinde olanlar var. Şov yapma derdinde olanlar var. Popülizm de böyle bir şey. '3-5 oy alırsak parlamentoya gireriz' diye düşünüyorlar. İdeolojik bir körlük var." dedi. Çelenk, "Travmatik bir toplum, çarpık bir hafızanın düzelmemesinden kaynaklanan ayırt edememe problemi var. Bu bence büyük bir problem değil, Türkiye’deki makul çoğunluk bunu aşar. Devlet, hükûmet yeter ki yeni anayasa ve demokrasi alanında ilerleme kaydetsin." değerlendirmesini yaptı.
"DERİN NATO ENGELLEDİ"
Eski AK Parti Milletvekili Abdurrahman Kurt, "Teröristbaşı Öcalan'ın yakalandığında da o günkü devlet yönetimi bugünkü sonucu elde edebilirdi ancak o dönemki yönetim bunu gerçekleştiremedi. 2014 yılındaki çözüm sürecine ise ABD ve derin NATO engel oldu. Neticede o günden bugüne bütün akan kan, gözyaşı, ülkenin kaybettiği gayret boşuna geçmiş oldu. Bugünden sonraki süreç, birbirini dinleme, anlama, sorunları birlikte çözmeyle ilgili siyaset zeminini daha güçlü kılma alanına dönüşmüş durumda. Dolayısıyla 'daha güçlü siyaset daha güçlü demokrasi daha güçlü Türkiye' dediğimiz bir sürecin başında olduğumuzu düşünüyorum. Tüm koşullar olumlu değerlendirilebilirse iyi bir noktaya varacağız. 'Terörsüz Türkiye', kavram olmaktan çıkıp tamamen yerleşik bir sisteme geçecek." ifadelerini kullandı.
"BU BİR BAŞLANGIÇ"
DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve Mersin Milletvekili Mehmet Emin Ekmen, "İmralı'dan yapılan çağrı, devletin ve Türkiye sosyolojisinin hassasiyetlerini dikkate alınan bir metin. PKK'dan da buna icabet edileceğine dair bir cevap geldi. Ama bu bir başlangıç aşaması. Kongrenin toplanıp karar alması ve sonra fiilen bunun gerçekleşmesi önemli. Silahını bırakanlar için yapılacak yasal düzenlemeye ihtiyaç var. Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli'nin açıklamalarında vurguladıkları gibi bir demokratikleşme perspektifi de söz konusu. Bu yönde ne yapacaklarsa Meclis'e getirirler, biz de iyi ve doğru bulduğumuz şeye destek oluruz, beğenmediğimizi eleştiririz. Ancak süreç her halükarda Türkiye’de tarihin akışını deştirebilecek çok önemli bir durum." dedi.
"'PKK NE KARŞILIĞINDA SİLAH BIRAKACAK?' DEMEK DOĞRU DEĞİL"
HDP'de milletvekilliği, parti sözcülüğü ve bir dönem de belediye başkanlığı yaparak 2007'den beri aktif siyaset yürüten Ayhan Bilgen, "Devlet Bahçeli'nin son derece ezber bozan, cesur girişimiyle bu noktaya gelindi. Açıklanan metnin son derece makul, Türkiye'nin hassasiyetlerini de gözeten ve Kürtler de dahil, Orta Doğu'da herkesin birlikte yaşamasının gerçekçi bir formülünü içerdiğini düşünüyorum. Burada yapılması gereken, sabote eden bir dil kullanmak değil. 'Ne karşılığında silah bırakılacak' tartışması yapıp metni amacından ve bağlamından koparmak yerine, güçlü bir biçimde uygulamaya geçirilmeli. Metnin bağlamına sadık kalarak amacına uygun adımlar atmalı. Özellikle Suriye'yi dışarıda bırakan yorumlar ve 'Suriye'yi kapsamıyor' yaklaşımı, bence en önemli risklerden biri. Suriye'yi denklemin dışında tutarak bu tartışmayı yapmaya kalkmak, aslında çağrıyı doğmadan ölmeye mahkum etmek ve içini boşaltmaktır. Bu yola hiç çıkmamak daha anlaşılır olur. Bu konuda da tutarlı ve gerçekten güveni sarsmayacak bir yaklaşımın sergilenmesi lazım." dedi.
ABD'den yapılan "terör örgütleri YPG ile KCK'nın farklı yapılar olduğuna" yönelik değerlendirmelere atıfta bulunan Bilgen, bunun doğru bir tespit olmadığını kaydetti. 28 Şubat 2015'te Dolmabahçe'de iyi niyetli bir arayışın ortaya konulduğunu ancak yarıda kaldığını belirten Bilgen, "O gün fotoğrafta devlet görevlileri, iktidar partisi mensupları ve Kürt siyasetinin temsilcileri birlikteyken, bugün bu fotoğrafta sadece DEM Parti heyeti var ise bu, o gün yaşanan güven bunalımının eseridir. Bugün yeniden bir güven bunalımı doğurup bu fırsatı kaçırmamak gerekir. Kürtlerin de Türkiye'nin de yararına olan bu imkân kullanılmalıdır." ifadelerini kullandı.