Dünyaca ünlü orkestra şefi Gürer Aykal, Türkiye'de klasik müzik dinleyicilerinin önemli bir bölümünü gençlerin oluşturduğunu belirterek, bundan duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Konser için geldiği İzmir'de prova öncesi açıklamada bulunan Gürer Aykal, İzmir seyircisiyle 1978 yılında İzmir Devlet Opera ve Balesi Elhamra Sahnesi'nde tanıştığını anlatarak, "İzmir'e büyük bir sevgim vardı. İzmir'e gelmem gitmem o salona gidip gelmemle başladı. İzmir'deki Devlet Senfoni Orkestrası ülkemizdeki üçüncü devlet senfoni orkestrasıdır. Fırsat oldukça geldim, yönettim. İçlerinde öğrencilerim var" diye konuştu.
“DÜNYADA GENÇ SEYİRCİYİ YARATMAK İÇİN KÜLTÜR BİRİMLERİ ÇALIŞIR”
Pek çok ülkede konser verme şansı bulduğunu ancak Türk dinleyicisinin kendisi için çok özel olduğunu ifade eden Aykal, şu değerlendirmede bulundu:
"Ben çok ulusalcı bir insanım. Türk seyircisini hiç kimseye değişmem. Yıllar önce İtalya'da okuduğum sıralarda küçük bir radyom vardı. O radyodan BBC'yi dinliyordum. Çok iyi bir piyanistle konuşuyorlardı. BBC'nin muhabiri, 'Sizce dünyada seyirciler nasıl?' diye sordu. Adamın verdiği yanıt beni şaşırtmıştı. Dedi ki 'Türk seyircisi gibisini görmedim.' Önce bir insan irkiliyor, acaba bir şey mi yaptılar, bir şey mi oldu diye. Hayır ona çok 'bis' yaptırmışlar, program bittiği halde onu bırakmamışlar, birçok parça daha çaldırmışlar. Türk seyircisinden övgüyle bahsetti. Türklerin genç seyircisi çoktur. Dünyada genç seyirciyi yaratmak için orkestralar çalışır. Eyaletlerde kültür birimleri bunun için çok çalışır. Türkiye'de ise gençler bu müziğe heves duyarlar, tabii kentlerinde orkestra varsa... Türk seyircisini hiçbir seyirciye değişmem."
“ADNAN SAYGUN'U HER GÜN ANIYORUM, HER ŞEYİ ONDAN ÖĞRENDİM"
Aykal, şeflik eğitiminde kendisinden 8 yıl ders aldığı Ahmed Adnan Saygun'un adının verildiği salonda orkestra yönetmenin kendisini gururlandırdığını belirtti. Saygun'un kendisinin üzerinde emeği olduğuna değinerek, şunları kaydetti:
"Değerli besteci Türkiye'nin sesini dünyada duyuran Ahmet Adnan Saygun'un adına yapılmış bu salondan ötürü ülkem adına, İzmir adına gurur duyuyorum. Herkesin hocasının fotoğrafları vardır evlerinde. Ben de hocamın fotoğraflarını evde birkaç yere koydum. Onu görür doğru çalışırım, çünkü bilirim onun benden ne istediğini. Her gün ben hocamı anarım, her şeyi ondan öğrendim. 1907 doğumludur Cumhuriyet'in ilk bestecilerindendir. 27 yaşında Atatürk kendisine ilk Türk operasını yazdırır. Öyle bir öğretmenin sınıfından geçmek, onun dizinin dibinde oturmak, 8 yıl öğrencisi olmak çok büyük onurdur, gururdur.”
“Benim bir keman öğretmenim vardı, Necdet Remzi Atak” diye devam eden Aykal, “11 yaşında keman bölümünde okurken 14 yaşımda eserler yazmaya başladım. Keman öğretmenim fark etti. Arkadaşlarımdan kurulu küçük orkestralar yapmaya başladım. Keman öğretmenim beni kompozisyon bölümünde okumaya itti. Onun deyimiyle 'Adnan'ın öğrencisi olacaksın.' dedi. Yani keman öğretmenim beni Adnan Saygun'a, Adnan Saygun da beni orkestra şefi yapmak için nereleri okumam gerektiği hakkında yönlendirdi" ifadelerini kullandı.
AYKAL'DAN GENÇ SANATÇILARA TAVSİYELER
Türkiye'de yetenekli genç müzisyenler bulunduğunu aktaran Aykal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Orkestrada çalmak büyük bir şey. Dünyanın en güzel topluluğu bence bu. Burada çalabilmek için iyi çalışmak lazım, partilere hazır olmak lazım. Şefin istediklerini birebir yapmak lazım. Çünkü şef bu kadar kişiyi tek dilde topluyor. Hepsi istediği gibi çalsa çok karmaşık bir şey çıkar ama şef bunu bir anlayış içinde çaldırıyor ve onlar da ona uyuyorsa bu kadar kişinin bir anlayış içinde olmasının verdiği tat, duygu, o vardıkları uzaydaki yer; tarif edemem büyük yüce bir şeydir. Burada çalmayı hak etmeleri için çalışmaları lazım. Orkestra şefleri için de çok çalışmak gerektiğini, yönetecekleri eserlere çok iyi hazırlanmaları gerektiğini, eserlerin yanında ona hazırlayıcı yardımcı şeylerden de yararlanmak gerektiğini, belirli kitaplar okuyarak belirli yazarların o devirlerdeki düşüncelerini, bestecilerin o dönemde yaşadıklarını öğrenmeleri gerektiğini bilmek de yararlı oluyor. Çünkü eserlere hakim olmak için ona yakınlaşmanız lazım. Yalnızca notalar yetmiyor buna, başka duygularla da kendimizi bezememiz lazım."
GÜRER AYKAL KİMDİR?
Müziğe babasının verdiği derslerle başlayan Gürer Aykal, 1953 yılında Ankara Devlet Konservatuvarı'na girdi. Aykal, Necdet Remzi Atak'ın öğrencisi olarak keman bölümünü bitirdikten sonra kompozisyon bölümüne geçerek Ahmed Adnan Saygun'un sınıfından mezun oldu. Yurt dışındaki deneyimlerinden sonra 1973'te yurda dönen Aykal, Türkiye'de yasal olarak atanan ilk orkestra şefi oldu ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nın şef yardımcılığına getirildi. Kazandığı başarılarla 1981'de "Devlet Sanatçısı" unvanıyla onurlandırılan Aykal, 1999'da kendi isteğiyle Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'ndan ayrılarak Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nı kurdu.
ABD'de toplam 16 yıl şeflik ve genel müzik direktörlüğü yapan Aykal, 1991-2003 yılları arasında El Paso Teksas Senfoni Orkestrası Daimi Şefliğini ve Genel Müzik Direktörlüğünü yürüttü ve ayrıca "Profesör Emeritus" unvanı aldı.
Gürer Aykal, 2006 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesine (MSGSÜ) profesör olarak atandı.
Aynı zamanda konservatuvarın "Kompozisyon ve Orkestra Şefliği Ana Sanat Dalı Başkanlığı" görevini de üstlenen Gürer Aykal, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası'nın daimi şefliğini ve genel müzik direktörlüğünü yürütüyor.