TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nde Parlamento Muharbirliği Derneği’ni (PMD) ziyaret etti ve gazetecilerin gününü kutladı.
Şentop daha sonra AKP Hatay Milletvekilleri Hüseyin Yayman ve Hacı Bayram Türkoğlu ile TBMM Basın Kapısı’nda hazırlanan Hatay künefesini basın mensuplarına ikram etti.
Şentop PMD ziyaretinde ikram edilen künefenin nasıl olduğunu soran AKP’li Yayman’a “Üstü de kızarmış, altı da kızarmış” diye yanıt verdi.
Şentop, Türkiye’nin kalbinin TBMM olduğunu söyleyerek, şunları belirtti:
Bazen arkadaşlar, istedikleri olmadığı zaman; ‘Meclis’in etkisi azaldı’ filan diyorlar ama siz daha iyi biliyorsunuz, bütün takip edilen gündem Türkiye’de Meclis’ten geçiyor bir şekilde. Ya burada başlıyor ya da burada başlayıp, burada devam ediyor, burada sonuçlanıyor. Sonuç itibariyle TBMM her zaman olduğu gibi şimdi de siyasetin Türkiye’de kalbinin attığı yer. Fakat tabi burada yapılan işler tek başına bir ifade etmiyor. Bunların bilinmesi ve duyulması gerekiyor. Sizlerle bu bakımdan beraber, birlikte vazife yapıyoruz. TBMM’de olanı ve biteni yorumlar ile beraber değerlendirip milletimize yansıtan, aktaran sizlersiniz.Meclis çok yoğun çalışıyor, çalışmaya devam ediyor. Sizler de bir şekilde aynı yoğunlukla buradaki çalışmalara katılıyorsunuz. Çalışan Gazeteciler Gününüzü kutluyorum, tebrik ediyorum, başarılar diliyorum.“MECLİS BAŞKANI OLARAK BU KONUYA GİRMEK İSTEMİYORUM”
Şentop, AKP’nin anayasa değişikliği teklifi ile ilgili muhalefet partilerinden istediği randevunun geri çekilmesi ile ilgili soruya; “Pek değerlendirme yapmak istemiyorum, Meclis Başkanı olarak bu konulara girmek istemiyorum” yanıtını verdi.
Şentop, Anayasa değişikliği teklifini bütün siyasi partilerin görüşeceğini dile getirerek, “Anayasa Komisyonu’nda görüşecekler, ayrıca Genel Kurul’da görüşecekler. Burada lehte ve aleyhte görüşlerini ifade edecekler. Bu bakımdan ben bu görüşme ziyaretlerinin nezaket ziyareti olduğu kanaatindeyim. Olmaması, süreci doğrudan etkileyen bir husus değil” diye konuştu.
Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
Bunun bir toplumsal mutabakatla, belki siyasi mutabakatla örtülü veya açık şekilde, net şekilde çözülmüş olduğunu söyleyebiliriz. Bir hukuki düzenleme gerekir, bu kanunla olmalıdır diye bir teklif gelince farklı bir tartışma başladı. Bir hukuki düzenleme gerekiyorsa ki bunda Meclis’teki bütün partiler hukuki düzenleme gerekir diye görüş açıkladılar. Bu hukuki düzenlemenin ne olacağı tartışıldı. Kanun mu, anayasa mı? Ben görüşümü ifade ettim, yıllarca bu konuda çalışma yapmış, mücadele etmiş, binlerce dava dilekçesi yazmış, başörtülü öğretmeler ve öğrencilerle ilgili; birisiyim ben. Kendi ailemde, yakın çevremde bundan mağdur olan insanlar var. Çözüm isteniyorsa, hukuki düzenleme ile yapılması gerekiyorsa bu çözüm ancak anayasal düzeyde düşünülmelidir. Çünkü kanun ile daha önce denenmiş.“BAZI BAHANELER BULMA İMKANI VAR”
Daha önce kanun ile bu iş çözülememiş. Anayasa ile çözülmesi yol olarak düşünülmelidir. Ayrıca burada bir serbestlik getiren hukuki düzenleme kanun ile olmaz. Kanun ile yaparsanız, bunu artık kanuna dayanan bir özgürlük haline getirmiş olursunuz. Dolayısıyla bir başkası da kanun değişikli yaparak, bir yasak getirmek suretiyle de kanunla verilen alınan bir özgürlüğe indirmiş olursunuz. Anayasa zor değişen bir metin, üzerinde daha fazla mutabakat arzu edilen bir metin. Anayasa ile daha güçlü bir hukuki teminat olur. Bu bakımdan bu noktaya gelindi. Metin ile komisyonda, Genel Kurul’da görüşmeler, tartışmalar olabilir.Benim kanaatim herkes ilkesel olarak çözülmelidir diyor. Yine genel olarak bir hukuki düzenleme ile çözülmelidir deniyor. O zaman kalıcı çözüm samimi şekilde isteniyorsa anayasa değişikliği ile mümkündür. Bu açıdan baktığımda geçer diye düşünüyorum. Ama gözünün üstünde kaşın var gibi bazı tartışmalarla, madem burada öyle oluyor, başka komisyonda başka şeyler oluyor, biz de bu değişikliği istemiyoruz gibi şeylerle yaklaşılırsa tabi şüphesiz bazı bahaneler bulma imkanı var. Bu konunun gelişini de unutmamak lazım. Türkiye’nin gündemine nereden, nasıl geldiğini de unutmamak lazım.”Şentop, CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır ve İYİ Parti Kocaeli Milletvekili Lütfü Türkkan’ın dokunulmazlık dosyaları ile ilgili şunları söyledi:
Karma Komisyon malum, Anayasa ve Adalet Komisyonu üyelerinden oluşan karma komisyon. Dokunulmazlık dosyaları orada bulunuyor. Tabii ben daha önce bu komisyonun başkanlığını yapmış kişiyim. Burada gündemi iki türlü belirlemek mümkün. Bir, komisyon başkanı gündemi belirler, ikincisi komisyonun belli sayıda bir üyesinin teklifi üzerine komisyon toplanır. Gündem konusunda yeniden oylama yapılır, gündeme alınıp alınması bazı konuların ayrı. Şüphesiz birçok dosya var. Kararın birbiri ile benzeyen, benzemeyen tarafları var. Daha önce dokunulmazlıkların kaldırıldığı oldu bu dönemde biliyorsunuz. Dosyalara benzeyen dosyalar da var, benzediği iddia edilen dosyalar oldu. Komisyonun değerlendirmesi gereken bir husus. Bu konuya karışmam doğru değil Meclis Başkanı olarak.Şentop, seçimin öne alınması konusunda şunları söyledi:
Hukuken, teknik olarak Anayasa ve kanun gereği seçim tarihi belli. O tarihten bir gün önce, bir hafta önce bile olsa bir seçim, teknik olarak erken seçimdir. Erken seçim mevzuatımızda yok, seçimlerin öne alınması diye bir ifade var Anayasa’da. Niye erken seçim diyoruz, siyasi tabir olarak diyoruz. Siyasi olarak bir erken seçimden söz edebilmek için anlamlı şekilde seçimlerin öne çekilmesi gerek. Sebeplerinin ve sürenin anlamlı mahiyette olması lazım. Konuşulan o kadar bir süre değil, gerekçeler de daha çok teknik gerekçeler. Hac meselesi var, hacca gidecekler. 18 Haziran itibariyle yaklaşık 40 bin kişinin hacda olma ihtimali var. Bunların herhangi bir şekilde oy kullanabilmesi mümkün değil. Bazı arkadaşlar gümrükte filan diyor ama gümrüklerde oy kullananlar yurt dışı seçmen listesine kayıtlı olanlardır. İçeride seçmen listesine kayıtlı olanlar oy kullanamaz gümrüklerde. Önemli sayı, göz ardı edilemez. Bu bakımdan teknik düzeltme gibi bir şey.”