Ükeler, yüzyıllardır farklı farklı yönetim sistemleriyle yönetildi. Tarihsel olarak bu yönetim sistemlerinden yaygın olanları: Monarşi, aristokrasi, timokrasi, oligarşi ve demokrasi gibi örneklendirilebilir. Meşrutiyet yönetim sistemi, Osmanlı Devleti’nde 1876-1918 yılları arasında uygulanmış bir yönetim sistemi olarak biliniyor.
Bu yönetim sisteminde meclis ve anayasa tarafından ilk kez padişahın yetkileri sınırlandırılıyor. Bu sebeple demokrasiye ilk adım olarak meşrutiyet sistemini örnek verebiliyoruz. Osmanlı’da meşrutiyet II. Abdülhamid döneminde iki farklı zaman diliminde olmak üzere, iki dönem boyunca Osmanlı devletinin yönetim biçimi olmuştur. Bu dönemlere I. Meşrutiyet ve II. Meşrutiyet isimleri veriliyor.
Temelden başlayalım; Meşrutiyet tam olarak nedir, ne anlama gelir?
Meşrutiyet, kök olarak Arapça olan meşru kelimesinden türüyor. Hala günümüzde de kullandığımız meşru kelimesinin Türkçesi ‘’yasal’’ anlamına geliyor. Basit bir şekilde anlatacak olursak meşrutiyetin asıl amacı, meclis ve anayasanın padişahın yetkilerini sınırlandırarak yönetimde tek başına karar vermesini engellemek.
Şimdi meşrutiyetin tarihine yakından bakalım:
Meşrutiyetin, hükümdarla yönetilen bir ülkede, hükümdarın yetkilerini meclis ve anayasa yoluyla kısıtladığından bahsetmiştik. Meşrutiyet Osmanlı döneminde 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmış olsa da, ilk adımları 1215 yılında İngiliz soylularının Kral Yurtsuz John’a Magna Carta fermanını imzalatmasının ardından atılmıştır. Bu ferman sonrasında İngiltere, parlamenter sisteme geçiş yapıyor.