Döviz kurundaki orantısız artış, sağlık sektörünü özellikle de ilaç bulma konusunda olumsuz yönde etkiledi. Artan maliyetlerin yanı sıra hammaddenin ve ambalajlamada kullanılan ürünlere erişiminde sıkıntıya girmesinden dolayı eczaneler ilaç tedarik etmekte zorlanırken ilaç bulamayan vatandaşlar çok ciddi mağduriyet yaşıyor.
Demokrat Parti Göç ve Sosyal Politikalardan Sorumlu Genel Başkanı Yardımcısı İlay Akoy, Youtube kanalında hazırlayıp sunduğu 'Kervan Yolda Dizilmez' programında Türkiye'de yaşanan ilaç sorununu masaya yatırdı. Konu hakkında hem eczacıların hem vatandaşların çok ciddi soru ve sorunları olduğunu ifade eden Aksoy, Mersin Eczacı Oda Başkanı Özgün Sağır'ı ağırlayarak ilaç krizinin ve bu krizin nedenlerini konuştu.
"MÜMKÜN DEĞİL..."
Aksoy'un "İlaç piyasası tamamen ekonomi yönetimine bağlı, Türkiye'deki ilaç krizini, ekonomi yönetimi tıkamış. İlaç firmaları ilaç ithal ederken, teminat almakta da mı zorlanıyorlar?" sorusunu sorduğu Sağır, "Firma yurt dışından 20 TL’ye ilacı getirecek, Türkiye’de bunu işleyecek ambalajlayacak vs. Bir de üstüne çalışacak sonra da bunu 10,76 TL’den satacak. Bunu yürütmeniz mümkün değil." yanıtını aldı.
Sağır ayrıca ilaç yokluğunda hammade sıkıntısının yanı sıra etken maddelere de dikkat çekerek; "Türkiye’deki sorun sadece ilaç etken maddesi kaynaklı da değil. Bugün bulunamayan ilaçların büyük çoğunluğunu artık şuruplar ya da iğne olarak adlandırdığımız ürünler. Çünkü cam maliyeti, şişe maliyeti o kadar çok arttı ki biz bu ilaçları temin edemiyoruz" ifadelerini kullandı.
"YOLSUZLUĞUN ÖNÜNE GEÇİLİRSE KATKI PAYI BİLE ÖDENMEZ"
İlay Aksoy'un "Geçen gün gazeteci Murat Ağırel'in yayınladığı çok önemli bir rapor vardı, sahte kanser ilaçlarıyla ilgili. Onunla ilgili bir fikirlerinizi alabilir miyim?" sorusuna, Sağır şöyle yanıt verdi:
"Ülkemizde sahte ilaç kaçak ilaç vb. kavramlarla ilgili İTS diye bir kavram getirildi yıllar önce. Fakat, bu bahsi geçen ürünler yurt dışından getirtilen Türkiye'de ruhsatlı olmayan ürünler. Türkiye'de normal şartlarda bunlar ödenmiyor ancak kurum tarafından dışarıdan getirtilerek veriliyor. Üzücü olan noktu şu, bu konuyla ilgili mesleki açıdan söyleyeyim siyasete girmeyeceğim ama, az önce bahsettik ya ilaçtan tasarruf olmaz diye, SGK'daki yolsuzlukların önüne geçseler bugün bu ülkede ilaç da bulunur vatandaş bırakın fiyat farkını katılım payı bile ödemez.
Murat beyin yazdığı yazıyı ben de takip ediyorum, rakamları gördükçe 11 milyon Euro,1.5 milyon Euro gibi rakamları gördükçe gerçekten de bu ülkenin kaynaklarının ne kadar boşa harcandığını görüyoruz. Ama şu var, siz eğer sağlık otoritesi iseniz ve ülkenizde bir ilaç varsa bu ilacın tüm anlamdaki güvenliğinin sorumlusu sizsiniz. Bunu kalkıp da farklı bir yere veremezsiniz ya da bu benim sorunum değil diyemezsiniz. Siz sonuçta orada ya da burada kendiniz ürettiniz ya da ithal ettiniz fark etmez bir ilacı piyasaya veriyorsanız ve hastanıza al bunu kullan diyorsanız, bu sorumluluk devletindir. Ve eğer Lösemi gibi kritik bir hastalıkta kullanılan ilaçların içerisinde bildiğimiz bir ağrı kesici etken madde sadece çıkıyorsa ve bu da hiçbir şekilde denetlenmiyorsa, denetleme raporuna bunda 'hiçbir sorun yoktur' da deniliyorsa yazık günah gerçekten de yazık günah. Diyecek söz bulamıyoruz aslında ama işte siyasete atılırsam belki bunları daha rahat konuşacağım da şu an konuşamadım."
Öte yandan AKP, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu SGK’yi batırmakla suçlarken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, yolsuzluk iddialarını kabul etmiş, “Bu sadece bir iddia değil. Oradaki rakam 1 milyar civarında” demişti. Bilgin ayrıca sorumluların işten atıldığını ve suç duyurusunda bulunulduğunu belirtmişti.