İktidarın ekonomi politikasının temelini oluşturan faiz indirimleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Nas var, ben faiz artıramam”, “Faiz sebep enflasyon neticedir” sözleriyle başlamıştı. Ardından 2021 Eylül’ünde yüzde 18 olan para politikası faizi yüzde 8.5’e kadar düştü.
Ekonomistler ve bankacılar ise Merkez Bankası’nın piyasadaki etkisinin silindiğini belirterek faizler arasında giderek artan bir dengesizlik yaşandığını bunun da ekonomiyi zorladığını belirtiyor.
BANKALARIN KRİTİK DÖNEMİ
Eski Ziraat Bankası Genel Müdür Yardımcısı Şenol Babuşcu, kasımda bu yana bankaların kârlılıklarının düştüğünü belirtirken seçim sonrası bankaları kritik bir dönemin beklediğini dile getiriyor. Merkez Bankası’nın para politikasının işlevsiz hale geldiğini belirten Babuşcu şu yorumları yapıyor: “Bu oranla bankalara verilen para o bankaların toplam kaynakları içinde yüzde 1’i buluyor. Bankalar ise nakit ihtiyaçlarını karşılamak için mecburen mevduat faizlerini yükseltmeye başladı. Şu anda mevduatlardan yüzde 30 ile aldığı parayı yüzde 20 ile kredilere vermek istemiyor tabii.”
(Şenol Babuşcu)
İsmini vermek istemeyen bir bankacı faizler arasındaki uçurumu şöyle değerlendirdi: “Serbest piyasa intikam alıyor. Fiyatı kontrol edemeyeceğiniz bir nokta vardır ve şu anda o noktaya gelindi. Bankaların TL toplamasına destek olunduğu kadar kredi faiz tavanını kaldırsalar bankalar rahatlar. Ama tüketici krediyi çok pahalıya alır. Bu karmaşada hakiki bir faiz normalleşmesi ve ikna edici bir 4 yıllık enflasyon politikası pazarlanamazsa habire patinaj çekeriz.”
İLK DÜĞME YANLIŞ İLİKLENDİ
“Faiz sebep enflasyon sonuçtur” tezi ile gömleğin ilk düğmesinin yanlış iliklendiğini belirten eski BDDK Bankalar Yeminli Murakıbı Dr. Ramazan Başak ise şöyle konuştu: “Bozulan dengeleri düzeltmek için iliklenen her düğme de yanlış oldu dolasıyla ve bu gömlek doğru bir şekilde giyilemedi. Dünyada politika faizinin yüzde 8.5, mevduat faizinin yüzde 30, resmi enflasyonun yüzde 55 olduğu başka bir ülke yoktur.”
(Selva Demiralp)
Türkiye’de “enflasyona rağmen büyümenin” seçildiğini söyleyen Prof. Dr. Selva Demiralp, “Merkez Bankası’nın enflasyonu kontrol etmediği, ve hatta Merkez Bankası’nın önemsizleştirildiği karar alıcılar tarafından da ifade edildi. Böyle bir ortamda Merkez Bankası ile piyasa faizleri arasındaki fark tamamen kopuyor. Hatta bir adım daha ileri gidip “daraltıcı genişleme” adını verdiğim, politika faizi ile piyasa faizinin ters yonlere gittiği durumla karşılaşıyorsunuz. Yani Merkez Bankası politika faizini düşürüyor ama artan enflasyon beklentileri ve riskler piyasa faizini artırıyor” dedi.
İş dünyası da bu karmaşa nedeniye krediye ulaşamamaktan şikâyetçi. Aylık faizlerin ticari kredilerde yüzde 2.2’lere (yıllık yüzde 35) çıktığını söyleyen Türkiye Ayakkabı Sanayicileri Derneği Başkanı Berke İçten, “Pandemi öncesine göre para politikası çok sıkı. Ayrıca vadeler en fazla 12 ay oluyor bu süre yatırım iştahını köreltiyor” dedi.
(Hayri Kozanoğlu)BANKALAR KREDİ VERMİYOR
Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ise parasal aktarım mekanizmasının bozulduğunu söyledi. Seçim sonrası yükselen faizler sebebiyle mevduat faizlerinin daha da artacağını belirten Kozanoğlu, bankaların bugün kullandırdıkları enflasyona oranla düşük faizli krediler nedeniyle zarar edeceklerini belirtti.
Ekonomi yönetiminin tek amacının 14 Mayıs’a kuru patlatmadan ve düşük faizli kredilerle talebi canlı tutarak gidebilmek olduğunu belirten Kozanoğlu, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin dün yaptığı bankaların sağlıklı olduğu yorumunu şöyle değerlendirdi:
“Bankaların kârlarını ekonomi yönetiminin bir başarısı gibi göstermiş. Bu kârların devamı zor. Ayrıca bankalar artık konut kredileri, yatırım kredileri vermiyor. En itibarlı orta üst sınıf müşterilere düşük faizle ihtiyaç/ tüketici kredisi dağıtıyor. Onlar da bunu çekip dövize, borsaya yöneliyor. Gerçek ihtiyaç sahipleri de krediye erişemiyor. Kısaca Nebati hayal dünyasında yaşıyor.”