İlk kez 1932’de, o günlerden bu yana dış görünümü pek de değişmemiş olan sayfiye merkezi Lido Adası’nda yapılan dünyanın ilk uluslararası sinema etkinliği La Mostra, 2. Dünya Savaşı boyunca duraksayıp, 1970’li yıllarda da bir süre soluksuz kalınca, kâğıt üzerinde biraz daha genç gözükmekte...
Bu akşam yapılacak açılış töreni sonrasında, ana akım Amerikan filmleri yelpazesinin “bağımsız yaratıcı sineması örnekleri” olarak tanımlanan ucunda yer alan Noah Baumbach’ın, bu kış Oscar’larda başa güreşeceği söylenen “White Noise” adlı uzunca (110 dakika) aile tablosu izlenecek. Adam Driver’ı da Venedik’e getiren bu film, günlük sorunlarla boğuşan bir ailenin, her bireyinin farklı varoluşcu dürtü ve sorgulamalarıyla beslenen ortak yaşam öyküsü olarak özetleniyor...
“White Noise” açılış filmi ama Altın Aslan yarışına katılan 23 filmin dışında değil. Bu nedenle de ana seçkinin temel niteliklerinin ideal simgesi olarak niteleyebileceğimiz bir yapıt. Öncelikle, Venedik’te ilk kez görücüye çıkan bu film, sinema salonları yerine, sadece cep telefonu, bilgisayar ya da televizyon ekranlarında izleyebileceğiniz bir Netflix yapımı. Üstelik bir Amerikan filmi!... Neden üstelik? Çünkü, ana seçkideki 23 film içinde, üçü ortak yapım olmak üzere tam 10 ABD yapımı var! Noah Baumbach yanında, Darren Aronofsky, Andrew Dominik, Todd Field, Frederick Wiseman gibi isimler de yer almaktalar. Bu arada, yarışma dışı sunulan filmler seçkisinde, aralarında Oliver Stone ve Paul Shrader gibi isimlerin de bulunduğu altı Amerikalı yönetmenin daha davet edildiğini vurgulamak gerekir.
Dünya sinemasının çoksesliliğini yadsımayan La Mostra’da, Altın Aslan adaylarının toplandığı ana seçkinin
İkinci sırasında, üç ortak yapım dahil toplam yedi filmle Fransız sineması geliyor. İtalyanlar, dört filmle üçüncü sırada kalmışlar...
Ne mutlu ki Alejandro İnarritu ülkesi Meksika’ya dönmüş. Neyse ki maruz kaldıkları tüm baskılara karşın, İranlı yönetmenler pes etmiyorlar : Geçen ay hükümeti eleştirdiği için tutuklanan ve ertelenen altı yıllık hapis cezasının infazına karar verilen Jafar Panahi ile, daha az tanınan meslektaşı Vahid Jalilvand da Altın Aslan adayları arasında yer almaktalar. Uzak Doğu’nun tek sesi Kôji Fukada ise Japonya /Fransa ortak yapımı filmiyle yarışacak...
Bu bağlamda, Altın Aslan yarışı, bizdeki pazarcı diliyle, tam mostralık bir vitrin! ...
Ancak içeriye girince, ikinci bir merkezle burun buruna geliyorsunuz: Ayrı bir jürinin verdiği farklı ödülleri olan “Orizzonti” (Ufuklar) seçkisi, etkinliğin ikinci ağırlık noktası olarak “sanat sinemasının vitrini” işlevini kararlılıkla devam ettiriyor.
İsabelle Huppert ve Penelope Cruz dışında ünlü oyuncuların göze çarpmadığı, geniş kitlelerin kendi ülkelerinde bile adlarını pek duymadıkları 18 yönetmenin yarışacağı “Ufuklar” bölümünün coğrafi yelpazesi de daha geniş: Arjantin’den Endonezya’ya, İzlanda’dan Şili’ye, İran’dan İspanya’ya kadar uzanıyor. Aslında, bu seçkinin adını “Sinefil Ufuklar” olarak değiştirmek belli de daha anlamlı olacak...
Son yıllarda, konulu uzun filmlerin yanı sıra, kısa filmlerden oluşan ve ayrı bir jürinin değerlendireceği yeni bir program daha sunan “Orizzonti”nin, bu yıl seçtiği 12 kısa film arasında yer alan, Turan Haste imzalı “Rutubet”, Türkiye’den gelen tek ses olacak.
www.idrak34.com