Pandemi sırasında eve kapanmanın getirdiği esinle çıkışını yapan yeni bir proje Bangoverz. 2010’da ülkemize Eurovision ikinciliği getiren, MTV EMA ödüllü maNga’nın eski DJ’i Efe Yılmaz ile deep, tekno ve house müziği setleriyle sahip olduğu vizyonu tanımlayann Mert Zeybekci tarafından kuruldu. House ve tekno müziğe ait elementlerin sentezlendiği, güçlü baslar, arpejler ve çağdaş hatlardan oluşan müziğinin yanında maskeli görüntüleriyle de dikkat çeken Bangoverz dinleyicisinin kendi ruh durumuyla ile baş başa kalmasını hedefliyor. Türkçe'de labirent anlamına gelen Maze adlı parçasını yayımlayan grup, “Algılarımızla değil, duygularımızla seçimler yapmalıyız” diyor.
Yeni tekliniz Maze ve “Affections” adlı EP’nizdeki parçalarla neleri anlatmak istediniz? İlham kaynaklarınız neler oldu?
Efe Yılmaz: Bizi tetikleyen kelimeleri duyguya dönüştürmeye çalıştık. Maze, kalıplar ve onlara göre yaptığımız seçimlerle ilgili. İyi, kötü ve zararlı algımız bizi bu kalıpların içinde tutar. Yaşadığımız hayatı kalıplara bağlı olmadan devam ettirebilirsek hayatın bize seçenekler sunmaktan çok yol gösterdiğini görebiliriz.
Mert Zeybekci: Parçaların isimlerine bakacak olursak Journey (Yolculuk), The Life (Yaşam), Fire (Ateş)… Yaşam bir yolculuktur ve ateş gibi diri olmanızı ister. Maze için ise “Ne kadar az bağlantılı olursak o kadar özgür oluruz” mesajını verdiğini söyleyebilirim. Algılarımızla değil, duygularımızla seçimler yapmalıyız.
İlk kez 2020 yılında yani pandemi sürerken bir araya geldiniz. Herkesin evlere kapandığı, elektronik müzik çalan mekânların kapalı olduğu bu dönemde çalışmak nasıldı?
M. Zeybekci: Bunu iyi değerlendirdik ve doğal şartlar içinde stüdyo kampına girmiş olduk. Sert bir gerçeklik yaşanıyordu ve bize ilham veren bu durum oldu. Sonucunda ilk teklimiz “Hard Reality” doğdu.
E. Yılmaz: Biliyorsunuz elektronik müzik, üretim süreci uzun sürmeyen bir tür olarak görülür fakat gerçekte ince eleyip sık dokumanız gerekir. Pandemi uzunca bir süredir gerçekleştirmeyi istediğimiz projemiz için bize harika bir imkan verdi. Durumun vehametine kapılmayıp müziğe odaklandık. Taktık kulaklıkları ve kendimizi durumdan soyutlamaya çalıştık. Açıkçası çok da iyi geldi bize.
Maskeli imajınızla ne anlatmak istiyorsunuz?
M. Zeybekci: Sahnede iki farklı karakter var. Birisi yüksek diğeri düşük enerjili bir suratı ifade ediyor. Kendi içimizde olan tezatlık ise gözü düşük olanın daha yüksek enerjiye sahip olması. Anlatmak istediğimiz şey: Biz karşımızdaki insanları temsil ediyoruz. Biz onlarız, onlar biz.
E. Yılmaz: Aslında dünyada yeni bir akım da var. Maskeli DJ’ler çoğaldılar. Hem bu yeni akımı yakalamak istedik hem de bizim için maskeler Mert’in de dediği gibi dinleyicimizin yansımaları. Maskelerde gördükleriniz kişinin ruh hali ile baş başa kalmasını sağlıyor.
Elektronik müzik eskiden daha pahalı ve sınırlı bir kitlenin uğraştığı bir işken bugün çok daha fazla üretimle karşı karşıyayız. Bu durumu bir DJ olarak nasıl yorumluyorsunuz?
M. Zeybekci: Eskiden 2 saatlik bir seti oluşturmak için en az 30-40 plak toplamanız gerekliydi, günümüzdeyse dijital marketlerden parçaları indirerek müzik çalabiliyorsunuz. Üretimin bu kadar çok olduğu yerde tüketim de bir o kadar hızlı haliyle.
E. Yılmaz: Bence teknoloji sayesinde fikirler daha çok ön plana çıktı. Artık herkes istediği şekilde müzik yapabiliyor. Bu durum da müziğin gelişmesine sebebiyet veriyor. Daha çok sanatçı istediği müziği yapmak için fırsat bulabiliyor.
Gelecek projeleriniz neler?
M. Zeybekci: Üzerinde çalıştığımız bir albüm var şu an. Yakın zamanda da bir tekli çıkartacağız. İleriye yönelik çalışmalarımız içinde Live sahne projemiz var. Bunun içerisinde analog düzen harici sahnedeki bütün görseli kontrol ettiğimiz bir 3D mapping formatı üzerinde çalışıyoruz hala.
E. Yılmaz: Asıl hedefimiz bu projeyi yurtdışına taşımak. Oyun alanımızı büyütmek istiyoruz.
MANGA’DAN SONRASI
Birlikte birçok başarıya imza attığınız maNga’yla 2013’te yollarınızı ayırdınız. Bu ayrılık sonrası ne gibi çalışmalar yaptınız? Bu çalışmalarda maNga ile olan deneyiminizin etkisi oldu mu?
E. Yılmaz: Gruptan ayrıldıktan sonra da müzikten asla kopmadım. 10 seneye yakın bu süreçte maNga dönemimde vakit bulamadığım projeleri yapma fırsatı buldum. Asıl mesleğim ses tasarımcılığı. Yüzlerce jingle ve reklam müziği yapma fırsatım oldu. “Ruhun Doysun” adında harika bir projede çalıştım ve birçok ödül kazandık. Daha sonra “Yerli ise Değerli” adında zanaatları kuşaklar öncesine dayanan Türkiye’nin el sanatları ve zanaatlarının tanıtıldığı bir proje de yaptım. Birçok belgeselde yer aldım ve pikaplarla yaptığım teknikleri daha farklı mecralarda da uygulamaya çalıştım. Kısacası maNga’da başladığım müzikal yolculuğum ve edindiğim tecrübeler sahne dışında da devam etti.