Bir düşünelim; özellikle internet ortamında bir marka hakkında konuştuğumuzda, bu genellikle övgü temalı mı, yoksa eleştiri temalı mı oluyor? Oranlara bakıldığında, tüketicilerin çoğunluğunun olumsuz yorumlar yapmak üzere internet ortamında markalar ile ilgili konuştuğu görülüyor.
Tabii şeytana pabucunu ters giydirecek bazı markalar bu olumsuz durumdan nasıl olumlu bir sonuç elde edeceklerini çözmüş. Markalar, bilinçli olarak internette tartışma yaratacak aktivitelerde bulunuyor. Amaç ise insanların marka ile ilgili konuşmasını sağlamak. Bu stratejiye tartışmalı pazarlama adı veriliyor.
Tartışma yaratmak için belirli bir grubu rahatsız edecek aktivitelerde bulunuyorlar.
Reklamın iyisi kötüsü olmaz diyerek bu stratejiyi kullanan markalar, belirli bir grubun tepkisini çekmek amacıyla bilinçli olarak bazı kişileri gücendirecek ya da rahatsız edecek davranışlarda bulunuyorlar.
Yaptıkları rahatsız edici davranışlar ile insanları konu hakkında özellikle internette ve çevrelerinde konuşmak için teşvik etmeyi amaçlayan markalar bu stratejiyi kullanarak marka adlarının duyulmasını sağlamak amacı ile kullanıyor.
Amaç, kişiler üzerinde bir nevi şok etkisi yaratmak!
Bazen bir reklam kampanyasında belirli bir konuyu ele alış şekilleri ile, bazen problemli bir ürün çıkartarak, bazen de sosyal medya platformlarında yaptıkları paylaşımlar ile şok etkisi yaratan markalar kişilerin tepkisini çekerek aslında oldukça olumsuz görünen bu durumları kendi lehlerinde kullanıyorlar.
Örneğin, The Last of Us ilk olarak ciddi problemlerle çıksa da kısa süre içinde oyundaki problemler çözülmüştü.
The Last of Us ilk çıktığında oyuncular, optimizasyon sorunları, oyunun rastgele çökmesi, takılması ve daha birçok problemden şikayetçilerdi. Öyle ki, oyun ilk çıktığında Steam mağazasındaki incelemelerden %67’si olumsuzdu.
Star Wars Jedi: Survivor, Redfall, The Callisto Protocol ve Sons of the Forest gibi oyunlar da The Last of Us gibi ciddi sorunlarla çıkmış ve bu oyunlarda da kısa sürede sorunlar giderilmişti.
Oyunun problemli olması oyundaki sorunlara büyük tepki gösteren oyuncuların internette bu sorunlara tepki gösterip tartışmasını sağladı. Çok kısa bir süre içinde sorunlar giderilip oyuncuların talepleri karşılandı ve sonuca bakıldığında yaşanan bu sıkıntılı durum aslında oyunların adının duyulmasına sebep oldu.
Olumsuz da olsa insanların marka ile ilgili etkileşimde bulunması markaların oldukça işine geliyor.
Çünkü internet algoritması siz kötü bir yorum yapsanız bile, yapmış olduğunuz yorumu konuyu ilgi çekici bulduğunuz ve konu ile ilgili etkileşime geçtiğiniz şeklinde yorumluyor.
Bu sayede de konu ve söz konusu tartışmayı yaratmış olan marka, her gelen etkileşimde daha da öne çıkıyor.
Markalar da risk ne kadar büyükse getiri de o kadar büyük olacaktır mantığı ile bu stratejiyi izliyorlar.
İşte tam da buradan hareketle, markalar bazen cesur hamleler yaparak özellikle internet ortamında büyük tartışmalara sebep olacak durumları bilinçli olarak yaratıyor.
Bu strateji ile markalar milyon dolarlık reklam kampanyaları ile elde edecekleri getiriyi elde edebiliyorlar!
Örneğin Kim Kardashian’a şu an sahip olduğu dünyanın kapılarını açan, o malum görüntülerin sızması fiyaskosu da bir çeşit tartışmalı pazarlama stratejisi olarak görülebilir.
Örneğin Airbnb’nin bu kampanyası büyük tartışmalar yaratmış olsa da markaya çok büyük kazançlar sağlamıştı.
Suriyeli mülteci krizine dikkat çekmek ve kişilerin barınma haklarını savunmak adına yaptığı reklamda “Kim olursan ol, nereli olursan ol, kimi seversen ya da kime taparsan tap, hepimizin ait olduğuna inanıyoruz. Dünya sen kabul ettikçe daha güzel” mesajını veren Airbnb bir taraftan desteklenirken bir taraftan da oldukça büyük tepki toplamıştı.
Reklam çok büyük tartışmalara sebep olsa da reklam hakkında çok kısa bir sürede 33.000 tweet atılmış ve birçok kişi kampanyaya destek vermişti. Sonuca bakıldığında Airbnb’nin bu tartışmalı durumdan kazançlı çıktığı görülüyor.
KFC'nin tavuk tedariğinde yaşadığı krizi fırsata dönüştürerek yapmış olduğu kampanya ise bu alanda başka bir başarı örneği.
2018 yılında KFC'nin tavuk tedariği konusundayaşadığı sıkıntılar o kadar büyümüştü ki insanlar twitterda bu tavuk krizine yönelik hashtag'ler açmıştı.
Bunun üzerine KFC zekice bir hamle yaparak krizi fırsata çevirdi. Müşterilerinden özür dilemek için "KFC" harflerinin yerini, Türkçeleştirecek olursak "HSSKTR" gibi bir anlama gelecek olan, "FCK" şeklinde değiştirdi ve bu konuda çuvalladıklarını kabul ederek müşterilerinden özür diledi.
FCK kampanyası sosyal medyada büyük ilgi gördü ve tavuk krizinden daha çok konuşulmaya başlandı.
Sonuç olarak, markaların her zamanki uyanıklıkları ile olumsuz görünen durumlardan bile fayda sağlamayı başardıklarını görüyoruz. Bu bilgiler göz önünde bulundurulduğunda bir markaya karşı çok kızgın bile olsak sanırım internette onlar hakkında konuşmamak en iyi seçenek gibi görünüyor…
Kaynaklar: Entrepreneur, Returnonnow, Forbes