Gösteriş merakı, sosyal medya araçlarını kullanış içeriğimiz dikkate alınırsa günümüzde ne yazık ki geçeri olan ama değeri olmayan bir düşkünlük olsa da sanat tarihi açısından yine günümüze değerli bir kültür mirası bırakır.
UYGARLIK TARİHİNE BAKIŞ
Bir ucu mağara duvarlarına bağlı görünmez ipe dizili ışıyıp duran duvar halıları da bu mirasın kalemlerinden biri. “Duvarlar ve Ötesi” sergisi bu nedenle yalnızca halılara değil, uygarlık tarihine de bakış atan bir anlatı olmuş. Bakış atan, çünkü binlerce örneğiyle geniş mi geniş olabilecek bir sanat tarihi kitabının ya da insanlık hali romanının ana meselelerinin altını nitelikli gözle çizen bir özet sunmakta. Elbette böyle bir gözün arkasında Sakıp Sabancı Müzesi Müdürü Dr. Nazan Ölçer ile ekibi var ise bu niteliğe şaşmamak gerek.
Serginin üstüne kafa yorduğu ana sorular şöyle sıralanabilir. “Duvarlar neden süslenir? Onları boş değil hoş görmek istediğimiz ve/veya geleceğe iz bırakmak için mi? Camilerimizi benzersiz kılan çiniler ilk ne zaman beyaz duvarların yerini aldı? Mardin’deki kiliseler biraz da onları faklı kılan duvarlarıyla hepimizi bambaşka bir dünyaya götürmüyor mu? Neden Picasso, Miro gibi ressamlar, heykeltıraşlar, fotoğrafçılar duvar halısı da yapma gereksinimi duymuştur? Kendilerini başka materyallerde deneme, görme, daha fazla kişiye ulaşma isteği mi?”
Özel koleksiyonlardan, Mardin köylerinin evlerinden, kiliselerden toplanmış örneklerin çoğunu başka yerde görmek pek mümkün değil. İstanbul Harbiye Radyoevi’nde yıllardır ziyaretçileri karşılayan Özdemir Altan’ın iki dev duvar halısı ilk kez başka bir duvarda örneğin. Vahap Avşar, Belkıs Balpınar, Burhan Doğançay, Gülsün Karamustafa, Zeki Faik İzer, Tulga Tollu ve Gültekin Çizgen gibi imzaların geleneksel Türk halılarının dokunduğu metotla ürettikleri çağdaş halı tasarımları yine aynı çatının altında.
Mardin’de açılan bu sergi İstanbul’a gelişip genişleyerek gelir ise yurdun yetişkin kuşağına dahil olanlardan kime sorsanız “bizim evde de vardı” diyeceği, sergi alanına girer girmez izleyiciyi karşılayan geyikli halımıza özel bir alan ayrılmalı. Cengiz Aytmatov’un Kırgızistan topraklarında geçen Beyaz Gemi’sindeki geyiğin izinde diğer Türk cumhuriyetlerinden Balkanlar’daki evlere uğraya uğraya, bir su başındaki anne geyikle ceylanlardan bir seri pekâlâ toplanabilir çünkü.