Cumhuriyetin 99. yılını kutladığımız günlerde İnönü Vakfı Yönetim Kurulu üyesi, genç meslektaşım Zeynep Bilgehan’dan bir davet aldım: “İçinde bulunduğumuz 2022 yılı, Lozan Konferansı’nın açılışının 100. yılı. Pembe Köşk’te her yıl Cumhuriyet Bayramı münasebetiyle açılan serginin bu seferki teması da “Lozan Barış Antlaşması’nın 100. Yılı” oldu.
1 Kasım 2022’de sizi İnönü Vakfı Başkanı Özden Toker’in özel rehberliğinde sergiyi ziyaret etmeye, kuruluş yıldönümünde Cumhuriyetin temelinin atıldığı odalarda beraber dolaşmaya, Atatürk ve İnönü’den kalma objeleri izlerken Özden Toker’den anılarını dinlemeye, ardından da sohbete davet ediyoruz.” Davet metni o kadar içten ve güzel ki sizinle de paylaşmak istedim. Ne yazık ki özel nedenlerle bu güzel davete katılamadım. Ama 10 Kasım’da Ankara’da olarak bir taşla üç kuş vurdum: Ölüm yıldönümünde Atatürk’ün mozolesindeydim, 33. Ankara Film Festivali kapanışına katıldım ve Özden Toker rahatsız olsa da kızı CHP eski milletvekili Gülsün Bilgehan ile buluşarak Pembe Köşkü gezdim.
Gülsün Bilgehan ile İnönü’nün portresi önünde.
KENDİ PARASIYLA
İsmet İnönü, Mustafa Kemal’in en yakın silah arkadaşı, Cumhuriyetin kuruluşunda ve ülkeyi yönetmede de yoldaşı. Ankara’ya yerleştikleri zaman kendi parasıyla Çankaya’da küçük bir bağ evi ve bahçesini satın alıyor, oraya bu köşkü yaptırıyor, eşi Mevhibe Hanımefendi ile taşınıyorlar. Büyüklük açısından mütevazı sayılabilecek köşk, ahşap işçiliği, tavanlarının birer sanat eseri olması, günümüze kadar gelmiş zarif mobilyaları ve en önemlisi, başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere konukları, tanıklık ettiği sohbetleri, yaşam dolayısıyla çok büyük önem taşıyor. Ailenin uzun süre yaşadıktan sonra müze haline getirdiği ve bahçede yapılan konutlara yerleştiği köşkü ilk kez geziyorum. Lozan Konferansı temasıyla yeniden ziyarete açılan köşkte İsmet İnönü’nün konferans sırasında eşiyle mektuplarından davetiyelere, konferansa katılanların kartvizitlerine, oradaki kıyafetlerine kadar pek çok şey sergileniyor. İsmet İnönü, heyetin başında konferansa giderken sadece 39 yaşında. Önce yalnız gidiyor, sonra Mevhibe Hanım da ona eşlik ediyor. Otel paraları devletten ama yiyecek içecek dahil, kalan masrafları kendileri ödüyorlar! İnönü’nün ve Mevhibe Hanımefendinin birbirlerine yazdıkları mektuplardaki zarafet, hele kıyafetleri hayranlık uyandırıyor. Konferansın tarihi önemi ve tartışılan maddeleri bu yazının konusu değil. Misak-ı Milli sınırlarının kabul edildiği bu konferansın maddeleri de. Ben, köşkün küçük ama çok değerli ve zarif şıklığına, Gülsün Bilgehan’ın “Paşadedem” diye paylaştığı anılarına, Atatürk’ün sık sık onurlandırdığı yemek masasının dekoruna hayran kalıp Özden ve Ülkü’nün üst katta oyun oynamaktansa merdivenlere oturup Atatürk’ün kendilerini çağırıp sevmesini beklemelerini gözümde canlandırırken heyecanlandım. Bütün bu yaşananlar şimdiki yaşananlardan o kadar farklı ki...