Eryılmaz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 200'den fazla sivil toplum kuruluşunun oluşturduğu Büyük Aile Platformunun 15 kurucu üyesi olduğunu, yaklaşık bir yıldır faaliyet gösterdiğini söyledi.
Platformun kuruluş amacını "Genelde aileyi ifsat eden hususlar, özelde ise LGBT propaganda ve dayatmasına karşı mücadele." şeklinde aktaran Eryılmaz, aileyi ifsat eden bireyselcilik, madde bağımlılığı, gıdalar, ilaçlar, endüstriler, bu konudaki medya çalışmaları gibi birçok konu bulunduğunu dile getirdi.
Eryılmaz, LGBT propagandası ve dayatmasının ise en çok dikkat edilmesi gereken marjinal durum olduğunu söyleyerek, LGBT derneklerinin ve vakıflarının kapatılması ve bununla ilgili kanun değişikliği talebiyle bir yıl önce bazı sivil toplum kuruluşlarının (STK) 150 bin imza topladığını anlattı.
LGBT dernekleri ve vakıflarının "sosyokültürel terörle ilişkili faaliyetlerde bulunduklarının" söyleyen Eryılmaz, 150 bin vatandaşın imzasıyla TBMM'ye sunulan bir dilekçenin Meclis'in gündemine gelebileceğini kaydetti.
Eryılmaz, bazı sivil toplum kuruluşlarından bu süreç içerisinde gösteri yapılması yönünde talepler geldiğini, bu doğrultuda geçen yıl 18 Eylül'de 150 STK'nin desteği, 35 bin kişinin katılımıyla Fatih'te yaptıkları ilk "Büyük Aile Buluşması" kapsamında Saraçhane'den Beyazıt'a sessiz bir yürüyüş gerçekleştirdiklerini anlattı.
İlk programdan sonra 19 ilde daha "Büyük Aile Buluşmaları" organize edildiğini aktaran Eryılmaz, 17 Eylül 2023 Pazar ise 200 STK'nin desteği ile Saraçhane'de Fatih Anıt Parkı'nda ikinci kez toplanacaklarını bildirdi.
"Bir sivil direnişe ihtiyaç var"
Bu buluşmaların resmi bir hüviyete bürünmesi için 1 Mart'ta Büyük Aile Platformunu kurduklarını dile getiren Eryılmaz, aileyi ifsat ettiğini düşündükleri konularda STK'ler olarak ortak hareket edip şikayet ve imza kampanyaları, dilekçeler, basın açıklamaları ve toplantıları, ilgili kurumlara, valiliklere, bakanlıklara dosyalar hazırlayıp sunmak gibi faaliyetlerde bulunduklarını kaydetti.
Eryılmaz, "En nihayetinde yaptığımız her işin sonunda ülkemizde LGBT propagandasının yasaklandığı bir hukuki zemine ulaşmayı, bununla alakalı kanun değişikliklerine gitmeyi arzu ediyoruz. Bir sivil direnişe bu anlamda ihtiyaç var. Büyük Aile Platformu da bu rolü üstleniyor." diye konuştu.
Fatih'te yaptıkları Büyük Aile Buluşması nedeniyle LGBT'lileri hedef gösterdikleri ve can güvenliği olmadığı yönünde medyada bazı yayınlar yapıldığını anımsatan Eryılmaz, şöyle devam etti:
"LGBT bireylerine değil, LGBT propagandasına ve dayatmasına karşıyız. Bu bireyleri, içine düştükleri durumlardan kurtarmak için kurulmuş Büyük Aile Platformu bünyesinde birçok sivil toplum kuruluşumuz var. Bunlar aile danışmanlık merkezleri ile bu insanlara yardımcı olmaya çalışıyorlar. Çünkü bu insanların içinde bulundukları durum zaten onları intihara götürüyor. Hem biyolojik olarak kendilerine zarar veriyorlar hem psikolojileri iyi değil. Araştırmalar var, İsveç'te yapılan bir araştırmada yüzde 41'inin intihara teşebbüs ettiğine dair veriler elimizde var. Oran vermek belki doğru olmayabilir, bölgeden bölgeye değişebilir ama bu bireylerin birçoğunun aynı zamanda madde bağımlısı olduğunu biliyoruz. Biz, bu insanları kurtarmak isterken sanki bu insanlara karşıymışız gibi, 'Bu saatten sonra bu bireyler sokakta nasıl dolaşacak, bunların güvenliği nasıl olacak' gibi anlamsız, bizden tamamen uzak tezviratlar, yalanlar ortaya konuldu. Zaten onların amacı bizi o tarafa çekmekti."
"Herhangi bir siyasi partinin, kanalın, ideolojinin güdümünde değil"
Büyük Aile Platformu Genel Sekreteri Eryılmaz, toplumun her kesimden insanın katıldığı etkinlikle ilgili bir kamu spotu başvuruları olduğunu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun da (RTÜK) bunu kabul ettiğini, duyurularına ilişkin kamu spotunun bazı ulusal kanallarda yayınlandığını, bu nedenle sanki devlet destekli gösteri yapıyorlarmış gibi bir algı oluşturulduğunu anlattı.
Buluşmaların tamamen sivil bir etkinlik olduğuna dikkati çeken Eryılmaz, "Programın özelliği zaten bu. Herhangi bir siyasi partinin ya da siyasi kanalın, siyasi ideolojinin güdümü altında değil. Burada 200'den fazla sivil toplum kuruluşu var bugün. Bunlar arasında ulusal, milliyetçi, muhafazakar görüşlü olanlar var. Mütedeyyin insanlarımız, dindar olanlar, az dindar olanlar var. Aleviler, Sünniler var. Farklı görüşten insanlar var. Çünkü bizim iddia ettiğimiz ve yapmaya çalıştığımız konu ailemizi korumak. Herkes ailesine değer veriyor." değerlendirmesini yaptı.
Eryılmaz, yaptıkları saha araştırmalarına göre insanların yüzde 94'ünün ailesine güvendiğini, kendisiyle ya da çevresiyle alakalı problemleri ailesinde çözdüğünü kaydeden Eryılmaz, böyle bir durumda kendileri için de ailenin ortak payda olduğunu söyledi.
Toplumun her kesiminin ailesine güvendiğini, aileyi merkeze aldıran, onu korumaya dair bir çalışma yaptıklarında toplumun tamamını kuşatan bir etkinlik, buluşma veya platform ortaya koyulduğunu dile getirdi.
Eryılmaz, geçen yıl da herhangi bir siyasi figürün yer almadığını, 35 bin insanın çocuklarıyla pikniğe gider gibi ailecek geldiği Saraçhane'de LGBT propagandası ve dayatmasına karşı yağmur altında 1,5 kilometre sessiz yürüyüş gerçekleştirdiklerini kaydetti.
"Yatak odalarını sokağa indirmelerini istemiyoruz"
Gençlerin bireysel hak ve özgürlükleri vurgulayıp "LGBT'lilerin yaşam hakkı yok mu?" diye sorduklarını anlatan Eryılmaz, "Bunların yaşam hakkını ellerinden alan yok ki. Onların yaşam tarzlarını, yatak odalarını sokağa indirmelerini istemiyoruz. Bunun topluma özendirilmesine, topluma tavsiye edilmesine, gençlerimizin gözüne sokulmasına, medyada, dijital platformlarda, sosyal medyada bunun teşvik edilmesine, bunun propagandasına karşıyız. Bu propagandanın yasaklandığı birçok ülke var. Bizim ülkemizde de yasaklanmasını istiyoruz." dedi.
Eryılmaz, şöyle devam etti:
"Onlar da vatandaş, biz de vatandaşız. Ama onlara bir şey söylediğinizde hemen sizi şikayet edebiliyorlar ve 'toplumsal cinsiyet eşitliği' kavramından dolayı, mevzuatımızda bunlar yer aldığından dolayı biz onlara bir şey söylediğimizde suç oluyor. Halbuki biz onları kurtarmak için buradayız. Bizim arzu ettiğimiz şey tıpkı Rusya'daki, Macaristan'daki, Sırbistan'daki gibi bunun teşvik edilmesinin önlenmesi. Bugün nasıl televizyonlarda içki reklamı görmüyorsak, sosyal medyada, dijital platformlarda da bunun teşvik edici unsurlar olarak gözümüze sokulmasını istemiyoruz. Tek derdimiz bu. Yoksa birilerinin tercihiyle ilgili değil bu mevzu. Asıl özgürlük alanı kısıtlanan bizleriz. İstemediğimiz bir şey, marjinal bir grup tarafından bize dayatılıyor."
Mahalle baskısı uyarısı
Eşcinselliğe ilişkin propaganda ve dayatma örneklerinin iş, sanat ve spor alanında, medya ile film sektörü gibi birçok alanda fazlasıyla yapıldığını söyleyen Eryılmaz, "gökkuşağı kol bandı takmadı diye bir oyuncunun kadro dışı bırakılabildiğini", "akademisyenlerin bu konuda tez hazırlayamadığını", "psikologların, psikiyatrların olumsuz bir şey konuştuklarında belgelerinin, profesörlük ünvanlarının ellerinden alınabildiğini" aktararak, tüm bunların da birer dayatma olduğunu ifade etti.
İş dünyasında LGBT'lilerin istihdam edilmesiyle ilgili bir dayatmanın da söz konusu olduğunu, uluslararası sözleşmelerde bir iş insanının önüne bile "toplumsal cinsiyet eşitliği" kavramı geçen anlaşmalar konulduğunu ifade eden Eryılmaz, sözlerini "Biz bu propaganda ve dayatmaya karşıyız. İşin özü bu. Bununla alakalı da tüm sivil toplum kuruluşlarını harekete geçiriyoruz. Toplumdaki insanlarımızın artık bu tehlikenin farkına varmalarını arzu ediyoruz ve bununla alakalı da kanun değişikliği istiyoruz. Bir sivil toplum kuruluşu olarak bunu en iyi şekilde duyurabileceğimiz bu hakkımız da var. Bunu da kullanarak, resmi izinlerimizi alarak bir etkinlik düzenliyoruz ve halkımızı oraya bekliyoruz." diye tamamladı.