Bilim dünyası, birbirinden farklı alanlarda gerçekleştirilen sayısız çalışmayla birlikte insanlığa katkı sağlamaya devam ediyor. Gündelik hayatımızı olumlu yönde ve oldukça derinden etkileyen bu çalışmaların çoğu zaman fareler üzerinde gerçekleştiğini görüyoruz. Bunun ardında kimi küçük kimi büyük birbirinden farklı sebepler bulunuyor.
Bu sebepler, farelerin küçük canlılar olması gibi sebeplerden ziyade insanlarla olan benzerliklerine dayalı. Lafı fazla uzatmadan gelin, başta Elizabeth Bryda’nın akademik makalesinden yararlanarak neden bu hayvanların yoğun olarak tercih edildiğine bakalım.
Laboratuvar ortamında sundukları kolaylıkla başlayalım:
Fareler küçük hayvanlar olduklarından laboratuvarda tutulmaları oldukça kolay. Buna ek olarak ortama hızlı ayak uydurmaları da stres faktörünün büyük ölçüde önüne geçiyor. Satın alınacakları zamanlarda ise ucuza satıldıklarından araştırmacılar zor durumda kalmamış oluyor.
Fakat 2-3 yıllık ömürleri olsa da her zaman satın alınmaları gerekmiyor. Çünkü bunlar çabuk üreyen hayvanlar. Öyle ki farelerde 19 ile 21 gün arasında bir gebelik dönemi var. Bu sürenin ardından doğan yavrular, 5 ya da 6 hafta içinde üreyebilecek duruma gelebiliyorlar.
Doğurdukları zaman ise 5 ile 13 arasında yavru dünyaya geliyor:
Fare bakımının çok da zahmetli olmaması hem eldeki farelerin hem de yavruların bakımı açısından bir avantaj.
Laboratuvar için özel olarak üretilen bu farelerin, saydıklarımızdan çok daha önemli özellikleri var:
Biz insanların ve farelerin genleri büyük ölçüde birbirine benzer. Bu sebeple fareler, insanlardaki rahatsızlıklar için yapılan deneyler için oldukça fazla tercih edilir. Özellikle normale göre karışık rahatsızlıklara çözüm bulunmasında oldukça kritik bir rol oynarlar. Bunu daha net kılabilmek için örnek verelim.
Bryda'nın makalesine göre duyma kaybı durumunda 100’den fazla gen söz konusudur. Fakat bunun miras alınan bir genle mi yoksa yüksek ses gibi çevresel bir sebeple mi ilgili olduğunu bulmak, insanlarla deney yapılmak istendiğinde oldukça zahmetli olur. Zira böyle bir deney için aile ağacındaki diğer duyma kaybı yaşayanları da incelemek gerekecektir. Bu noktada fareler devreye girer:
Fareler, bu genlerin incelenmesinde oldukça büyük rol oynamıştır:
Farklı farelerin çiftleşmesiyle farklı genlerin kombinasyonunun incelenebildiği bu deneylerde, kısa sürede hem genin duruma etkisi hem de yaşamın farklı aşamalarında (gençlik, yaşlılık vb.) gösterdiği etki incelenebilir. Laboratuvar ortamında çevre kontrol edilebildiğinden çıkacak olan sonucun genlerle ilgili olduğu büyük ölçüde kesin olur. Bunun yanında hangi genin hangi rahatsızlıkta rol oynadığı da görülür.
Günümüzde çaresi bulunan büyük hastalıklarda farelerin büyük rol oynadığı su götürmez bir gerçek.
Neden en çok beyaz fareleri görürüz?
Araştırmacılar fareleri renklerine göre seçmez. Daha çok karakteristikleri ön planda olur. Bizim televizyondan görmeye aşina olduğumuz beyaz renkli ve kırmızı gözlü fareler albino. Bu sebeple de kendilerine özgü genetik özellikler bu tür farelerde takip ediliyor. Elbette beyaz renkli bir fare her zaman albinodur diye bir kural yok.
Farelere oldukça benzeyen ve zaman zaman karıştırılan hamster ve ginepigler de deneylerde kullanılır:
Kobay olarak bilinen bu hayvanlar da farelerde olduğu gibi, biz insanlarla benzerlik gösteriyor. Kanserden metabolizma hastalıklarına, bulaşıcı hastalıklardan etrafta görmeye alıştığımız birçok genel sağlık sorununa bulduğumuz çözümler, büyük ölçüde bu hayvanlar sayesinde günümüzde var.
Yani fareler genetik çeşitlilik açısından oldukça zengin, genlerini ihtiyaca göre yönetmek oldukça kolay, vücut fonksiyonları bakımından insanlara oldukça benziyorlar ve bakımları zor değil:
Evet, kısaca bu şekilde özetleyebiliriz. Farelerin ne zaman bu deneyler için gereksiz görüleceği bilinmiyor fakat şu an için, insan rahatsızlıkları konusunda oldukça kritik bir rol oynadıkları ortada.
Deneyler sırasında maalesef hayatta kalamayan kemirgenler için yapılan ve Rusya'nın Akademgorodok şehrinde bulunan fare anıtı: Milyonlarca insan hayatının kurtulmasına vesile oldular