TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Endonezya ziyareti dönüşünde aralarında Kanal7 Ankara Temsilcisi ve Haber7 Yazarı Mehmet Acet'in de olduğu gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kurtulmuş, "Uluslararası camia, bölgesel ve küresel yeni çatışmalar istemiyorsa, onu önlemenin yolu Filistin'deki barışın, Filistin halkının hak ve hukukunun korunmasıdır. Aksi takdirde bu mesele bölgesel savaşlar haline dönebilir, dünyanın başka yerinde yeni savaşların, çatışmaların fitilini ateşleyebilir." dedi.
Kurtulmuş, MIKTA 9. Parlamento Başkanları Toplantısı'na katılmak üzere gittiği Endonezya dönüşü, uçakta gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
MIKTA'nın, Meksika, Endonezya, Güney Kore, Türkiye ve Avustralya'nın bir araya gelerek oluşturduğu bir platform olduğunu hatırlatan Kurtulmuş, toplantıda üç temel konuda oturumların yapıldığını, günün meseleleri ve çözüm yolları, çevre, iklim değişikliği ve küresel ısınma, gençliğin yetiştirilmesi, geleceğe hazırlanmasını sağlamak için yapılabilecekler başlıklarının ele alındığını söyledi.
Numan Kurtulmuş, seneye Meksika'nın dönem başkanlığını alacağı ve 10. toplantının yapılacağı bilgisini paylaştı.
"İSRAİL'DEN ÇOK İSRAİLCİ DEVLETLERİN OLDUĞUNU GÖRMEK İNSANI ÜZÜYOR"
İsrail'in, Filistin'i işgalinden bu yana bütün uluslararası platformlarda gündem ne olursa olsun, konuyu Gazze'de yaşanan insani dramlara, soykırım boyutlarına varmış olan katliamlara çektiklerini belirten Kurtulmuş, "Toplantı sonunda açıklanacak nihai bildiriye de özellikle 'acil ateşkes' ve 'insani yardım koridoru açılması' teklifimizi yazdırmaya çalıştık. Ama bir ülkenin itirazıyla ortak metinde yer almadı. Endonezya Meclis Başkanı ise ortak bir deklarasyon olmamasına rağmen, ev sahibi olarak yaptığı son açıklamada, bizim de katıldığımız 'acil ateşkes', 'insani yardım' ve 'iki devletli çözüm' fikrini dile getiren bir bildiri yayımladı" ifadesini kullandı.
İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarının başladığı günden itibaren TBMM Başkanı olarak beşinci uluslararası toplantıya katıldığını hatırlatan Kurtulmuş, İsrail'den daha çok İsrailci devletlerin olduğunu görmenin insanı üzdüğünü dile getirdi.
Bazı devletlerin hem İsrail'i rencide etmemek hem de İsrail'in koruyucularına karşı bir şekilde kötü durumda kalmamak için yaşanan ölümlerden neredeyse Filistin tarafının da suçu olduğunu söyleyebilecek kadar ileri gittiğini belirten Kurtulmuş, bunun vahim bir durum olduğunu vurguladı.
Dünyanın dört bir tarafında halkların göstermiş olduğu büyük karşı çıkışların, katılımcıları milyonlarla ifade edilen büyük mitinglerin olduğunu anımsatan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Amerika'da, İngiltere'de, Fransa'da, Almanya'da, birçok ülkede gerçekleştirilmiş olmasının, artık farklı dinlerden, dillerden insanların da Filistin halkının yanında yer aldığını ifade etmiş olmasının, giderek bu ülkelerin de tavrını değiştireceğini görüyoruz. Özellikle bu durumun İsrail'e destek veren hükümetlerin üzerlerinde bir siyasi baskı oluşturacağını ve bu vesileyle de onların İsrail üzerinde politik bir baskı oluşturmasını temin edeceğini düşünüyoruz. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırılarına ara verecek geçici ateşkesin sağlanmasında, uluslararası camiadaki bu hareketliliğin ve İsrail'in üzerine konulan siyasi baskıların etkisi olduğunu düşünüyorum."
"GAZZE, FİLİSTİN TOPRAĞI AMA BM GENEL SEKRETERİNE DAHİ İZİN VERMİYOR"
Bir gazetecinin "Bu uluslararası platformlardaki izlenimlerinizden yola çıkarak iki devletli çözüm konusunda bir perspektif görebiliyor musunuz?" sorusu üzerine Kurtulmuş, şu yanıtı verdi:
"Şu anda fiilen ortada iki devletli bir durum söz konusu. Güya, bir Filistin Devleti var. Bu beylerin anladıkları, bir Filistin Devleti olsun ama kağıt üzerinde olsun, fiiliyatta var olmayan bir Filistin Devleti olsun. Bir mahallesinden bir diğer mahallesine geçmek için Filistinli yurttaşların İsrail polisinin insafsızlığına terk edildiği fiili bir durum oluşturuldu.
Bu beyler, 'Uluslararası fonlar kontrollü bir şekilde ancak kullanılabilir olsun, şehirler birbirinden ayrılsın, paramparça, toprak bütünlüğü olmayan, yönetim bütünlüğü ve yönetim kabiliyeti olmayan, kağıt üzerinde bir Filistin Devleti olsun' istiyor. İşte Filistin Devleti'nden anladıkları bu."
"1967 SINIRLARINDA BİR FİLİSTİN DEVLETİ'NİN KURULMASINI TEMİN ETMEK LAZIM"
Bütün kurum ve kuruluşlarıyla devlet olan, tam manasıyla bütünleşik, egemen, toprak bütünlüğüne sahip, halkının kendi kendini yönetme gücüne sahip bir Filistin Devleti'nin kurulmasının şart olduğunun altını çizen Kurtulmuş, böylesi bir Filistin Devleti'nin olmamasının, İsrail'in saldırganlığı konusundaki iştahını artırdığını bildirdi.
Kurtulmuş, "Bir kere uluslararası camianın, önce egemen toprak bütünlüğü sağlanmış ve 1967 sınırlarında başkenti Kudüs olan bir Filistin Devleti'nin kurulmasını ve onun varlığının sürdürülmesini temin etmesi lazım. Bu olmadan, konuşacağımız siyasi meselelerin bir karşılığı yoktur." diye konuştu.
Şu anda Filistin Devleti'nin bazı yöneticilerinin yurt dışına çıkmak için bile İsrail yöneticilerinin insafına terk edildiği durumlar olduğunu aktaran Kurtulmuş, bunun kabul edilebilir bir durum olmadığını söyledi.
Kurtulmuş, "Hele hele Gazze'den çıkışta. İşte görüyorsunuz bu kadar savaş oluyor, Gazze, uluslararası sistemin anlayışına göre Filistin toprağıdır ama o topraklarda yaşanan katliamı görmek için Birleşmiş Milletler Genel Sekreterine dahi izin verilmiyor." sözlerini sarf etti.
"DÜNYADA RESMİ SINIRLARI BELLİ OLMAYAN TEK ÜLKE İSRAİL"
Bir gazetecinin "Netanyahu'nun açıklamaları var. 'Askerin dört günlük barışa tam destek verdiğini, anlaşmanın, savaşa devam edilmesi için orduya hazırlanma imkanı tanıyacağını' söyledi. Yani ordu geniş çaplı bir savaşın hazırlığı içinde. Ayrıca İsrail'deki aşırıcılar bu ateşkese de karşılar. Bu konuda değerlendirmeniz nedir?" sorusu üzerine Kurtulmuş, İsrail siyasetinin içerisinde sağ-sol, aşırı sağ gibi farklılıkların hep olduğunu hatırlattı.
Başından itibaren iki devletli çözümü savunan İsrailli politikacıların da olduğunu anımsatan Kurtulmuş, "Sonuç itibarıyla siyasi farklılıklarına rağmen İsrail'de Arz-ı Mev'ud'un kabul edilmiş bir siyaset çerçevesi olduğunu görmemiz lazım. Arz-ı Mev'ud, bir teopolitik aşırılıktır. Yani Nil'den Fırat'a kadar olan bölgede, İsrail'in hegemonyası altına girmeden, burada yaşayan bütün milletlerin Yahudilere tabi olması sağlanmadan İsrail bu hedefinden vazgeçmeyecektir" değerlendirmesinde bulundu. Kurtulmuş, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun "bir başbakan olarak fütursuz, pervasız" bir şekilde dile getirdiği teolojik sözlerin, hiçbir rasyonalitesi olmayan inancından kaynaklandığını belirtti.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Netanyahu ve Likud cephesinin aşırı şeyler yaptıklarını, bu politikalara İsrail'in içerisinde de karşı çıkan grupların olduğunu bildiklerini söyledi.
İsrail'in on yıllardır yürüttüğü stratejiye işaret eden Kurtulmuş, "Gelirler, bir yeri işgal ederler, bir süre otururlar, bütün dünya bağırır çağırır, aradan üç-beş sene geçer ve oraya yerleşirler. Böylece bütün bu toprak genişlemesi, Cumhurbaşkanımızın da BM Genel Kurulu'nda gösterdiği haritalar tesadüfen değil, böyle fiili durumlarla oluşturuldu. Dünyada resmi sınırları belli olmayan tek ülke İsrail'dir. Dolayısıyla karşımızda çok vahim bir teopolitik üzere hareket eden bir devlet mekanizması olduğunu bilmemiz lazım." görüşünü paylaştı.
"FİİLİ UYGULAMAYA DÖNÜK HERHANGİ BİR ADIM ATILAMAMIŞTIR"
ABD'nin Irak'ı işgaliyle, İsrail için bölgede yeni bir dönemin başladığını, bölgede İsrail'e karşı çıkabilecek bütün ülkelerin tarumar edildiğini vurgulayan Kurtulmuş, Irak, Suriye ve Yemen'in parçalandığını, Libya, Lübnan ve Mısır'da büyük, kitlesel olayların gerçekleştiğini, ülkelerin "iradesiz" hale getirilmelerinin temin edildiğini kaydetti.
İsrail'in şimdi "Tamam, bu aşamada zaten bana karşı çıkacak hiçbir ülke yok. Dolayısıyla ben de son vuruşumu gerçekleştireyim ve Arz-ı Mev'ud'a giden yolda belki de son adımı atmayı başarabileyim" dediğini belirten Kurtulmuş, İsrail'in bunun vermiş olduğu aşırı özgüvenle hareket ettiğini aktardı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, İsrail'in en büyük gücünün, İslam dünyasının ve bölge ülkelerinin "darmadağınık", "iradesiz" tavır sergilemeleri ve inisiyatif kullanamamaları olduğunu, bunun da ne kadar büyük bir güç olduğunu İsrail'in bu süreçte yaşadığını vurguladı.
İslam İşbirliği Teşkilatı ve Arap Ligi toplantısını hatırlatan Kurtulmuş, şöyle devam etti:
"Metin olarak kararlı şeyler ortaya çıkmıştır ama sonuç itibarıyla fiili uygulamaya dönük olarak herhangi bir adım atılamamıştır. Rahmetli Kral Faysal'ın OPEC toplantılarında, petrol üretiminin azaltılmasıyla ilgili kararının o dönem yaşanan İsrail-Filistin sorununda ne büyük bir güç oluşturduğunu hatırlıyoruz. Arap dünyası ve İslam dünyası, elindeki stratejik imkanların hiçbirisini kullanamamaktadır. Bütün bu faktörleri yan yana getirdiğinizde yapbozun parçaları tamamlanıyor ve İsrail'in niye bu kadar büyük bir iştahla saldırdığını da daha iyi anlıyoruz.
Dolayısıyla Mescid-i Aksa'nın kutsiyetini korumak, Filistin topraklarının vatan olarak korunmasını temin etmek için bedel ödemek de ne yazık ki bir avuç Filistinliye düşüyor. Çok ağır bir bedel ödüyorlar. Masum, kadın, yaşlı, çocuk insanlığın gözü önünde yeni bir katliam yaşıyor, yeni bir soykırım yaşıyor. Meselenin esas siyasi arka planı budur, bunu görmemiz lazım."
"DÜNYA ÜÇÜNCÜ BÜYÜK SAVAŞA DOĞRU YOL ALIYOR"
Bir gazetecinin, İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarına ilişkin, "Bölgesel çatışmaya doğru evrilir mi? Böyle bir tehlike var mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, dünyanın üçüncü büyük savaşa doğru yol aldığını, bugünkü şartların 2. Dünya Savaşı'nın öncesindeki şartlara çok benzediğini ifade etti. Numan Kurtulmuş, şu düşünceleri dile getirdi:
"Henüz Ukrayna-Rusya arasındaki kriz çözülmemişken, İsrail'in Gazze'deki saldırılarına hem de bütün insanlık cephesinin vicdanını yaralayacak bir şekilde devam etmesi, çok yeni çatışmaları da doğurabilir. Onun için Türkiye olarak bizim beklentimiz, bir an evvel bu savaşın, İsrail'in saldırganlığının, İsrail'in bu tutumunun derhal sonlandırılmasıdır.
Uluslararası camia, bölgesel ve küresel yeni çatışmalar istemiyorsa, onu önlemenin yolu Filistin'deki barışın, Filistin halkının hak ve hukukunun korunmasıdır. Aksi takdirde bu mesele bölgesel savaşlar haline dönebilir, dünyanın başka yerinde yeni savaşların, çatışmaların fitilini ateşleyebilir. Yani biz güç sahibiyiz, istediğimiz yerde istediğimizi yaparız ve yaptırırız anlayışının artık dünyayı bir felakete doğru sürüklediğini, başta gücü elinde bulunduran ülkeler olmak üzere herkesin görmesi lazım."