Dünyanın birçok yerinde su krizi yaşanıyor. Her gün bir kuraklık haberi duyar olduk. Nehirler çekiliyor, göller kuruyor, tarım alanları verimsizleşiyor, gıdaya ulaşım zorlaşıyor, ormanlar yanıyor, canlı türleri, kuruyan alanlar nedeniyle evlerini kaybediyor. Özetle; insan etkileri sonucu meydana gelen küresel ısınma yıllar sonrasına atanan kötü öngörülerin tek tek gerçekleşmesine neden oluyor. Su gezegeni olan dünyamız ve çoğunluğunu suyun oluşturduğu insan arasındaki dengesiz bir ilişkilenme biçimi şu anki durumumuzun sebebi.
Yaz ayları boyunca Avrupa’yı yoğun bir şekilde etkisi altına alan kuraklık, İspanya’daki şarap üreticilerinden İtalya’daki çiftçilere, Almanya’da nehir yoluyla gerçekleşen ticaretten Fransa’da içme suyu bulunamayan belediyelere kadar birçok gereksinimi olumsuz etkiliyor. Elbette insanlık tarihinin ilk kuraklığını yaşamıyoruz. Öte yandan birçok verinin gösterdiği gibi, yaşadığımız kuraklık kötünün iyisi. Yoğun kuraklık nedeniyle Elbe Nehri’ndeki açlık taşlarının üzerinde “Beni görüyorsan,ağla” yazısı ise geçmişimizden bugüne bir uyarı. Evet birçok çevre platformunun sosyal medya hesaplarından paylaştığı gibi “Bu yaz yaşadığımız en soğuk yaz olabilir.”
Geçtiğimiz hafta birçok kuş türünü barındıran, Van’daki Akgöl’ün de kuralık nedeniyle kuruduğunu öğrendiğimde iklim krizine karşı küresel ölçekte mücadelenin acilen başlaması gerektiğini bir kez daha söylemek istedim. Gezegenimizin tamamı ısınıyor. İnsanlar olarak hâlâ eskimiş ve sürdürülmesi mümkün olmayan ekonomik düzenlere bel bağlıyoruz. Kömürden çıkmak için daha uzun yıllar beklemeye ne yazık ki zamanımız yok veya asbestli geminin sökümü ile uğraşmaya da... Bunun yerine yenilenebilir enerji kaynakları ve su politikalarına dair yaklaşımları işler duruma getirmek adına acil eylem planları yapmanın zamanı. Seçimler yaklaşırken, bir seçmen olarak talebim partilerin iklim planlarını da hazırlamaları ve ülkemizle paylaşmaları yönünde.
KURAKLIĞI ENGELLEMEK İÇİN...
İlk olarak suyu ne için kullanmamız gerektiğini hatırlamakta fayda var. Bu nedenle hem bireysel hem de kamusal ölçekte su kaynakları yönetim planları oluşturmalıyız.Bireysel olarak yerel, etik ve sürdürülebilir ürünleri gerçekten ihtiyacımız varsa satın almalıyız. Bir tişörtün indirimde olması ve satın aldığımızda onuncu tişörtümüz olmasının birkaç sene içinde duş bile almanıza engel olabileceğini veya bir canlıyı yuvasından edeceğini unutmayın.Betonu değil toprağı sevmek! Böylece bizi besleyen, üzerinde yaşamımıza alan açan toprağı restore etmek için harekete geçebiliriz.Kömürden çıkıp, yenilenebilir enerjiye geçmek.Yağmur suyu hasadını teşvik etmek. Yağmur ile gelen suyu kentin atık sularına karışması yerine, yerinde biriktirmek ve depolamak anlamına gelen yağmur suyu hasadı, özellikle evlerin gereksinimlerinin karşılanmasında etkili bir yöntem olarak tanımlanıyor.2050’DE DÜNYANIN YÜZDE 75’İ KURAK OLACAK
Bir BM raporu olan “Rakamlarla kuraklık 2022’ye” göre;
Kuraklığın süresi ve sıklığı 2000 yılından bu yana yüzde 29 arttı.Doğal afetlerin yüzde 15’ini oluşturan kuraklık, 1970-2019 arasında 650 bin kişinin ölümüne neden oldu ve ölümlerin büyük çoğunluğu gelişmekte olan ülkelerde meydana geldi.2000-2019 yılları arasında 1.4 milyardan fazla insanı etkileyen kuralık, selden sonra en önemli ikinci felaket.2050 yılına kadar dünyanın yüzde 75’i kuraklıkla karşı karşıya kalabilir.2050 yılına kadar 216 milyon kişi kuraklık, seller, artan deniz seviyeleri yüzünden iklim göçmeni olabilir.www.idrak34.com