Cumhurbaşkanlığı Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Kurulu Üyesi ve Türkiye Tabiatını Koruma Derneği (TTKD) Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, İzmir Körfezi'nde Bostanlı, Karşıyaka, Bayraklı, Konak, Narlıdere gibi birçok noktada suyun kırmızı ya da turuncu renklere boyanmasına ilişkin konuştu.
“AZOT VE FOSFOR YÜKÜ FAZLA”
Dr. Kesici, son 1 haftada görülen renk değişiminin mikroskobik alg türü (su yosunu) nedeniyle yaşandığını belirtti. İzmir Körfezi gibi biyolojik çeşitliliği giderek azalan, su kalitesi bakımından kirlilik yükü fazla ortamlarda, bu tür alglerin aşırı çoğalıp, kirliliğe neden olduğunu belirten Dr. Kesici, "Bu durum, antropojenik ötrofikasyonun (kültürel kirlilik) çok önemli göstergelerindendir. İzmir Körfezi atık yüklü derelerin, çevresindeki yerleşimlerin, tarım ve sanayinin yoğun baskısı altında. Körfezin kirlilik sorunu yarım asırdır sürüyor. İzmir Körfezi'nin suyunda atıklar nedeniyle azot ve fosfor yükü oldukça fazla" dedi.
“DOĞAL, BİYOLOJİK BİR OLAY DEĞİL”
Bu tür alglerin aşırı çoğalıp, ortamda oluşturduğu örtünün oksijen miktarını azalttığını açıklayan Dr. Kesici, "Bu durum bulanıklığa, ortamdaki biyokimyasal reaksiyonların artmasına yol açar. Işınların dip kesime ulaşmasını engelleyerek, dip çamurundaki bakterileşmeyi artırır. Bu olumsuzluklar, toksik etkileri ile deniz ekosistemindeki biyolojik çeşitliliğin azalmasına neden olur. İzmir Körfezi'nde sıklıkla meydana gelen durum, doğal, biyolojik bir olay değildir" diye konuştu.
“KÜLTÜREL KİRLİLİĞİN YOĞUN BASKISI ALTINDA”
İzmir Körfezi'nin çok hassas dengeye sahip olduğuna dikkati çeken Dr. Kesici, "Özenle, geçici değil; bilimsel çözüm yolları ile korunması, kullanılması gerekir. Körfez, kültürel kirliliğin çok yoğun baskısı altında. Yazın körfezde yaşamı büyük oranda etkileyen koku ve görüntü kirliliği, deniz marullarının aşırı artışının etkisi, kirlilik göstergesi olan alg patlaması gelip, geçici görülmemeli ve de göz ardı edilmemeli. Bunlar, denizin kirlenmesinin belirtisi olarak bilinir. Daha da kötüsü; belli süre sonra dağılan bu küme cisimler dibe çökerek, parçalanmak için deniz suyundaki oksijeni tüketecek, bu sırada oksijensiz kalan canlılarda toplu veya kısmi ölümler görülebilecektir" dedi.
“ARITMA ÜNİTELERİ KURULMALI”
Bu alglerin salyalaşma etkisi ile İzmir Körfezi'ndeki petrol ve kimyasal türevdeki atıkları tutarak, kirliliğin aşırı boyutlara ulaşmasına neden olabileceğini belirten Dr. Kesici, "İzmir Körfezi'nde bu tür doğal olmayan biyokimyasal olaylar sonucunda müsilaj tehdidi de giderek artacaktır. Bu tür istenmeyen kirlilik oluşumları oluştuktan sonra değil; oluşmadan önce önlemler alınmalıdır. Çözüm, bu tür oluşumların ve yüzey atıklarının kepçeler ile temizlenmesi de değildir. Çok hassas olan körfeze atık su bırakılmasına engel olunmalıdır. Bunun için de derelerin bulunduğu yerlere mutlaka arıtma üniteleri kurulmalı" diye konuştu.
“MÜSİLAJA SEBEP OLABİLİR”
İzmir Körfezi'ndeki dip çamuruna da dikkati çeken Dr. Kesici, şöyle konuştu:
"Yağışlar ile yine kültürel kirlilik değimiz körfez etrafındaki bina ve diğer kirletici unsurların çok yoğun olmasıyla körfezdeki dip çamuru da giderek çoğalmaktadır. Her yıl mutlaka İzmir Körfezi'nde dip çamurunun temizliğine devam edilmelidir. İzmir'de başlı başına sorun olan deniz marulu da söz konusu. Bu da yine kirlilik nedeniyle oluşur. Deniz marulu ve bu algler birleştiğinde körfezde müsilaja sebep olabilir. Şu anda görünen durum zaten müsilajın belirtileri. Bunun aşırı şekilde devam etmesi, önlem alınmaması kirlilik açısından çok tehlikeli. Bunların yüzeyden toplanması yeterli değil; deniz dip çamuru da temizlenmeli."