Türkiye gazetesi yazarı Atilla Yayla, her gün ortalama 1.200 civarında insanın sokak köpekleri tarafından ısırıldığını, konunun bu nedenle gündeme geldiğini vurguladı.
Meclis gündemine gelen “köpek terörü” düzenlemesine merhamet temalı ajitatif söylemlerle itiraz eden kesimlerin soyut argümanlarına dikkat çeken Atilla Yayla, “köpekperestlerin” anlamakta başarısız oldukları hakikatleri sıraladı.
Özellikle çocuklar, yaşlılar ve kadınlara karşı sokaklarda terör estiren başıboş köpeklerin “haklarını” savunanların yaşadığı paradoksa vurgu yapan Atilla Yayla, meselenin “hayvan hakları” temelinde yorumlanamayacağını rakamlarla gözler önüne serdi.
Atilla Yayla’nın “'Köpekperestlerin' akıl ve mantık dışı argümanları!” başlıklı yazısının ilgili bölümleri şöyle:
Köpekperestlerle tartışmak çok zor. Ana sebep köpekperestlerin argümanlara karşı argümanlarla cevap verecek birikime, sabra ve medenî cesarete sahip olmamaları. Konu hakkında ne derseniz deyin aşağı yukarı aynı türden cevaplarla daha doğrusu reaksiyonlarla karşılaşmanız söz konusu. Bunlar da genellikle teze karşı cevap geliştirmek yerine muhatabını insafsızlık, merhametsizlik ve vicdansızlıkla suçlama biçiminde tecelli etmekte.
Gelin köpekperestlerin dediklerine biraz daha yakından bakalım...
İlk dedikleri şey sokak köpeklerinin de can sahibi olduğu ve yaşamaya hakları bulunduğu. Bu hususta hızını alamayan bazıları insanlara köpeklerin can sahibi olma hakkının eşit derecede güçlü olduğunu, birinin diğerine tercih edilmemesi gerektiğini dahi ileri sürebilmekte.
Sözde köpek seviciliğinin arkasında tatlı rant, lüks hayat!
Sokak köpekleri meselesinin tartışma gündemine girmesinin ana sebebi, insanlara zarar vermeleri. Bu hem insanlara saldırmaları ve onları -özellikle çocukları ve yaşlı insanları- yaralamaları veya öldürmeleri hem de kuduz ve kist hidatik gibi hastalıkları yaymaları şeklinde vuku buluyor. Geçen sene 470 bin ısırma vakası oldu. Yani her gün 1.200 civarında insan sokak köpekleri tarafından ısırılıyor. Bunu normal karşılayan insanlık düşmanlarına diyecek bir şey yok, ama her makul ve mutedil insanın bu durumdan rahatsız olması lâzım. Günün birinde bu tür vakalar kendilerinin veya yakınlarının başına da gelebilir. Dolayısıyla insan hayatı ile sokak köpeklerinin hayatı arasında bir çelişki var. Bu durumda tercih edilmesi gereken elbette insan hayatı.
Köpekperestler tüm canlıların hayat hakkından söz ederken aslında kastettikleri daha ziyade sokak köpeklerinin yaşama hakkı. Oysa, insanlar hayatta kalabilmek için sistematik biçimde hayvan eti yemek zorunda veya durumunda. Bu yüzden de her sene çok sayıda hayvan öldürülüyor. Bu konuya daha yakından bakınca karşımıza ilginç rakamlar çıkıyor. Her sene 300 milyon inek, 500 milyon koyun, 500 milyon ıstakoz, 650 milyon hindi, 750 milyon somon, 900 milyon ton balığı, 1,2 milyar tavşan, 1,5 milyar domuz, 2 milyar ahtapot, 2 milyar istiridye, 2,1 milyar kaz, 2,9 milyar ördek, 3 milyar karides ve 75 milyar tavuk insanlar tarafından yeniyor. Bunların hepsi de can sahibi ama köpekperestlerden bunların yaşama haklarına ilişkin bir savunu duymadık.
Herkes bunların arasında para ilişkisi var diyordu! Doğru çıktı
Aslında daha da ilginç bir durum var. Bu da bizim sözüm ona “hayvan hakları” savunuculuğu yaptığını öne süren köpekperestlerin canla başla savunduğu bazı hayvanların da insanlar tarafından düzenli olarak yenmesi. Mesela her yıl yıl 3 milyon kedi ve -evet, yanlış okumuyorsunuz- 25 milyon köpek de yeniyor! Bu hayvanların yenmesi bazı coğrafyalarda düzenli olarak vuku buluyor.
/.../
Bir kere daha söyleyeyim, sokak köpekleri meselesi boşlukta tartışılmıyor, bir bağlamı var ve bu bağlama ilişkin görüşler geliştirmek gerekiyor. Köpekperestlerin yapmakta başarısız olduğu da bu.