Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, şüpheliler Bilal Kısa ile Ezgi Cebeci'nin Kocatepe Camisi'nde fotoğraflarının çekilerek internette ve sosyal medyada paylaşılması konusunda anlaştıkları, bu amaçla şüphelilerin 11 Ağustos'ta Ankara Kocatepe Camisi'ne beraberce gittikleri anlatıldı.
Kısa tarafından Kocatepe Camisi'nin içinde ve avlusunda Cebeci'nin rızası ve izni ile İslam dininin temel değerleriyle bağdaşmayacak şekilde fotoğraflarının çekildiği aktarılan iddianamede, söz konusu fotoğrafların 13 Ağustos'ta şüpheliler tarafından sosyal medyada yayımlanarak aleniyet kazandığı belirtildi.
Şüphelilerin gözaltına alındıktan sonra dini değerleri aşağılama amacıyla değil sanatsal gaye ile gerçekleştirdiklerini belirttikleri eylemin, ifade hürriyeti kapsamında olduğunu beyan ettikleri aktarılan iddianamede, şüphelilerin sevk edildiği mahkemece adli kontrol tedbirleri uygulanarak serbest bırakıldıkları hatırlatıldı.
İddianamede, Ezgi Cebeci'nin cami içinde farklı farklı yerlerde camiye ait bölümler, motifler fonda olmak suretiyle dini değerlerin kullanıldığı, şüphelinin üzerinde takke, tespih gibi dini motiflerin yer aldığı, söz konusu fotoğraf çekimleri sırasında şüphelinin vücudunun (karın ve bacak bölgeleri gibi) değişik yerlerinin açık olmasının, İslam dininin temel değerleriyle ve caminin tesettüre ilişkin kurallarıyla bağdaşmayacağı ifade edildi.
Şüpheli Cebeci'nin vücudunun değişik yerleri açıkken caminin avlu kesiminde uygunsuz fotoğraflar çekildiği ve fotoğraf çekimi sırasında fonda camiinin kullanıldığı anlatılan iddianamede, "Fotoğrafların şüpheliler tarafından sosyal medya hesaplarında paylaşılarak yayıldığı, eylemin herkes tarafından öğrenilecek şekilde aleniyet kazandığı, bir bütün halinde eylem değerlendirildiğinde, şüpheli Kısa tarafından şüpheli Cebeci'nin Kocatepe Camisi'nde fotoğraflarının çekilerek internette ve sosyal medyada paylaşılması şeklindeki eylemin halkın bir kesiminin benimsediği İslam dininin değerlerini aşağılayıcı nitelik taşıdığı değerlendirilmiştir." ifadelerine yer verildi.
"İbadet yeri için belirlenen normlar ihlal edilmiştir"
İbadet yerlerinin her din için kutsal kabul edilen, o dine mensup olanların anayasal ibadet hürriyetini özgür şekilde kullanabildikleri, kendine özgü kural, değer, sembol ve ritüellerin bulunduğu mekanlar olduğu vurgulanan iddianamede, her dine özgü bu ibadet yerlerinin nasıl kullanılacağının, burada hangi usul ve erkana göre hareket edileceğinin o dinin teamül ve normlarına göre belirlenmiş temel değerleri ifade ettiği kaydedildi.
İddianamede, ibadet yerlerinin kişilerin inançlarının gereklerine göre kutsal kabul edilen özel mekanlar olduğu, ibadet yerlerine, ibadet ve ziyaret maksadıyla gelen kişilerin biçimsel, şekilsel, maddi ve manevi tüm kural ve ritüellere riayet etmelerinin ve saygı göstermelerinin esas olduğu vurgulandı.
Herkesin her hakkı sınırsız şekilde kullanabileceği düşüncesinin "temel haklar kuramı"na aykırı olduğu belirtilen iddianamede, şu tespitler yer aldı:
"Din ve ibadet hürriyeti, anayasanın 24. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 9. maddesinde güvence altına alınan temel bir hak ve hürriyettir. İbadet yerlerine anayasal bir hak ve hürriyet olan din ve ibadet hürriyetinin koruma şemsiyesinde gelen birisi, bu hak ve hürriyetin bir gereği olarak ibadette bulunma hakkına sahiptir. Diğer yandan şüphelilerin savunmalarında iddia ettikleri şekilde sanatsal gayelerle camide fotoğraf çekmek isteyen birisi de ifade özgürlüğü hakkını kullanmaktadır. Her iki hak ve hürriyet de anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınan hak ve hürriyetlerdir. Şu halde bu hak ve özgürlüklerin kullanımında adil denge nasıl sağlanacaktır? İfade özgürlüğünün buradaki sınırı nedir, hakkın kullanımı nasıl mümkün olabilecektir? Sanatsal mülahazalarla ifade özgürlüğünü kullandığını iddia eden ancak ibadet yerlerinin dini kural, usul, esas ve ritüellerine uymayan birinin bu durumda oraya ibadet hürriyetini kullanmak üzere gelen kimselerin hak ve hürriyetini, ayrıca o ibadet yeri için belirlenen normları ihlal etmiş olacağı açıktır."
"İfade özgürlüğünün koruma şemsiyesinden yararlanamaz"
Somut olayda şüpheliler Kısa ve Cebeci'nin Kocatepe Camisi'nde fotoğraf çekimi için cami yetkililerinden, Ankara Müftülüğünden ve Diyanet İşleri Başkanlığından herhangi bir izin alınmadığı belirtilen iddianamede, "Fotoğrafçılık ve benzeri kültür ve sanat etkinlikleriyle ülkede kültürün ve sanatın yaygınlaşması, demokratik toplum düzenine olumlu yönde katkılar sağlayan araçlar olup ifade özgürlüğünün kullanımının en belirgin göstergelerini oluştururlar. Ancak sanat adı altında halkın bir kesiminin benimsediği dini değerlerin aşağılanması, fotoğrafçılık adı altında dini değerlerin özüyle bağdaşmayacak şekilde bir meta olarak camii gibi dini değerlerin aşağılama aracı olarak kullanılması kabul edilemez ve bu durum ifade özgürlüğünün koruma şemsiyesinden yararlanamaz." ifadeleri kullanıldı.
İddianamede, Bilal Kısa tarafından Ezgi Cebeci'ye ait çekilen ve sosyal medyada yayımlanan fotoğraflarda Kocatepe Camisi, cami içindeki ve dışındaki bölümler, kısımlar, camiye ve İslamiyet'e ait sembol, değer, işaret, şekil ve ritüeller kullanıldığı, Cebeci'nin vücudunun bazı kısımlarının İslamiyet'in tesettür ve cami adabına ilişkin kuralları ile bağdaşmayacak şekilde açık olduğu belirtilerek, şüphelilerin "halkın bir kesiminin benimsediği dini değerleri alenen aşağılama" suçundan 9'ar aydan 1 yıl 6'şar aya kadar hapisle cezalandırılmaları istendi