Çocukluğumdan beri 23 Nisan geldi mi gözlerimden kelebekler geçer… Hem benim bayramım olduğu için hem artık bahar geldiği için hem de (anlamını çok sonradan algılayabilsem de) özgür ve demokratik Türkiye’de yaşayacak bir kız çocuğu olmama olanak tanıyan TBMM’nin açıldığı o büyük gün olduğu için… Çocuğum olduktan sonra 23 Nisan daha da büyük önem kazandı gözümde. Artık kelebeklerin yanında bulutlar, drone’lar, füzeler de geçiyor. Memleketimin geleceğinin onun geleceğiyle nasıl da birbirlerine sıkı sıkıya bağlı olduğunu iliklerime kadar hissediyorum. Çünkü oğlumun Atatürk’ün ona bıraktığı gibi özgürlükçü, demokratik, sosyo-ekonomik uçurumların olmadığı, eğitime, bilime, sanata, çevreye değer veren hükümetlerin yönettiği memleketinde mutlulukla yaşamaya devam etmesini istiyorum.
23 Nisan deyince akla gelen görüntülerden biri de makam koltuğundaki çocuklar... Bu gelenek “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” sorusunun pek de çocuğun ne düşündüğü önemsenmeden biraz somutlaştırılmış cevabı gibi. Seçilmiş bir çocuk o günlük makam sahibi oluverir, bir de oradan bakar dünyaya. Cumhuriyet gazetesinin 22 Nisan 1930 tarihli haberinde, 23 Nisan’da İstanbul’daki resmi makamlara 6-12 yas¸ arası 200 çocuğun oturacağı yazıyor. “Zamanında o koltuklara oturmuş çocuklar şimdi ne yapıyorlar” diye merak edip baktığımda Avanos Belediye Başkanı Celal Alper İbaş dışında, siyasete atıldıklarına ilişkin bir bilgiye rastlayamadım. (Bilmediklerim varsa cehaletimi mazur görün). Yani çocukluk hayallerimizin ne yazık ki pek azı gerçekleşiyor.
BÜYÜYÜNCE NE OLMAK İSTİYORSUN?
“Bir şey olmanın” meslekle bir tutulduğu dünyada henüz daha mesleğin ne olduğunu idrak edememiş çocuklara bu soruyu yöneltmek oldukça iddialı. Yazar ve eğitim bilimci Dr. Özgür Bolat’a bu konuyu danıştığımda da benzer bir cevap aldım. O da “bir şey olmak” ve “bir şey yapmak” arasındaki farkı vurguladı:
“Bana göre ‘Ne olmak istiyorsun’ sorusu yanlış bir sorudur. Önemli olan, ‘Ne yapmak istiyorsun’ sorusudur çünkü ‘Ne olmak istiyorsun’ sorusu, dış kaynak odaklı bir sorudur çoğu zaman. Kişinin kendi hedeflerine odaklanmasını sağlar. Ancak ‘Ne yapmak istiyorsun?’ vizyon odaklıdır ve yaratmak istediği etkiye odaklandırır. Örneğin hedef odaklı bir öğretmen, müfredatı yetiştirmek ister ama vizyon odaklı bir öğretmen, öğrenciyi yetiştirmek ister.”
Düşlerin sınırlarının bir kümülüsten farksız olduğu o çağlarda bile sık sık doktor, öğretmen gibi sıradan yanıtlar verildiğini duymaksa çok üzücü. Ben ne dersem annemin, babamın, öğretmenimin gözüne girerim, baskısının bunda büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Bu konuda biraz daha özgür bırakılmış bir çocuk olmalıyım ki büyüyünce “kedi bakıcısı olmak” istiyordum. Babam bu yanıtıma o kadar gülüyordu ki başkalarının yanında da soruyordu bana: “Dilşad söyle bakalım büyüyünce ne olacaksın?” Sonra hep beraber gülüyorlardı yanıtıma. Çocuk aklımla ortamda neşeli bir hava oluşması hoşuma gitse de pek de anlam veremiyordum bu kahkahalara. Çok mantıklıydı aslında: Böylelikle çok sevdiğim bir şeyi yapıp bir de üstüne para kazanacaktım. Kedi bakıcısı olamadım. Onun yerine azıcık ondan azıcık bundan oldum. Ama deneye deneye bulduğum bu “azıcık”lardan çok da mutluyum.
John Lennon’a atfedilmiş bir alıntı var: “Okula başladığımda “Büyüyünce ne olmak istiyorsun?” diye sordular. Kâğıda “mutlu” yazdım. Bana ödevi anlamadığımı söylediler. Ben de onlara “Asıl siz hayatı anlamamışsınız” dedim.” Eğer doğruysa, bir çocuk için biraz küstahça bir yanıt olduğu yadsınamasa da katılmamak mümkün değil. Ne olurlarsa olsunlar çocuklarımız büyüyünce mutlu bir Türkiye’de yaşayan mutlu insanlar olsunlar. 23 Nisan kutlu olsun.