Haber7 – ÖZEL
Batı'nın 4 yıldır artan baskılarına rağmen bağımsız Türk mahkemelerinin suçunu delillerle tespit edip cezalandırdığı Gezi kalkışmasının finansörü Osman Kavala ve beraberindekilerin hapis cezalarının onanması geniş yankı uyandırdı. Yargının bağımsız hareket ettiğini vurgulayan gazeteci ve hukukçular, HABER7'ye yaptıkları değerlendirmede yargıya yapılmak istenen operasyonun devre dışı bırakıldığını vurguladı.
KARAHASANOĞLU: BUNA KİM ‘SİVİL DİRENİŞ’ DİYEBİLİR!
Yeni Akit Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hukukçu Yazar Ali İhsan Karahasanoğlu, Haber7’ye yaptığı açıklamada Gezi kalkışmasında ülkeye verilen zararı hatırlattı.
Savcılığın belirlediği bilançoyu açıklayan Karahasanoğlu, 280 iş yeri, 259 özel araç, 103 polis otosu, 1 konut, 1 polis merkezi, 5 kamu binası, 12 parti binası, çok sayıda MOBESE kamerası, sinyalizasyon sistemi, aydınlatma direği, toplu taşıma araçları, otobüs durağı, reklam panosu, trafik levhası, park ve peyzaj düzenlemesi, çöp konteynerleri ve polis noktasının yakılıp yıkıldığını söyledi.
Polis araçlarının bile yakılıp yıkıldığı bir isyana 'sivil direniş' denilemeyeceğini belirten Karahasanoğlu, “103 polis otosunun tahrip edildiği bir eylemler zincirini, kim ‘sivil direniş’ olarak gösterebilir. Ki; iki güvenlik görevlisi, sonrasını da dikkate alacak olursak bir savcının şehit edildiği, 10 kadar da göstericinin öldüğü olaylardan bahsediyoruz.” ifadesini kullandı.
YARGI KENDİSİNE YAPILAN OPERASYONA İZİN VERMEDİ
“Gezi İsyanı’nın iddianamesi geç olsa düzenlendi” diyen Karahasanoğlu, “Yargılaması yapıldı ve nihayetinde verilen karar Yargıtay tarafından da baş aktörler açından onanarak kesinleşmiş oldu. Gezi isyanının organizatörlerinin ne kadar pervasız olduklarını, yasama, yargı ve yürütme organlarına posta koyma noktasında ne kadar cesur olduklarını gösterme açısından, mahkumiyet kararındaki 2 nolu ismin milletvekili seçtirilerek, cezaevinden çıkarılma operasyonuna da dikkat çekmemiz gerekir. Yargının tutukladığı bir kişi, adeta yasama organı kullanılarak, cezaevinden çıkarılmak istenmiştir. Ancak yargı, kendisine yönelik bu operasyonu 3. Ceza Dairesi’nin onama kararı ile devre dışı bırakmıştır.” diye konuştu.
YARGI, ESKİ YARGI DEĞİL!
Ali Karahasanoğlu, şunları kaydetti:
“Gezi isyancıları, meşru hükümeti devirmeye kalkışmışlardı, ancak bunu sivil direniş olarak tanımlamaya çalışmışlardı. Türkiye’deki yargı, eski yargı olmadığını, kendisinin baypas edilmek istenme sürecini de etkisiz hale getirerek göstermiştir.”
SIRA ANAYASA MAHKEMESİ’NDE
Can Atalay ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin 5 Ekim’de yeni bir karara varacağını dile getiren Karahasanoğlu, şunları söyledi:
“Anayasa Mahkemesi’nin, Osman Kavala’nın tutuklanmasına verdiği “İhlal yok” kararını da dikkate alırsak, 5 Ekim’deki Can Atalay müracaatının da, “Hak ihlali yok” şeklinde sonuçlanmasını bekliyorum. Aksi takdirde, yüzlerce kamu aracının, kamu binasının tahrip edildiği bir isyan hareketinde, cezasız bırakma girişimine destek verilmiş olacaktır.”
ÖZTÜRK: TÜRK YARGISI VE TÜRKİYE BAĞIMSIZLIĞINI TESCİLLEDİ
Haber7’ye konuşan Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk, bildiri yayımlayarak Osman Kavala’nın serbest bırakılmasını isteyen 10 ülkenin büyükelçisi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne rağmen Türk yargısının Osman Kavala için yapılan baskılara boyun eğmediğini dile getirdi. Öztürk, “Bu kararla Türkiye Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan etmiş oldu.” dedi.
OSMAN KAVALA’NIN KİM OLDUĞUNU HATIRLAMAKTA FAYDA VAR
Osman Kavala’nın sicilini aktaran Hasan Öztürk, şu ifadelerde bulundu:
“Osman Kavala ve türevlerinin Türkiye içerisinde Batı’nın bütün çıkarlarını savunduğunu biliyorduk. Tabii ki savunabilirler yasal çerçevede. Ama Osman Kavala, Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal düzenini tehdit eden Gezi Kalkışması’nın ana sponsoru ve 40 yıldır çözüme ulaşamamış olan PKK terör örgütünü tasfiyesi ve Çözüm Süreci’yle atılan adımların da çözümsüzlüğe evrilmesinin müsebbiplerinden biriydi. Osman Kavala’yı tanımak için kısa bir hatırlatma yapmakta fayda var. Hem terörle mücadelenin en önemli aygıtı F-16 savaş uçaklarının modernizasyonunda kendi şirketiyle görev alan iş adamı, hem Çözüm Süreci sırasında Selahattin Demirtaş’a kendi restoranında ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ sloganını üreten insan. Yine aynı ismi Çözüm Süreci döneminde İmralı zabıtlarında görüyoruz. Abdullah Öcalan’a Sırrı Süreyya Önder üzerinden selam gönderiyor. Türkiye’nin Başkanlık Modeline karşı direnmesi çağrısında bulunuyor. Gezi sırasında kitlelerin harekete geçmesi ve o zaman Dolmabahçe Başbakanlık Ofisi’nin bile işgal edilme sürecine kadar gidebilecek büyük provokasyonlar yapıldı. Protestoculardı ama insanlarımız hayatını kaybetti orada. Binalar, araçlar yakıldı. AKM işgal edildi. Onun da sorumlusu olarak o cezaya çarptırıldı. Dolayısıyla Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, Avrupa Parlamentosu’nun Amerika’nın başını çektiği bir takım büyükelçi ve misyonların ona sahip çıkmasının nedenlerinin de bunlar olduğunu düşünüyorum. Bu tepkilere rağmen zaten Ağır Ceza Mahkemesi kararını vermişti, Bölge İstinaf onamıştı. En son yüksek yargı olarak Yargıtay da cezaları onamış oldu. Bu hem yargının bağımsız olduğunu hem de Türkiye’nin bağımsız bir ülke olduğunu tescilidir diye düşünüyorum.”
ARSEVEN: İSTANBUL'UN YEŞİLİNİ UNUTTULAR
Demokrasilerde hükümeti değiştimenin yolunun sandıktan geçtiğini kaydeden Milat Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Serdar Arseven, Haber7’ye yaptığı açıklamada, Gezi Kalkışması’nın ağaç, böcek veya çevreyle alakalı olmadığını kaydetti. “İstanbul’un yeşili meselesi şu anda gündemde değil.” diyen Arseven, olayların organize geliştiğini belirterek şunları söyledi:
“Gezi olaylarına topyekün baktığımız zaman sokak eylemleriyle siyasal iktidarı alaşağı etmek, istifaya zorlamak. Sistem içerisindeki FETÖ’cülerin de alan da provokasyonu oldu. İlk andaki aşırı müdahalenin FETÖ unsurları tarafından yapıldığı ortaya çıktı. Provokasyon ve sokak eylemleriyle, esnafa zarar verilerek, taşla sopayla, ambulanslar yakılarak, otobüslere zarar vererek… Bu yolun açılması halinde demokrasiyi işletmek mümkün olmaz. Kanunlara uygun eylemler yaparsınız ama orada böyle bir yollara gidildi.”
AİHM’DEN BAŞÖRTÜLÜYE ÖYLE, FETÖ VE KAVALA’YA BÖYLE KARAR
Siyasi kararlar veren AİHM’nin ikiyüzlülüğüne de vurgu yapan Arseven, şöyle konuştu:
“AİHM’nin biz yıllar içerisinde verdiği başörtüsü kararını gördük. O zamanki hükümetin savunmasıyla birlikte AİHM, başörtüsü yasağını ‘laikliği korumak’ için yapıldığını ifade ederek uygulamayı hukuki gördü. Baktığınız zaman başörtülüler o zaman şiddet eylemine girişmemişler, haklarını talep etmişlerdi, kimsenin de burnunu kanatmamışlardı. Milyonlar kişinin katıldığı el ele eyleminde bırakın şiddet olayları çıkarmayı polislere karanfil uzattılar.
Leyla Şahin ve diğer başörtülülerin hak ihlalleriyle ilgili verdiği kararda ‘Türkiye laikliği korumak için yapmıştır, olur böyle şeyler’ dedi. AİHM Gezi olayları, Bylock gibi kararlarında ise Türkiye aleyhinde çok farklı kararlar verdi.”