Günümüzde dijital sanatın ilerlemesi ve yapay zekanın gelişmesiyle birlikte çizim alanında büyük gelişmeler gördük. Kendi kendine sanat eserleri üreten yapay zekayı buna örnek olarak gösterebiliriz. Fakat bu gelişmenin bize kazandırdığı çok sayıda sanatçı ve eserle birlikte artık yeni neslin eskiyle yeniyi karıştırması göze çarpıyor.
Bu bağlamda sanat alanında efsane olarak anılan eserler fark edilmeden geçiliyor. Biz daha çok çizim alanından bir örneğe değinecek olsak da Beethoven’ın Für Elise parçasının birçok evde kapı zili olmasını örnek göstermeden geçemeyeceğiz. Asıl konumuz ise herkesin en az bir kere gördüğü fakat detaylarına hâkim olmadığı Büyük Dalga.
Nedir bu Kanagawa’nın Büyük Dalgası?
Orijinal ismi Kanagawa Oki Nami Ura olan ve Katsushika Hokusai tarafından yapılan bu eser, aslında Otuz Altı Fuji Dağı Manzarası (Fugaku Sanjurokkei) serisinin bir parçası. Bunun yanında sanılanın aksine eser kâğıt üzerine çizilmemiş, ukiyo-e ismiyle anılan ve oldukça zor olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz bir ahşap baskı yöntemiyle ortaya çıkarılmıştır.
Dalgaların üzerinde görebileceğiniz indigo ve Prusya mavisi, o dönemde oldukça yeniydi ve dışarıdan ithal edilmişti. Bu da eserin başlarda ayırtıcı özelliklerinden biri oldu. Yine de kendi zamanında pek tutmadığını söyleyebiliriz. Onun sebebi de tıpkı bugün olduğu gibi erotizm ve çıplaklık içeren şeylerin daha çok talep görmesi.
Buradan ukiyo-e sanatının nasıl aşamalar barındırdığını görebilirsiniz:
Eserin barındırdığı nesneler bakımından oldukça sade olduğunu görüyoruz:
Uzun gemiler, büyük dalgalar ve arkada Fuji Dağı olmak üzere 3 öğenin bulunduğu eserde gördüğümüz gemiler balıkçılık için kullanılıyordu. Dalgaların da bu gemilere zorlu dakikalar yaşattığı açıkça görülüyor. Dalgaların ardında ise sakince duran ve karla kaplı Fuji Dağı göze çarpıyor.
Biraz da detaylara bakalım:
Dalgaların üst kısımlarının pençeye benzediğini söyleyebiliriz. Bunun yanında bu pençeye benzeyen figürlerin altına baktığımızda Fuji Dağı'na doğru kar yağıyormuş gibi bir görüntü ortaya çıkıyor. 1831 yılında ortaya çıkan eserde dalgaların bu görünüşü, aslında dışarıdan gelen işgallere karşı korumaları gereken Japonya’yı tehdit etmelerini gösteriyor olabilir.
Ya da daha genel bir bakış açısı edinerek gemilerin üstüne düşmek üzere olan bu dalganın, doğanın insan karşısındaki ebedi üstünlüğünü simgelediğini söyleyebiliriz. Ne de olsa insan icatlarının doğada (suda) nasıl zorlandığını görmek pek de zor değil. Dağın uzaklığı da kurtulup kurtulmayacakları konusunda pek de umutlu olmamamız gerektiğini gösteriyor.
Bir de Fuji Dağı’na bakalım:
Hava fırtınalı gibi görünmesine rağmen aydınlık ve dağın arkasında bir gölge görünüyor. Bu da ışığın, çizime bakanların, yani bizlerin arkasından vurduğu anlamına geliyor. Fuji Dağı'nın genel anlamda Japon kültüründe inanç ve adanmışlığı temsil ettiğini de söyleyelim.
Son olarak sol üstte Hokusai’nin ikili imzası bulunuyor:
Bunlardan kutu içinde olan, eserin adını ve hangi seriden (Otuz Altı Fuji Dağı Manzarası) olduğunu gösterirken yandaki imzada Hokusai’nin kendi ismini gösteren imzası bulunuyor. Burada adını Litsu’ya çevirdiğini de belirtiyor.
Dalgaların Japonya’yı tehdit etmesi konusunu biraz açalım:
Shibai Kyogen .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Edo döneminde bir tiyatro sahnesiJaponya, 17.yüzyılın başlarında Edo (şimdiki adıyla Tokyo) dönemine girmiş ve kendisini diğer ülkelerden izole etmişti. Bunun yanında ülkeye giriş ve çıkışları sıkı bir şekilde yasaklamıştı. Bu sırada çevresindeki zorlu deniz de işgallere karşı korunmasına katkı sağlıyordu. Eserdeki dalgalar bu konuda doğaya güvenmenin ne kadar tutarlı olduğuna yönelik göndermeler yapıyor olabilir. Ne de olsa dev dalgalar ülkenin sonunu da getirebilirdi.
1853 yılına gelindiğinde Japonya'nın izolasyonu yıkılmaya başladı. Bu tarihte Amerika gemileri, Tokyo limanına yaklaştı ve yaklaşık 200 yıldır kenara atılmış durumda olan ticareti tekrar kurmayı talep etti. Birtakım olayların ve görüşmelerin ardından Japonya’nın 200 yıldır kendine sakladığı sanatı artık dünyaya açıldı.
1860 yılına doğru baskılar Avrupa’da görülmeye başlandı ve böylece geç olsa da Kanagawa Dalgası kendini gösterebildi:
Amerikalıların Japonya'ya gelişini gösteren, 1853 yılında yapılmış bir baskıBu baskıyı gören Avrupalılar, eseri tamamen bir Japon işi olarak nitelendirmiş olsalar da aslında Batı’dan da elementler bulunduruyor. Bu bağlamda ilham alınan batı ülkelerinin başında Hollanda geliyor. Herhangi bir din yayma gibi bir amacı olmaması, Hollanda’yı Japonya nezdinde bir nebze güvenilir kıldı. Bu bağlamda yılda 1-2 ticaret gemisinin limana gelmesine izin verildi.
Buradaki alışverişlerden fazlaca faydalandığı görülen Hokusai’nin eserlerinde de Hollanda’daki anlayışla örtüşen öğeler görüldü. Alt seviyelere yerleştirilmiş ufuk noktası bunlardan biri. Aşağıda benzer bir örneği görebilirsiniz.
Jacob van Ruisdael .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Peki nerede görebiliriz bu eseri?
Çok sayıda baskısı yapıldığı için aslında “orijinali şurada” demek yanlış olacaktır. Fakat orijinal boyutlarında olan eserin kopyaları Dünya genelindeki farklı büyük müzelerde sergileniyor. New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi bunlara bir örnek.
Kanagawa’nın Büyük Dalgası eseri Japonya’nın en çok bilinen eserlerinden. Dâhil olduğu serinin diğer üyelerinin birkaçına da bakalım:
Under the Mannen Bridge at Fukagawa
Fujimigahara in Owari Province
Sekiya Village on the Sumida River
Tago Bay near Ejiri on the Tōkaidō
Büyük Dalga ismiyle bildiğimiz eserin, Van Gogh'un Starry Night isimli tablosuna ilham kaynağı olduğu söyleniyor:
Van Gogh'un Japon sanat anlayışını ve Hokusai'nin eserlerini sevdiği biliniyor. Hatta kardeşi Theo'ya yazdığı bir mektupta Büyük Dalga'yı övdüğü de görülüyor. Bu bağlamda The Starry Night isimli eserinde de Büyük Dalga'dan ilham aldığı iddia ediliyor. Sanatçının Hokusai'ye oldukça ilgi duyduğunu düşündüğümüzde bu gayet mümkün.
www.idrak34.com