Türkiye Sürdürülebilirlik Akademisi Yönetim Kurulu Başkanı Murat Sungur Bursa ile mimarlık alanında akademisyen eşi Nihal Bursa yaklaşık 20 yıl önce Mehmetçik Vakfı yararına düzenlenen bir müzayededen fincan takımı satın aldı.
ZAMANLA KOLEKSİYONA DÖNÜŞTÜ
Bursa çiftinin burada başlayan koleksiyon aşkı, katıldıkları müzayede ve gezdikleri antikacılarla zamanla çığ gibi büyüdü.
Yurt içi ve yurt dışındaki müzayede ile gezilere katılan çift, kahve kültürünü yansıtan fincan, cezve, obje, fatura ile hatıratlardan kitaplara kadar her türlü dokümanın yer aldığı 5 bini aşkın eserden oluşan benzersiz bir koleksiyona sahip oldu.
5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü dolayısıyla konuşan Murat Sungur Bursa, yaklaşık 20 yıl önce Ankara'da Mehmetçik Vakfı yararına düzenlenen bir müzayedede aldıkları fincan takımıyla bu serüvene başladıklarını söyledi.
Daha sonra İstanbul'daki antikacıdan 1-2 fincan daha aldığını, bunun giderek bir hobiye dönüştüğünü dile getiren Bursa, sayı arttıkça her gün ayrı bir fincandan kahve içip bu keyiflerine devam ettiklerini ifade etti.
"TÜRKİYE'NİN TÜRK KAHVESİ MÜZESİNİ YAPABİLECEK DURUMDAYIZ"
Bursa, koleksiyon yelpazesini genişletip, kuracakları bir müze ile gelecek nesillere kültürel bir miras bırakma fikrinin eşine ait olduğunu aktararak, "O gün bugündür yurt içinden ve dışından gittiğimiz her yerden, çarşıdan, pazardan, antikacıdan, müzayededen kahveyle özellikle de Türk kahvesiyle alakalı alet, edevat ve belgeleri de toplamak üzere alımlarımız devam etti. Bugün rahatlıkla diyebiliyoruz ki Türkiye'nin Türk Kahvesi Müzesi'ni yapabilecek durumdayız. Tabii hedefimiz de o" dedi.
Müze çalışmaları devam ederken sergi taleplerini de göz ardı etmediklerini aktaran Bursa, ilk defa Topkapı Sarayı'nda, ardından da Milano Expo'da bir sergi açtıklarını anlattı.
Bursa, son olarak sergi küratörünün talebi üzerine Kudüs İslam Sanatları Müzesi etkinliğine katıldıklarını belirterek, şunları söyledi:
"Küratör, 'Osmanlı coğrafyası Türk kahvesi ile bilinir ama Türk kahvesiyle ilgili eser koyamıyoruz. Ne yapmamız lazım, bize yardımcı olur musunuz?' deyince biz de heyecanlandık. Hakikaten bir kahve sergisi açılacak ve bu kahve sergisinde Türk Osmanlı eserleri olmayacak. Bu çok büyük bir eksiklik olur. Kaldı ki hikayesini sonradan öğrendiğimiz bir şeyi paylaşmadan geçemeyeceğim. Müzenin müdürü gelip de müzeyi ilk gezmeye başladığında giriş katında kılıç, kalkan, zırh, mızrak görünce demiş ki 'Biz İslam'ı bu kadar savaş aletiyle mi temsil etmeliyiz? İslam'ın temsilcisi bu kadar savaş aleti olmamalı. Kahve barışı, dostluğu, arkadaşlığı temsil eder. Biz giriş katına bir kahve servisi açalım' demiş. Olay tamamen böyle başlıyor."TÜRKİYE, KAHVEYE ADINI VEREBİLEN NADİR ÜLKELERDEN BİRİ
Serginin, bölgede dostluğa kapı açmasından mutluluk duyduğunu ifade eden Bursa, Türkiye'nin, dünya literatüründe kahveye adını verebilen nadir ülkelerden biri olmasına değindi.
Bursa, şimdilerde sık sık markalaşmadan ve dünya çapında tanınmadan bahsedildiğini vurgulayarak, "Ecdadımız, kahve yetiştiren bir coğrafyaya sahip olmamakla beraber bir kahve pişirme tekniğine ismini verip aynı zamanda da kahvenin Arap Yarımadası'ndan çıkartılarak bütün Avrupa'ya yayılımında çok önemli bir merkez üssü olmuş. Dolayısıyla kahve bizim kültürel hayatımızın bugün çok önemli bir değeri" diye konuştu.
Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneğinin, İzmit Ticaret Odası ile ortaklaşa çalışması sonucunda Türk Standartları Enstitüsünün (TSE) "Türk kahvesi standardı"nı yayınladığını anlatan Bursa, UNESCO'nun da 5 Aralık 2013'te Türk kahvesini "Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi"ne eklediğini hatırlattı.
Murat Bursa, ülkenin tüm tanıtım kampanyalarında Türk kahvesi unsurunun biraz daha ön plana çıkarılması gerektiğini sözlerine ekledi.
"HAYATINI DOLDURAN BÜYÜK BİR UĞRAŞ"
Nihal Bursa ise Orta Doğu Teknik Üniversitesi Mimarlık Bölümü'nden mezun olmasının ardından akademik kariyerine başladığı üniversiteden emekli olduğunu söyledi.
Kahve tiryakiliğinin fakülte yıllarına dayandığını aktaran Bursa, bugün ise Türk kahvesini ve koleksiyonunu "hayatını dolduran büyük bir uğraş" olarak nitelendirdi.
Koleksiyonlarına hemen hemen her fırsatta eser eklediklerini ifaden eden Nihal Bursa, "Bizim bir hedefimiz var. Bütün bu biriktirdiğimiz külliyat, Türk kahvesinin kültürünü, geçmişini, hikayesini anlatıyor. Biz de bunu bir müze haline getirmek istiyoruz. Dolayısıyla amacımız hep 'O müzede neler olmalı?' sorusuna yanıt veren eserler almak. Son zamanlarda daha çok objeleri destekleyecek birtakım vesikalar, belgeler, görseller almak oldu" diye konuştu.
Bursa, İstanbul'da 19. yüzyıl sonu ile 20. yüzyıl başlarında özellikle Galata Pera'da çok sayıda fotoğraf stüdyosu olduğunu ifade etti.
Buradaki en popüler ve revaçta mizansenlerin kahve içme olduğuna dikkati çeken Bursa, "Burada yaşayan yabancı misyon mensupları Osmanlı'ya özgü kıyafetler giyerek, kahve keyfini canlandırarak fotoğraf çektiriyorlar. Bu son derece popüler fotoğraf konusu. Bu da onu çok güzel bir örneği" değerlendirmesini yaptı.
Nihal Bursa, koleksiyonunda yer alan gündelik yaşama ait yemek menüsü ile restoran faturası gibi materyallerin Türk kahvesi kültürünün toplumda nasıl yer bulduğuna dair önemli vesikalar olduğunu ifade etti.
HEPSİNİN AYRI BİR HİKAYESİ VAR
Nihal Bursa, koleksiyonundaki parçaların hepsinin ayrı bir alınış hikayesi ve macerası olduğunun altını çizerek, şunları kaydetti:
"Mesela bu fincan 1734 tarihlidir ve 'Meissen' imalatıdır. Bir başka örnek bu kulpsuz fincan, içinde çok şey gizli. İçindeki gümüş telkari tekniğiyle yapılmış kapsül açılıyor. İçerisine amber, kakule ya da afyon gibi keyif ve lezzet arttırıcı ürünler konuluyor. Üzerine de kahve dökülüyor. Kahve içerken bütün bu malzemeler yavaş yavaş kahvenin içerisine karışarak kahve keyfinizi artıran bir unsur haline geliyor. Buna güğüm diyoruz yani çok sayıda kahve alan bir araç. 1712 tarihli, çok eski. 2015'te Topkapı Sarayı'nda düzenlenen sergiye koleksiyonumuzdan eserler vermiştik, bu güğüm de saraya giden ve orada 6 ay sergilenen bir parçaydı. Onun benim için yeri ayrıdır, Topkapı Sarayı'nı görmüş bir parçadır."