Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal, 14 Haziran 1926 günü, İzmir Valisi Kazım Bey’den, kendisine İzmir’de bir suikast düzenlendiği haberini Balıkesir’de almıştır. Hain, rejim düşmanları, Gazi’nin çok sevdiği İzmir’de ona suikast düzenlemek isterken, Cumhurbaşkanı, hedefin, kendisi olmayıp, üç yıl önce kurulan “Cumhuriyet” olduğunu bir kez daha vurgulamak olanağını bulmuştur.
Aldığı duyum üzerine, Cumhurbaşkanı, ani bir kararla İzmir’e hareketini bir gün sonraya tehir etmiş ve 15 Haziran 1926 günü saat: 19.00’da İzmir’e hareket etmiştir. Bu bekleyiş sırasında, suikastçılardan Sarı Efe Edip İstanbul’a gitmiştir. Bu gelişmelerden kuşkulanan motor sahibi Giritli Şevki, Cumhurbaşkanı’nın gezisini ertelemesi ile Sarı Efe Edip’in İstanbul’a gidişi arasında bir bağ kurarak telaşlanmıştır. Edip, suikast işinin anlaşıldığı düşüncesiyle, ihbarcılardan biri olabilmek için Cumhurbaşkanı’na yazdığı ihbar mektubunu İzmir Valisi Kazım Paşa’ya vermiştir:
“Gazi Paşa Hazretleri’ne, bendeniz Yunan Harbinde Sarı Efe Edip Bey’in arkadaşı idim. Dün akşam bir haber gönderdi. Bir yere gittim. Orada tanıdığım Hilmi isminde bir subayla hiç tanımadığını sonradan anladığım eski Lazistan Mebusu Ziya Bey isminde birisi vardı. Ve size suikast edecekleri ve onlara yardım etmemi teklif ettiler.
Buranın emniyetine emin olmadığım için doğrudan doğruya size haber veriyorum. Plânlarını anlatmak için yazım az olduğundan emir buyuracağınız kişiye anlatmaya hazır olduğumu arz ile hürmet eylerim. 15 Haziran 1926
Giritli Şevki”
Vali Kazım Bey, suikastın elebaşları belirlendiği halde tutuklama emrini hemen vermemiştir. O, tutuklamayı büyük bir soğukkanlılık ve cesaretle, suikastın planlandığı sabaha ertelemiş ve bu şekilde yeniden bir suikast düzenlenme ihtimalini ortadan kaldırmıştır.
Suikastçıların itiraflarında şunlar ortaya çıkmıştır; Ziya Hurşit ve ekibi, Cumhurbaşkanı’na suikast yapmayı uzun zamandır hesaplamışlardır. Önceleri, suikastı Ankara’da gerçekleştirmeyi düşünen bu ekip, Cumhurbaşkanı’nı Çankaya’dan köşke giderken, ya da gece Anadolu Kulübünden ayrılırken veya meclis binasındaki Cumhurbaşkanı locasında yapmayı hesaplamışlardır. Ama bunlar hep plân aşamasında kalmıştır. Son olarak da Cumhurbaşkanı’nın yurt gezisinde suikastı yapmayı planlamışlardır.
Laz İsmail, kuşku çekmemek için, kız arkadaşı ile birlikte, suikast olanağını araştırmak için Bursa’ya gönderilmiştir. Ama Bursa’da sonuç alınamayacağı ortaya çıkmış ve bunun üzerine suikastı İzmir’de gerçekleştirmeye karar vermişlerdir.
16 Haziran 1926 günü saat: 16.00’da Cumhurbaşkanı’nın treni Menemen’e girmiştir. Bir saat dinlenen konuklar, akşama İzmir’e ulaşmış ve halk tarafından coşku ile karşılanmışlardır.
Cumhurbaşkanı, bu suikast nedeni ile yaptığı konuşmalarda; önemli olanın inkılâpların yürümesinin olduğunu belirtmiş, bu yüzden halkına inancı nedeni ile rahat olduğunu ve halkına duyduğu güveni dile getirmiştir. Olayın adliyeye intikal ettiğini de açıklayan Cumhurbaşkanı, aşırı hareketlerin önünü almak için, kendisi için yapılan gösterileri engellemek istemiştir.
Cumhurbaşkanı, böylece en değer verdiği devrimin “Cumhuriyet” olduğunu bir kez daha vurgulamak olanağını bulmuştur. O’na göre, Türk milleti, cumhuriyet ve yapılan devrimlerle uygarlık yolunda bundan sonra durmadan ilerleyecektir. O, O’nun Türk halkı tarafından korunacağına inanmış ve güvenmiştir. 18 Haziran’da, ‘Anadolu Ajansı’na İzmir’den verdiği demeçte suikastı ve yapılma nedenini şöyle belirtmiştir:
“...Alçak teşebbüsün benim şahsımdan çok kutsal cumhuriyetimize ve onun dayandığı yüksek ilkelere dönük bulunduğuna şüphem yoktur. Bu nedenle, genel olarak gösterilen duygularla, cumhuriyetimize ve ilkelerimize olan aşırı bağlılığın ne kadar kopmaz güçte olduğu kanısına bir kez daha vardım.
Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaktır. Ve Türk milleti, güvenliğini ve mutluluğunu sağlayan ve koruyan ilkelerle uygarlık yolunda durmaksızın yürüyecektir.”
18 Haziran 1926 günü, Cumhurbaşkanı, Başbakan İsmet Paşa’ya gönderdiği yazıda şunlara yer vermiştir:
“Suikast düzenlemesini keşfi ve tutukluların itirafları nedeniyle benim anladığım durum budur:
...Karşımızda iktidarı hedef seçmiş, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası adı altında çalışan gizli bir komite vardır. Eski muhalif ikinci grup üyeleri, söz konusu komitenin içindedirler. Bu fırkanın genel merkez üyeleri, genel çalışmaları sevk ve idare etmekte ve genel kararlar almaktadır.
...Bu gördüğüm durum, İstiklal Mahkemesinin incelemeleri sayesinde aydınlanacaktır ümidindeyim. Buna göre, Terakkiperver Fırka’nın bütün başkanlarını ve bir kısım üyelerinin tamamını tutuklamak ve cezalandırmak gerekecektir.
Hükümetin her yerde gayet dikkatli, tedbirli ve uyanık halde bulunması ve ordu hakkında ileriyi görmeye bir kat daha emniyet verilmesi uygun olur. Önemli bir vatani konuyu köklü ve seri bir şekilde halledeceğiz.
İstiklal Mahkemesi yüksek heyeti de durumu benim gibi değerlendiriyor.”
Günümüzde Atatürk Müzesi olan, Naim Palas’ta kalan Cumhurbaşkanı, İzmirlilerin yaptığı miting de; ‘bu suikastta İzmirlilerin hiç bir suçu olmadığını’ belirtirken, 1930 yılına kadar İzmir’e gelmemiştir.
Ahmet Gürel
Atatürk Araştırmacısı
13 Kasım 2022