Türkiye'de 1 Ağustos 2014 yılında yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi veya tam adıyla 'Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Sözleşmesi', Danıştay 10. Dairesinin aldığı karar ile yeniden gündeme geldi. Türk toplumundaki aile yapısını hiçe sayan odaklar, Mart 2021'de Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedilen sözleşme için feshin iptali talep etmişti. Danıştay 10. Dairesi, feshin iptal istemini reddetti. Peki, İstanbul Sözleşmesi nedir? İşte, tartışmalı maddeleriyle uzunca bir süre gündemde kalan sözleşmenin anatomisi...
Danıştay'dan İstanbul Sözleşmesi kararı
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?
Avrupa Birliği'ne bağlı üye devletler ile bazı ülkelerin imzaladığı İstanbul Sözleşmesi, “kadına karşı şiddet”, "aile içi şiddet", "toplumsal cinsiyet", "kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet" ve "mağdur" tanımlarını ele alırken 12 bölüm, 81 maddeden oluşmaktadır. 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılmasından ötürü İstanbul Sözleşmesi olarak kayıtlara geçmiştir. Asıl adı Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Sözleşmesi'dir.
NE ZAMAN İMZALANDI?
İstanbul Sözleşmesi, 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da Avrupa Birliği'ne üye devletler ve sözleşmeye taraf olan 45 ülke tarafından imzalandı. Türkiye de o dönem İstanbul Sözleşmesi'ni onaylayan ülkeler arasındaydı.
8 Mart 2012'de Resmi Gazete'de yayınlanan kararın akabinde hazırlıklara başlandı. Sözleşme doğrultusunda 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun aynı yıl yürürlüğe girdi. Bu Kanun, 14 Mart 2012'de AK Parti, CHP, MHP ve BDP'nin oylarıyla kabul edildi. Türkiye, İstanbul Sözleşmesi'ni onaylayan ilk ülke olurken; onay yeter sayısına ulaşılınca 1 Ağustos 2014'te uygulamaya konuldu.
Başkan Erdoğan'dan İstanbul Sözleşmesi açıklaması
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ KİM İMZALADI?
11 Mayıs 2011'de İstanbul'da oylamaya açılan İstanbul Sözleşmesi'ni Türkiye'den dönemin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu imzaladı.
Türkiye'nin 42'nci Dışişleri Bakanı Davutoğlu, 2009-2014 yılları arasında Bakanlık görevinde bulunmuş; İstanbul Sözleşmesi'nin de imzalanmasında aracı rol üstlenmişti.
SÖZLEŞMENİN TARTIŞMALI MADDELERİ
12 bölüm 81 maddeden oluşan İstanbul Sözleşmesi, Türkiye'de uzun yıllar gündemde kalmış; aile birliğini desteklemeyen, erkeği evden mahrum kılan, erkeğin ifadesini hiçe sayan alt başlıklarıyla eleştirilerin hedefinde olmuştu. Sözleşmenin birçok maddesi Türk aile yapısı ve toplumunu tehdit ederken 2'nci Maddenin 2'nci Fıkrası, 4'üncü Maddenin 3'üncü Fıkrası ve 14'üncü Maddenin 1'inci Fıkrası kamuoyunda tepki görmüştü. İşte o maddeler:
MADDE 2/2: Taraflar bu Sözleşmenin hükümlerinin uygulanmasında toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin kadın mağdurlarına özel olarak dikkat göstereceklerdir.
MADDE 4/3: Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir.
MADDE 14/1: Taraflar, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği, toplumsal klişelerden arındırılmış toplumsal cinsiyet rolleri, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların, öğrencilerin zaman içinde değişen öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır.
Sözleşmedeki tartışmalı maddeler ve fıkralar kadar içerikte yer alan kavramlar ve bunların tanımları da kamuoyunda eleştirilmişti. Kadına karşı şiddet, aile içi şiddet, toplumsal cinsiyet, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, mağdur ve kadın kavramlarının tanımları en çok dikkat çekenleriydi. İşte, İstanbul Sözleşmesi'nde yer alan bu kavramların yansıması:
Kadına karşı şiddet: Kadınlara karşı bir insan hakları ihlali ve ayrımcılık anlaşılacak ve bu terim, ister kamu ister özel yaşamda meydana gelsinler, söz konusu eylemlerde bulunma tehdidi, zorlama veya özgürlüğün rastgele bir biçimde kısıtlanması da dahil olmak üzere, kadınlara fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik zarar ve acı verilmesi sonucunu doğuracak toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır.
Aile içi şiddet: Eylemi gerçekleştiren, mağdurla aynı ikametgahı paylaşmakta olsun veya olmasın veya daha önce paylaşmış olsun veya olmasın, aile içinde veya aile biriminde veya mevcut veya daha önceki eşler veya birlikte yaşayan bireyler arasında meydana gelen fiziksel, cinsel, psikolojik veya ekonomik şiddet eylemleri olarak anlaşılacaktır.
Toplumsal cinsiyet: Herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve özellikler olarak anlaşılacaktır.
Kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet: Bir kadına karşı, kadın olduğu için yöneltilen veya kadınları orantısız bir biçimde etkileyen şiddet olarak anlaşılacaktır.
Mağdur: A ve b fıkralarında belirtilen davranışlara maruz kalan herhangi bir şahıs olarak anlaşılacaktır.
Kadın: 18 yaşından küçük kızları da kapsayacaktır.
EŞCİNSEL EVLİLİKLERE KAPI ARALIYOR
İstanbul Sözleşmesi'nin eleştirilmesindeki bir diğer taraf da eşcinsel evliliklere bakış açısıydı. Türk toplum yapısıyla bağdaşmayan, aile yapısına dinamit koyan; ifrat ve isyan ile bağdaştırılan durum, Sözleşme yoluyla meşrulaştırılıyordu.
Özellikle 'toplumsal cinsiyet' kavramı ve bu kavramın LGBT lobilerinin emellerine aracı olması alanında uzman isimlerce tartışılıyordu. Uzmanların 'Femi-faşist' zihniyetle hazırlandığını savunduğu sözleşme, eşcinsel evliliklere yol açıyor; konunun yasal mercilere taşınmasını talep ediyordu.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDEN İPTAL EDİLDİ?
Kamuoyunda İstanbul Sözleşmesi'ne dair eleştirilerin artması üzerine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti Hükümeti, Sözleşmenin feshini Cumhurbaşkanı Kararı ile onayladı.
İletişim Başkanı Fahrettin Altun, feshe ilişkin yaptığı açıklamada: "Dünden bugüne Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde kadınların toplumsal, ekonomik, siyasi ve kültürel hayata daha fazla katılmaları için verdiğimiz mücadeleyi kararlılıkla sürdürüyoruz. Kadınlar, hayatın nesnesi değil öznesidir! Her zaman 'Güçlü Kadın Güçlü Türkiye' diyeceğiz" ifadelerini kullandı.
Dönemin Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, İstanbul Sözleşmesi'nin feshini şu sözlerle yorumlamıştı:
"2002’den bu yana Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde ülkemizdeki tüm kadınların siyasi, ekonomik ve sosyal hayata katılımını desteklemek için önemli düzenlemeleri hayata geçirdik. Kadın haklarının teminatı, Anayasamız başta olmak üzere, iç mevzuatımızdaki mevcut düzenlemelerdir. Hukuk sistemimiz ihtiyaca göre yeni düzenlemeleri hayata geçirebilecek kadar dinamik ve güçlüdür"
DANIŞTAY, SÖZLEŞME İPTALİNİN FESHİNİ REDDETTİ
Danıştay 10. Dairesi, İstanbul Sözleşmesi'nin iptaline yönelik açılan fesih talebini reddetti.
Meral Akşener'den İstanbul Sözleşmesi başvurusu
Türk toplum yapısını hiçe sayan, tartışmalı maddeleriyle uzun süre gündemde kalan Sözleşmenin Türkiye'deki destekçileri, iptalin durdurulmasına yönelik onlarca dava açmıştı. Danıştay, 19 Temmuz Salı günü bu talebin reddedilmesine hükmetti.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ'Nİ TANIMAYAN ÜLKELER
Türkiye'nin Mart 2021'de feshettiği İstanbul Sözleşmesi'ni imzalamasına karşın uygulamaya koymayan ülkeler arasında Ermenistan, Bulgaristan, Çekya, Birleşik Krallık, Letonya, Lihtenştayn, Litvanya, Moldova ve Ukrayna bulunuyor.
Anlaşmaya imza atan ülkelerden Slovakya Şubat 2020'de, Macaristan da Mayıs 2020'de feshetti.
Avrupa ülkesi, İstanbul sözleşmesi'ni yerden yere vurdu
www.idrak34.com