ADEO Cyber Security şirketinde siber güvenlik uzmanı Ersin Çahmutoğlu, İsrail-Filistin meselesinde sosyal medya devlerinin tutumunu AA Analiz için kaleme aldı.
Dünyada milyarlarca insanın aktif olarak kullandığı sosyal medya uygulamaları, kimi zaman dünyanın bir ucunda olup bitenleri anlık olarak aktarma, kimi zaman ise ticari veya eğlence amaçlı içeriklerle platformu zenginleştirme gayretindeler. Bunları yaparken de belirli algoritmalarla ve içerik üretim politikalarıyla kullanıcılara neyi, nasıl göstereceklerini de işin başında belirliyorlar.
Sosyal medya şirketlerinin belirlediği algoritmalar ve politikalar, kullanıcılarının dünya çapında yaşanan hangi olayları ve gündemleri görebileceğini de doğrudan etkiliyor. Bu durum, sosyal medya devlerinin gündemi manipüle ettiğine dair tartışmaları doğuruyor.
Algoritmalar ve sansür politikalarıyla gündem manipüle ediliyor
Başta X, Meta, Google ve TikTok olmak üzere pek çok sosyal medya platformu, kullanıcıların görmek istedikleri gündemden ziyade algoritmaların belirlediği gündemi yayma çabası içindeler. Bu konuda neredeyse bütün sosyal medya devleri benzer amaçlarla oluşturulan algoritmalar ve politikalarla hareket ediyor.
Konuyu daha iyi anlamak adına, X’in yayınladığı bir örneğe bakılabilir. X şirketinin resmi açıklamalarında belirttiği üzere, şirket politikalarıyla dizayn edilen algoritmalar bize hangi içerikleri göstermek istiyorsa platformda onu görüyoruz. Uygulama bu konuda seçimi bize bırakmıyor ve kendi karar veriyor. Bu politikalar sayesinde, platformda en çok tartışılan ve etkileşim alan konular ve içerikler ilgili ülkedeki tüm kullanıcıların karşısına çıkarılıyor.
Algoritmaların nasıl belirlendiği ise tam bir muamma. Uzmanlara göre pek çok sosyal medya şirketi “kara kutu” adı verilen algoritmalar kullanıyor. Bu ise algoritmaların iç işleyişinin kullanıcılardan gizli tutulduğu anlamına geliyor. Zaten esas sorun da burada başlıyor.
Gizli algoritmalar, aslında bir anlamda gündemi manipüle ediyor. Sosyal medya şirketleri, Twitter Files örneği gibi kimi zaman devletlerden aldıkları talimatla kimi zaman da şirketin ticari çıkarları gereği algoritmaları dizayn ediyor. Bu konuda, özellikle son zamanlarda İsrail’in Filistin’deki insanlık suçunu adeta örtmeye çalışan sosyal medya devlerinin tutumları büyük tartışma konusu oldu.
İsrail-Filistin meselesinde sosyal medya devlerinin tutumu
Özellikle İsrail’in Filistin’deki soykırıma varan eylemlerinin pek çok sosyal medya platformunda gündem olarak öne çıkamadığını, diğer bir deyişle sansürlendiğini görebiliyoruz. Özellikle Meta’nın en büyük 2 platformu olan Facebook ve Instagram’da, İsrail terörü ve zulmüne dair paylaşımlardan dolayı kullanıcıların hesaplarının askıya alınması, paylaşımların sansürlenmesi ve hatta tamamen kaldırılması gibi tutumlar bu düşünceyi güçlendiriyor.
Bu konuda yayınlanan raporlar ve yapılan araştırmalar, Instagram ve Facebook'ta Filistin ile ilgili içeriklere uygulanan sansürün "sistemik ve küresel" olduğunu ortaya çıkardı. Ayrıca Meta’nın, anlaşma gereği doğrudan İsrail siber otoritesinden gelen “içerik kaldırma” taleplerini eksiksiz bir şekilde uyguladığı anlaşıldı.
Meta’nın yanı sıra TikTok’un da İsrail hükümeti adına içerik denetimi yaptığına ve sansür politikası uyguladığına dair raporlar yayınlandı. İsrail kaynaklı resmi verilere göre Meta ve TikTok, Tel Aviv’den 8 binden fazla içeriğin kaldırılması için talep aldı ve bu içeriklerin yüzde 94'ünü kaldırdı. TikTok’un, özellikle Filistin’i destekleyen ve dünyada çeşitli ülkelerden “soykırım” etiketiyle paylaşılan video klipleri herhangi bir gerekçe olmadan kaldırdığı belirtiliyor.
Google’ın İsrail hükümeti lehine tutum sergilemesi de tartışılan konular arasındadır. Şirketinin İsrail’deki faaliyetlerini eleştiren bir Google çalışanının işten kovulması ve Google'ın İsrail ordusuna yapay zeka hizmetleri sağlamak için Project Nimbus adı verilen 1,2 milyar dolarlık anlaşma imzalaması, bu tartışmayı daha da büyüttü.
Sonuç olarak, Google, Meta ve TikTok gibi sosyal medya şirketlerinin İsrail lehine tutumları raporlarla kanıtlanmıştır. Filistin’deki insanlık dramına ve soykırıma varan eylemlere dikkat çekmek amaçlı çeşitli ülkelerden yapılan paylaşımlar sansürleniyor. Bu paylaşımları yapan bazı kullanıcılar ise geçici olarak veya tamamen platformdan yasaklanıyor. Sosyal medya devlerinin İsrail'in zulmüne sessiz kalmaları ve hatta Tel Aviv’in taleplerine olumlu yanıt vermeleri, ilerleyen dönemde de sürecek gibi.
İsrail’in insanlık suçunu sosyal medya durdurabilir mi?
Sosyal medyanın dünyada kitleleri harekete geçirebildiği veya toplumlara yön verebildiği gerçeğini son yıllarda daha net biçimde görüyoruz. Ancak bugün İsrail’in Gazze’ye yönelik soykırıma varan saldırılarına dair dünyanın çeşitli yerlerindeki toplumların sosyal ağlardaki tepkileri oldukça düşük düzeyde. Çünkü sosyal medya devlerinin belirli algoritmalar üzerinden uyguladığı sansür politikaları, dünya toplumlarının gerçeği görmesini neredeyse engelliyor.
Sosyal medya devleri Filistin halkının maruz kaldığı zulmü ve dehşeti, herhangi bir sansür uygulamadan olduğu gibi yansıtsa ve İsrail’den yana değil de bombalı saldırılara hedef olan sivillerden yana tutum sergilese belki savaşın seyri değişebilir. Böyle bir ihtimalde, Batılı toplumlar da İsrail’e destek veren, hatta koşulsuz şartsız Tel Aviv hükümetinin yanında olan devlet başkanlarına sosyal medyadan organize olarak baskı uygulayabilecekler. Böylece ilgili Batılı devletlerin İsrail’e karşı politikaları da muhtemelen değişecek. Dolayısıyla başta X olmak üzere, Facebook, Instagram, YouTube ve TikTok gibi platformların bu yönde adım atması önemli bir girişim olacak.
[Siber istihbarat, siber silahlar ve devlet destekli (state-sponsored) siber operasyonlar konularında çalışmalar yapan Ersin Çahmutoğlu, ADEO Cyber Security şirketinde siber güvenlik uzmanı olarak görev yapmaktadır.]