İnsanların varlığı, Dünya'nın her köşesine yayılmış ve bu gezegenin doğasını büyük ölçüde değiştirdi. İnsanlık tarihinin başladığı noktadan bugüne kadar, ormanların yok edilmesinden, büyük şehirlerin inşasına kadar her şey gezegenin yüzeyinde iz bıraktı.
Ancak bu izler olmasaydı ne olurdu? Dünya'nın gerçek yüzü nasıl bir görünüme sahip olurdu?
Doğal ekosistemlerin büyük bir kısmı, bugünkünden çok daha farklı olurdu.
Ormansızlaştırma, endüstriyel tarım ve kentsel yayılma gibi insan aktiviteleri olmasaydı, ormanlar ve vahşi doğa alanları muhtemelen daha geniş bir alan kaplardı.
Birçok bilim insanı, bu durumda dünyanın büyük bir kısmının hâlâ bakir ormanlarla kaplı olacağını da öne sürüyor. Amazon yağmur ormanları bugün yok olma tehlikesi altında ancak insan müdahalesi olmasaydı, bu devasa ekosistem bozulmadan kalabilirdi.
Mesela Kuzey Amerika’da büyük otlaklar ve Avrupa’da geniş ormanlık alanlar da hâlâ yaygın olurdu.
Doğanın insan müdahalesi olmadan kendi kendine düzenleme kapasitesi oldukça yüksek.
Birçok hayvan türü, insanoğlunun yokluğunda doğal dengeyi sağlamak için avlanma ve popülasyon kontrolü gibi içgüdüsel davranışlar sergilerdi.
Büyük avcıların popülasyonları, doğal avlanma düzenleri sayesinde dengede kalırdı ve bu da besin zincirinin tüm katmanlarında stabiliteyi sağlardı. İnsan kaynaklı avlanma, habitat tahribatı ve iklim değişikliği baskısı olmadığında, birçok tür neslinin tükenme tehdidi altında olmazdı.
Hatta insanlık öncesi dönemde nesli tükenmiş olan dev memeliler gibi türlerin bazıları bile hâlâ hayatta olabilir ve doğal ortamlarında yaşamaya devam edebilirdi.
İnsanların varlığı, Dünya'nın iklimini büyük ölçüde etkiledi.
Asıl önemli konulardan biri de içinde olduğumuz iklim krizi. Sanayi Devrimi'nden bu yana artan karbon salınımları, iklim değişikliğinin ana nedeni olarak gösteriliyor.
İnsanlık hiç var olmasaydı, atmosfere salınan karbondioksit ve diğer sera gazlarının seviyesi bugünkünden çok daha düşük olurdu. Bu da küresel ısınma ve iklim değişikliği etkilerini büyük ölçüde azaltırdı.
Buzullar ve kutup bölgeleri muhtemelen bugünkünden daha geniş olurdu ve deniz seviyeleri daha düşük olurdu. Bu da kıyı bölgelerinde daha geniş yaşam alanları anlamına geliyor.
Ayrıca insanlar olmadan endüstriyel kirlilik, hava kalitesini düşüren kimyasal salınımlar ve orman yangınlarına sebep olan insan aktiviteleri de azalırdı.
Dolayısıyla atmosferin bileşimi daha temiz olurdu ve bu da bitki örtüsünün ve okyanusların sağlığına olumlu katkı sağlardı. Özellikle mercan resifleri gibi hassas ekosistemler, insan kaynaklı stres faktörlerinden uzak, sağlıklı ve renkli yaşam alanlarına sahip olabilirdi.
Evcilleştirme süreçleri birçok bitki ve hayvan türünü değişime uğrattı.
Eğer insanlar olmasaydı, evcil hayvanlar ve tarım ürünleri gibi genetik olarak değiştirilmiş birçok organizma da var olmazdı. Bunun yerine tüm canlılar vahşi doğada, doğal seçilim süreçlerine tabi olurdu. Bu da biyolojik çeşitliliğin insan müdahalesi olmadan daha zengin olabileceği anlamına geliyor.
Evrim süreci, insan etkisinden bağımsız olarak kendi yolunu çizerdi ve bu da bambaşka bir biyolojik manzara ortaya çıkarırdı.
İnsanlar, doğayı şekillendirmek ve kendi ihtiyaçlarına uygun hâle getirmek için sayısız yapılar inşa etti.
Barajlar, yollar, köprüler, şehirler ve tarım alanları, Dünya'nın coğrafi yapısını değiştiren başlıca insan yapıları.
İnsanlık hiç var olmasaydı, bu yapılar yerine nehirlerin serbestçe aktığı, dağların doğal erozyon süreçleriyle şekillendiği ve kıyı şeritlerinin doğal olarak değiştiği bir dünya hayal edebiliriz.
Sonuç: İnsanlık ve doğa arasındaki kırılgan denge
İnsanlar olarak, doğa üzerinde büyük bir etkiye sahibiz ve bu etki genellikle olumsuz sonuçlar doğuruyor. Eğer hiç var olmasaydık, Dünya belki de daha yeşil, daha temiz ve daha zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahip olabilirdi.
Ancak bu varsayımsal dünya da birçok belirsizlik taşır çünkü insan zekâsı ve yaratıcı gücü, aynı zamanda medeniyetin ve ilerlemenin de kaynağı.
Yine de bu düşünce deneyimi, doğayı koruma ve sürdürülebilir bir gelecek inşa etme konusundaki sorumluluğumuzu da hatırlatmalı.
Kaynaklar: Science Focus, The Conversation, Live Science, Space, MediumBunları da inceleyebilirsiniz: