Bilim dünyasında tartışma yaratan, toplumların ezici çoğunluğunun etik bulmadığı, hukuksal yollarla önlerine set çekilmiş bazı kritik konu başlıkları var. İnsan klonlama da bu konu başlıklarından biri. Yıllardır tartışılan bu konu, zaman zaman klonlama çalışmalarında yaşanan gelişmelerle yeniden gündeme gelse de, şu an için bilim insan klonlamanın henüz mümkün olmadığını ve yapılmadığını söylüyor.
Ancak tabii ki pek çok konuda olduğu gibi insan klonlamada da tüm bu tartışmaların gölgesinde zaman zaman bu işlemin yapıldığına dair garip haberler duyabiliyoruz. Peki bu haberlerin bir gerçekliği var mı? Bilim, insan klonlamanın mümkün olup olmadığına, zorluklarına dair neler söylüyor? En önemli tartışma olan etik konusu insan klonlama çalışmalarına nasıl etki ediyor? Daha önce insan zihnini bir bilgisayara aktarmayı ve Dünya dışında bir gezegende yaşamı konu edindiğimiz 'Bilim mi, Kurgu mu? serimizin yeni konu başlığı insan klonlama. Gelin birlikte detaylarına göz atalım.
En baştan başlayalım: Klonlama nedir?
Klonlama, en basit tanımıyla bir canlı türünün eşeysiz üreme yöntemi ile genetik kopyasının oluşturulması olarak açıklanabilir. Klonun tüm DNA dizilimleri, genetik kopyası oluşturulan donör ile birebir aynıdır. Yani yine basit haliyle, birebir kopyasıdır.
Klonlama nasıl gerçekleştiriliyor?
Klonlama iki farklı yöntem ile yapılıyor. Bunlardan ilki, aslında doğal olarak gerçekleşen ve ikizlerin 'ikiz' olmalarını sağlayan yöntemi taklit eden 'yapay embriyo eşleştirme' yöntemi. Bu yöntem, ikizleri oluşturan yöntemin laboratuvar ortamında taklit edilmesi ile gerçekleşiyor. Yumurtanın ve spermin birleşmesinden sonraki ilk anlarda, döllenmenin henüz en başındayken embriyonun her bir yarısı kendi başına bölünmeye devam eder ve nihayetinde ayrı, eksiksiz bireylere dönüşürler. Aynı döllenmiş yumurtadan geliştikleri için ortaya çıkan bireyler genetik olarak aynıdır. Yapay embriyo yöntemi de bu süreci birebir uygular, ancak işlem anne rahmi yerine bir petri kabında yapılır ve ardından taşıyıcı anne rahmine yerleştirilir.
Diğer yöntem ise 'somatik hücre çekirdeği transferi' (SCNT) olarak bilinen yöntem. Bu yöntemde, bir yumurta hücresinin çekirdeği çıkarılıyor ve geriye kalan hücre içeriği ile klonlanacak canlıdan alınan somatik hücre kaynaştırılıyor. Ardından bu yumurta hücresine bölünmeyi başlatacak bir sinyal veriliyor ve bir embriyo gelişmeye başlıyor. Bilim insanlarının pek çok hayvanı klonlarken kullandıkları yöntem de aslında bu yöntem. Örneğin klonlamayı herkesin haberdar olduğu bir gelişme haline getiren Dolly, bu yöntem ile klonlandı.
Klonlama, aslında bilim insanlarının sık sık kullandığı bir yöntem:
Aslında pek çokları için Dolly'de kalmış olsa da, klonlama artık bilim insanlarınca çeşitli hayvanlar üzerinde sık sık kullanılan bir yöntem. Koyun Dolly'den önce de var olan bu kavram, sonrasında da bolca gerçekleşti. İnekler, kediler, geyikler, fareler ve hatta son olarak bir maymun türü de aynı yöntem ile klonlandı.
Daha da ilginci, bu artık bir tür ticaret malzemesi haline bile geldi. Öyle ki, evcil hayvanınızın birebir kopyasını, klonunu yaratmanız mümkün; tabii hatırı sayılır miktarda bir para ödeyerek.
Gelelim en önemli soruya; insan klonlamak mümkün mü?
Bu konuda net bir cevap vermek çok zor. Sebebi ise insan klonlamaya yönelik her türden çalışmanın dünyanın pek çok ülkesinde yasaklanmış olması. Ancak özellikle geçtiğimiz yıllarda Çin'den gelen bir haber sonrası bu tartışma yeniden alevlendi. Bu haber, klonlanan ilk maymunlar ile ilgiliydi. Aslında 20'den fazla memeli hayvan yıllar içerisinde klonlanmış olmasına rağmen, maymunlar üzerinde yapılan çalışmalar genellikle başarısız oluyordu. Ancak 2018 yılında Çin'den bu bilgiyi baştan sona değiştirecek bir haber geldi; bir primat türü ilk kez klonlandı. Söz konusu primat türü makak maymunuydu ve iki sağlıklı klon dünyaya geldi. Bu da söz konusu bir primatın klonlanması olunca, konuyu hemen yeniden insan klonlamaya getirdi.
Tartışmaları alevlendiren şey ise Çin'de klonlama çalışmalarına yönelik kesin bir yasağın olmayışı. Bu da sık sık 'Çin'de insan klonlama çalışmaları yapılıyor' türünden iddiaları meydana getiriyor. Ancak bu türden bir çalışma dünyanın geri kalanında büyük tepki toplayacağı için, ne yazık ki şüpheye açık bir cevap olsa da; varsa da öğrenmemiz çok mümkün görünmüyor. Bu noktada Çin'den pek çok bilim insanının 'var olan tepkiler ve dünyanın geri kalanındaki yasaklar sebebiyle' insan klonlamaya yönelik herhangi bir çalışmaları olmadığını söylüyor. Bilim çevreleri de, bu işlemi yapacak bilim insanlarının karşılaşacağı tepki sebebiyle kendilerini geri çekeceklerini düşünüyor.
Fakat bilimsel açıdan bakıp bir cevap vermeye çalışacak olursak; insan klonlama, yani bir insanın genetik kopyasının oluşturularak taşıyıcı bir anne bedeninde dünyaya gelmesi, 'imkansız' değil.
İnsan klonlama çalışmaları neden yasak, neden tepki topluyor?
Öncelikle bu yasağı bilimsel açıdan ele alalım; klonlama süreci boyunca yapılan bilimsel çalışmaların pek çoğu tahmin edeceğiniz üzere başarısızlıkla sonuçlanıyor. Yüzlerce deneme sonucu her şeyin yolunda gittiği sayılı denemede bir klon dünyaya geliyor.
Örneğin az evvel bahsettiğimiz makak maymunu klonlama çalışmalarında 63 taşıyıcı anne ve 417 yumurta gerekmişti. Bunlardan yalnızca 6 tanesi gebelik ile sonuçlanmıştı.
Aynı şekilde koyun Dolly dünyaya gelene kadar yapılan çalışmalarda 100 klonlanmış embriyodan yalnızca biri hayatta kalabildi. Ayrıca çeşitli klonlama çalışmalarında büyük kusurlarla doğan klonlar da oldu. Bu da insan üzerinde bu tür deneyler yapmaya pek çok otoritenin izin vermemesine sebep oluyor. Çünkü bu türden deneyler etik bulunmuyor.
Bir diğer kısım ise toplumun insan klonlamaya bakışı. Şimdiye kadar toplumlar üzerinde yapılan pek çok araştırma, insan klonlamaya bakışın çok da sıcak olmadığını gösteriyor. İnsan türünün 'bildiğimiz anlamda üremeden' çoğalması düşüncesi bu noktada oldukça önemli. Sonuç olarak toplum da henüz bu düşünceyi kabul etmiş değil ve gelecekte de edip etmeyeceği belirsiz diyebiliriz.
Yine de bilimsel araştırmalar için insan embriyolarının 'kısıtlı' olarak klonlanmasına izin verilen yerler de var;
Bu konuda esas nokta, yetişkin bir insanın birebir kopyasının oluşturulup dünyaya getirilmesi. Ancak bunun dışında, özellikle sağlık alanında yapılacak araştırmalar için; örneğin organ nakli gibi işlemlerde kullanılacak, uyumlu organın üretilmesine izin verecek klonlama çalışmalarının yapılması gibi konular daha gri bir alan. Tedavi amaçlı (terapötik) klonlama olarak anılan bu alanda çeşitli araştırmalar mevcut. Fakat bu 'insan klonlama' dendiğinde anladığımız anlamıyla bir klonlama işlemi değil. Sağlık bilimine katkı sağlamak, hastalıklarla etkin mücadele edebilmek için yapılıyor ve dünyaya bir klon gelmiyor.
Farklı bir bakışla konuyu sonlandıralım: Bir gün klonlandığınızı hayal edin; klonunuz sizinle aynı insan mı olacak?
Bilimsel olarak mümkün mü, etik mi gibi genel sorulara yanıt verdiğimize göre farklı bir bakış ile de insan klonlama konusunu gündeme getirelim. Özellikle bilim kurgu filmlerinde, fütüristik ya da distopik hikayelerde karşımıza çıkan insan klonlama işleminde 'klonlanan insanla tamamen aynı; her şeyiyle o insan' olan bir imaj var. Haliyle bu da aklımızda insan klonu deyince böyle bir manzara canlandıryor.
Fakat aslında durum pek de öyle değil. Çünkü insanları genetik ve fiziksel özelliklerinin yanında meydana getiren bir diğer etmen de çevresel faktörler. Ayrıca deneyimler, yaşanmışlıklar gibi her türden 'hikaye' kişiyi biricik kılıyor. Yani eğer klonlanırsanız, klonunuz sizinle aynı genetiğe sahip olsa da aslında sizinle aynı kişi olmayacak. Çünkü hayatı deneyimleme şekli, içinde yaşadığı çevre ve koşullar baştan aşağı değişecek.
Ayrıca yine bilim kurgu filmlerinde klonların dünyaya yeni gelen bir bebek olarak değil de doğrudan yetişkin bir birey olarak var olduğunu görürüz. Ancak bu da bilimsel olarak mümkün değil ve şimdiye kadar yürütülen hiçbr bilimsel çalışma bu türden bir duruma olanak sağlamıyor.