Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu, Türk siyasi hayatının kısa bir analizini yaparak AK Parti'nin son 20 yılını inceledi ve Türkiye Yüzyılı'na giden yolda Cumhur İttifakı'nın zaferinin başlıca sebeplerini sıraladı.
İşte Doç. Dr. Hüseyin Şeyhanlıoğlu'nun yazısı:
23 Temmuz 1908 yılında darbeyle başlayan tek adam, tek parti ve birer frengi hastalığı olan batılı ideolojilerle Osmanlı coğrafyası en az 40 yıl daha yönetildi. Türkler CHP, Araplar Baas ve Kürtler ise CHP’den doğma HDP ile 90’lı yıllardan itibaren mankurtlaştırılmak istendi.
Buna karşı ortaya çıkan İhvan gibi dini ve DP gibi siyasi hareketler, zalimce yok edildi. Ancak Türkiye, 1950 yılından itibaren, 2016 yılına kadar her 10 yılda bir tekrarlanan dış destekli cunta darbelerine siyaseten, İslami siyaset merkezli bir temel oluşturmayı başardı. Bu, Osmanlı siyasi mirasının da bir zaferidir.
Buna göre 115 yıldan sonra ilk kez, siyaseten İslami değerleri savunan partilerin kanatlarda bulunduğu (YRP ve HÜDA PAR) ve merkezinde liberal muhafazakâr (AK Parti) ve Batı(lı) değerleri savunan partinin merkezinde bulunduğu (CHP), milliyetçilik ve bazı muhafazakâr kişilerle gizlese bile (A.Davutoğlu gibi), siyasi bloklar arasında yaşanan büyük bir çarpışmada, nizami kadimi savunan İslami blok büyük ve mutlak bir zafer kazanmıştır. Bu, siyasi Sakarya zaferidir. Esasen son 73 yıldaki seçimlere bakıldığında, Türkiye’de iktidar ve muhalefet arasında büyük bir oy farkı yoktur. Ancak 1950 yılından itibaren kadim muhafazakâr DP ve Avrupa’dan devşirme Truva atı olan CHP odaklı sisteme bakıldığında muhafazakâr siyasi damar yükselirken Batı odaklı CHP siyasi çizgisi mitoz bölünmeye uğradığı, iki taraf arasında birbirine yakın oylar olsa da (%52-%48) hızla yere aşağı indiği görülmektedir.
DP, AP ve ANAP’la başlayan, 2002 yılından sonraki,14 Mayıs ve 28 Mayıs 2023 seçimlerinde, AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Cumhur İttifakı, zaferinin altında yatan başlıca sebepler şunlar görülmektedir:
Pozitif, ilkeli ve somut bir seçim kampanyasının yürütülmesi,Büyük Türkiye ve Türkiye Yüzyılı gibi umut aşılanması,Halkın İslami kodlarıyla uyumlu siyasi kampanya ve çalışmalar,Batı’nın alternatifi İslam-Asya gibi dünyaların var olduğu ve o tarafa yol arayışı,Düzen, otorite ve istikrara vurgu yapılması,CHP gibi kötü bir sicile sahip partinin, negatif ve kara propaganda odaklı siyasetten uzak durulması,Milli ve askeri yatırım vurgusu (SİHA, TCG Anadolu ve Enerji yatırımları),Anadolu halkının basiret ve irfan odaklı siyasi düşüncesi.Diğer tüm seçimler ve tıpkı bir asır önceki Kurtuluş Savaşı gibi bu siyasi savaşta da zaferlerin kaderini belirleyen Karadeniz, İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu’daki muhafazakâr Kürt oyları hayati önemde olmuştur. Türkiye’nin Sivas ve Erzurum Kongreleriyle başlayan zafer süreci tekrar etmiştir. Fransız işgaline karşı daha TBMM açılmadan zafer kazanan Şanlı, Kahraman ve Gazi illerimiz aynı destanı siyasetten de yazmaktadırlar. Örneğin, Şanlıurfa’da %64, Gaziantep’te %60 ve Kahraman Maraş’ta depreme rağmen %76 oy aldığı görülmüştür. 28 Mayıs seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun Doğu Anadolu’da 11 ilde oyu azalırken, Erdoğan’ın oyları %5 oranında artmıştır. Karadeniz’de Erdoğan %85 oy alırken Kılıçdaroğlu %35 ve Yurtdışı seçmenlerden ve İç Anadolu’dan, Erdoğan %60 oy alırken, Kılıçdaroğlu, ancak %40 civarında oy almıştır.
Aynı şekilde son on yıldaki seçim sonuçlarına bakıldığında, Örneğin, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Erdoğan % 51,79 oy alırken, 2018 yılında %52,59 ve 2023 seçimlerinde ise %52,18 oy aldığı görülmektedir. Muhalefet liderleri M. İnce ve K. Kılıçdaroğlu ise aynı dönemlerde %48.2, %48,81 ve %47,82 oy aldığı görülmektedir. Ancak Başkan R.T. Erdoğan, İstanbul’da %48,22 oy alırken Kılıçdaroğlu % 51,78 oy aldığı görülmüştür. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1994 yılından beri 30 yıldır hizmet ettiği ve adeta ikinci Fatih olduğu İstanbul’da, İstanbul’a bir çivi bile çakmayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun 3 puan fazla olması oldukça düşündürücüdür. Benzeri durum Ankara için de geçerlidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Millet İttifakı lideri, Kemal Kılıçdaroğlu arasında, bir zamanlar muhafazakâr seçmenin kalesi olan ve CHP’nin adeta batak kenti gibi olsa da ideolojik sebeplerden dolayı, İzmir’de 35 puan farkla önde olması ve benzeri durumda Diyarbakır’da 65 000 kişi bir önceki seçime göre oy kullanmadığı halde aradaki 43 puan ise bunca yatırıma rağmen düşündürücüdür. Çünkü halkımız soğan ve ruhu arasında, elbette namusu gibi gördüğü düşüncesine daha çok değer vermektedir. Bu, kadim bir halka yakışan ilkeli bir duruştur. Çünkü bu düşünce, aynı zamanda son iki yıldaki, küresel pandemi kumpası ve ekonomik sıkıntıya rağmen, Cumhur İttifakının, zaferinin sebebi olup, “boş tencere, iktidar devirir” teorisini de çürütmüştür.
Önümüzdeki dönemde Demirtaş’ın bir zamanlar adam yerine koymadığı ve şimdi beni kurtarın diye yalvardığı HÜDA PAR’ın, HDP’nin yerine Doğu ve Batı’da daha çok oy alacağı görülmektedir. Önümüzdeki yerel seçimlerde, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyelerini kazanmayan AK Parti’nin temel değerler ve kurucu ilklerinden uzaklaşması halinde ise bunun Fatih Erbakan liderliğindeki ilkeli duruşa sahip YRP’in kovasını dolduracağı görülmektedir. Nihayet bu seçimdeki sıfırdan 3 puana çıkan YRP oylarının, esasen AK Parti’den kaydığı görülmektedir. Çünkü halkımızın ana damarı basiret, tarihi kültürel kodlara ve imanlı teknofest gençliğine dayanmaktadır.
Kanaatime göre ülkemizin kurumsallaşmasında, seçim sonuçlarından daha önemli konu ise bugün DP’nin eseri olan (5545 sayılı kanun) Türkiye seçim sistemine muhalefet ve Batı ülkelerinin dahi itiraz etmemesidir. Bu sistem, Türkiye’nin sigortasıdır.
Bu sonuçlara göre yedi parçalı ve sadece Erdoğan gitsin de ne olursa olsun diyen muhalefetin dağılacağı ve önümüzdeki uzun vadede siyasal sistemin Muhafazakar ve sosyal demokrat olarak iki ana akıma bölüneceği ve marjinal söylemlerin olmayacağı görülmektedir.
Bu sonuçlara göre ve dün açıklanan hükümete göre, Cumhur İttifakı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın içerde ve dışarda Yavuz Sultan Selim’e daha çok benzeyeceği ve 15 Temmuz’dan sonra korku eşiğini aşmış muhafazakâr kesimin daha öz güvenli ve proaktif olacağı düşünülmektedir.
Bu seçimlerin iki hafta arayla olmasında da AK Parti’nin kendini sorgulaması, muhalefetin yenilgiyi kabullenmesi ve iç istikrar açısından hayırlı olmuştur.
Ancak yine de son 20 yıldaki yatırım ve yıpranmışlık dengesine bakıldığında, Erdoğan’ın daha çok iş yapılması gerektiği ve artık, hiçbir kişi ve ideolojinin dokunulmaz olmayacağı ve özgürlüklere dayalı bir anayasa, Kanal İstanbul, Anadolu’ya kaydırılmış sanayi ve %100 tamamlanmış GAP ve Türkiye-İran-Mısır arasında Bereketli Hilal Birliği kuracağı, 21.yy’ın ustalık eserlerine ihtiyaç olduğu görülmektedir.