Sokak köpekleriyle ilgili sorun olduğunda tepkiler hayvanseverlere yöneliyor. Bu, bir süredir, ısrarla yaratılan algının sonucu. Sanırsınız ülkede hayvanseverler olmasa, sokakta köpek olmazdı. Oysa işin sahaya yansıyan kısmı tam tersi. Özellikle hayvanseverliği ile bilinen bölgelere bakalım. Buralarda köpek sayısı daha az oluyor. Bu durum “siz tabii rahat muhitlerinizden konuşuyorsunuz” denilerek manipüle ediliyor. Oysa yıllardır, insanlara yasanın uygulanması gerektiğini anlatıyor hayvanseverler. Onunla da kalmayıp haklarında şikayet olan belediyelere bizzat kendileri görevlerini yerine getirmeleri için hukuki ikazda bulunuyorlar. İyi durumda olan semtler sistematik kısırlaştırmanın talep edildiği, yapıldığı ve sonuç alındığı yerler.
Hayvanseverlerin mama verdikleri için köpeklerin üremesine katkı sunduğu teorisi de komik. İstisnalar hariç, baskın çoğunluğu, besleme yaptığı bölgedeki köpekleri ya belediyede ya da özel klinikte kısırlaştırıyor. Sorumsuz insanların canları sıkılınca sokağa attıkları hayvanlara da yine onlar sahip çıkıyor, kısırlaştırıp yuvalandırıyor. Yuva bulamayan terk edilmişlere, sokağında istenmeyen sayısız köpeğe pansiyon parası ödüyorlar. Hatırlarsınız kısırlaşmamış, çiplenmemiş yasaklı ırk sahiplerine ceza kesileceği duyurulmuştu. O olayda sayısız Pitbull benzeri ırk sokaklara terk edildi. Onları kimler sokaktan çekti aldı, kısırlaştırdı, çipledi, pansiyonlara aldı? Yine hayvanseverler. Ancak sokak köpeği nüfusu onlar yüzünden artıyormuş! Hatta kısırlaştırma diye yalvaran ama haykırışları yetkililer tarafından bir türlü duyulmayan bu insanlar mama sektörüne çalışıyormuş! Kısırlaştırma ve aşılama yapmayan yerel yönetimler, canı sıkılınca köpeğini sokağa atan sorumsuzlar, ev içi kedi-köpek üretiminin, merdivenaltı üretimin önüne geçmeyen, kedi-köpek yetiştiriciliği için en azından kısıtlama, kota, lisans zorunluluğu gibi önlemler almayan, köpek terk etmeye adeta sembolik bir para cezası getiren yetkililer sütten çıkmış ak kaşık! Peki.
KATLİAM ÇÖZÜM OLAMAZ
Hayvanseverlerin ruh sağlığı bozukmuş, bunu söyleyenler de “tek çözüm itlaf” yani toplu katliam çağrısı yapan, sevgi pıtırcıkları. Ayrıca bir anne olarak katliam çağrılarına çocukları öne sürmelerinden çok rahatsızım. Elbette gerçek bir köpek nüfusu sorunu var, bu sebeple canı yanan yurttaşlar da var ama bunun çözümü itlaf olamaz. 1910’daki Hayırsızada olayından, Milenyum başlarına kadar düzenli aralıklarda itlaf yapıldı, sonuç sıfır. Kısırlaştırmayla, kısırlaştırmanın da kurtarmayacağı bölgeler için başka projeler düşünülür ve insani bir çözüm bulunur. Sanal ortamdaki sahte hesaplara karşın, halkın sağ duyusuna güveniyorum ve umarım haklı çıkarım. İyi pazarlar.