Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda düzenlenen afet risk azaltma toplantısının açılış konuşmasını yapan Hataylı depremzede genç Mustafa Kemal Kılınç, 6 Şubat'ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından yaşadıklarını paylaştı.
Kılınç, BM Genel Kurulu'nda düzenlenen "Sendai Çerçevesi Yüksek Düzeyli Ara Dönem Gözden Geçirme Toplantısı"nda konuştu.
"İLK BAŞTA RÜYA GÖRDÜĞÜMÜ SANDIM"
Depremler öncesi Hatay'a ailesini ziyaret etmek için geldiğini anlatan Kılınç, "Saat 04.17'de derin uykumdan çok güçlü sarsıntılarla uyandım. Yatağım çok şiddetli sallanıyordu. Kalkmaya çalıştığımda, yer o kadar şiddetli sallanıyordu ki beni yutacağını sandım. İlk başta rüya gördüğümü sandım. Dengemi geri kazanmaya çalışırken, sarsıntılar daha da güçlendi. Güçlü bir depremin ortasında olduğumu fark ettim. Mobilyalar düşmeye başladı, camlar kırıldı, duvarlar çatladı ve sıvalar döküldü. Ailem ve ben dışarıya kaçmayı başardık." dedi.
"KENDİMİ ÇOK ÇARESİZ VE SAVUNMASIZ HİSSETİREN KORKUNÇ BİR DENEYİMDİ"
Kılınç, deprem anında çok çaresiz ve savunmasız hissettiğini, zamana karşı yarışarak güvenli bölge arayışına girdiklerini aktardı.
Sarsıntılar nedeniyle ilk başta kafalarının karıştığını ve korktuklarını ifade eden Kılınç, "Güvenli bir yere ulaşmak için birbirimize yardım ettik. Kendimi çok çaresiz ve savunmasız hissettiren korkunç bir deneyimdi. Binamızdan sağ salim ayrıldık. Güçlü deprem nihayet durdu, ancak artçı sarsıntılar devam etti. Her biri diğerinden daha korkunçtu" ifadelerini kullandı.
"GÜNEŞ DOĞDUĞUNDA ETRAFIMIZDAKİ TAHRİBATIN BOYUTLARINI DAHA NE OLARAK GÖRDÜK"
Binalarından ayrıldıktan sonra sığınmak için güvenli bir yer aradıklarını ifade eden Kılınç, "Zamana karşı bir yarıştı çünkü bir sonraki dalganın bizi ne zaman vuracağını ve daha güçlü olup olmayacağını bilmiyorduk. Güneş doğduğunda etrafımızdaki tahribatın boyutlarını daha net gördük. Sayısız bina enkaz halindeydi ve insanlar sokaklardaydı" diye konuştu.
"BİR HAFTA ARABAMIZDA YAŞADIK"
Depremin ardından çocukluğunu geçirdiği bazı yerlerin artık olmadığını ifade eden Kılınç, "Bugün buradayım çünkü binamız çökmedi. Çünkü müteahhidimiz binamızı depreme dayanıklı hale getirmek için yüksek standartlar uygulamıştı. Fakat buna rağmen evimize dönemedik. Artçı sarsıntılar devam etti. Su ve elektrik gibi temel hizmetler mevcut değildi. Bu yüzden bir hafta arabamızda yaşadık. Yedi kişiydik. Arabanın içinde üşüyorduk çünkü motoru ancak ara sıra çalıştırabiliyorduk. Yakıtımız biterse daha fazlasını alamadık. Sonunda, akrabalarımızın yanında kalmak için taşındık. Birkaç hafta sonra hayatımızı yeniden inşa etmek için Hatay'a döndük. Depremleri takip eden günlerde hep iyi haberlerin sevinci ile kötü haberlerin hüznü arasında gidip geldik" dedi.
"KİMİN YAŞAYIP KİMİN YAŞAMADIĞINDAN KİMİN YAŞAMADIĞINDAN EMİN DEĞİLDİK"
Depremin ardından birkaç gün boyunca pek çok arkadaşına ve akrabasına ulaşamadığını aktaran Kılınç, "Kimin yaşayıp kimin yaşamadığından emin değildik. Birinin hayatta olduğunu öğrendiğimizde mutlu olurduk. Enkaz altında kalan 5 yakınımız 120 saat sonra kurtarıldı. Pek çok akrabamı, dostumu ve öğretmenimi kaybettim. Bu depremler sonucunda ülkemizde toplamda 50 binden fazla kişi hayatını kaybetti. Bunun neredeyse yarısı benim şehrimdeydi. O cesetleri enkazdan çıkarmak da zordu. Onlara düzgün bir cenaze töreni yapmak için saatlerce hatta günlerce bekledik" ifadelerini kullandı.
"BİRKAÇ GÜN İÇİNDE DEPREMLERE, YANGINLARA VE SELLERE DAYANDIK"
Birkaç gün içinde çok duygusal anlar yaşadıklarını ifade eden Kılınç "Afetlerin üstüne felaketleri de gördük. Limanlarda çöken konteynerler nedeniyle yangın çıktı. Söndürmek günler aldı. Sokaklarda da yangın çıktı. Toz ve moloz ortasında kalan sokaklar, soğuk hava ve şiddetli yağmurlar. Sonra o yağmurlar sele dönüştü, daha fazla insanı öldürdü. Birkaç gün içinde depremlere, yangınlara ve sellere dayandık. Bunun kıyamet olup olmadığını sorgulamamıza neden oldu" şeklinde konuştu.
Türkiye’yi vuran depremlerin birçok ülkede daha büyük bir alanı etkilediğini ifade eden Kılınç, "Depremlerin hemen ardından karayollarının ve demiryollarının çökmesi ulaşımı zorlaştırdığından yetkililerin büyük yardımları hemen yapması imkansız hale geldi." sözlerini kaydetti.
"MANHATTAN'DAKİ HER 5 BİNADAN BİRİNİN TAMAMEN YIKILDIĞINI DÜŞÜNÜN"
Güneşin doğuşuyla birlikte şehirdeki yıkımı görmeye başladıklarını ifade eden Kılınç, "Şehrimde 14 bin bina yıkıldı. Manhattan'da her beş binadan birinin yıkıldığını düşünün. Sadece benim şehrim değil, 10 şehir daha etkilendi. Depremlerden etkilenen alan bazılarınızın ülkelerinden bile daha büyük." diye konuştu.
Yıkımın boyutu nedeniyle depremlerin ardından ilk etapta ulaşımın çok zor olduğunu kaydeden Kılınç, "Yetkililerin hemen büyük yardım sağlamasını bu durum çok zorlaştırdı. Yetkililerle birlikte yardım örgütleri ve yabancı ülkelerden gelen kişileri görmek moralimizi düzeltti. Tüm depremzedeler adına bu zor günlerde ülkemize destek olanlara teşekkürlerimi iletmek isterim." şeklinde konuştu.
Kılınç, şunları kaydetti:
"Bir afetzedenin neler hissettiğini ve deneyimlerini daha iyi anlamanız için sizinle hikayemi paylaşmak istedim. Umarım burada kaydedeceğiniz ilerleme, dünyada daha az afetzedenin olmasına yol açar."
"AFETLER SINIR TANIMIYOR"
BM 77. Genel Kurul Başkanı Csaba Körösi ise Kılınç'a teşekkür ederek, "Sizin ilk elden aktardığınız bilgi sayesinde risklerin ve boşlukların belirlenmesi ile daha dayanaklı bir gelecek için ne yapılması gerektiği konusunda öğreneceğimiz çok şey var." diye konuştu.
Körösi, "Türkiye ve Suriye'de meydana gelen depremler ile Myanmar ve Bangladeş'teki kasırgaların ortaya koyduğu üzere afetler sınır tanımıyor. Aynı zamanda birbirlerine bağlılar." dedi.
Sendai Çerçevesi'nin bu alanda bir ilk olduğunu ve bir nevi zamanının ötesinde bir anlaşma olduğunu ifade eden Körösi, bu çerçeve kapsamında üye ülkelerin afet öncesinde risklerle başa çıkmaya odaklanmaya karar aldığını anımsattı.
Körösi, 2015'te imzalanan çerçevenin üzerinden geçen 8 yılda ise kaydedilen ilerlemenin yeterli olmadığına işaret ederek, bu zaman dilimi içinde afetlerden etkilenen kişi sayısının 80 kat arttığına dikkati çekti.
Bilimsel kabiliyetler ve risk yönetiminin iyileştirilmesinin önem taşıdığına işaret eden Körösi, "Bu şekilde toplumlarımız afetlerin getirdiği şoklarla daha rahat baş edebilir. Yeni bir risk ortamına hazırlanmak için çok taraflı sistemi yenilemeniz için çağrıda bulunuyorum." ifadelerini kullandı.
Üye ülkeler toplantı kapsamında oydaşmayla afet riskini azaltma alanında bir siyasi deklarasyonu da onayladı.
SENDAİ ÇERÇEVESİ
Sendai Çerçevesi, 18 Mart 2015'te Japonya'nın Sendai kentinde düzenlenen Üçüncü BM Dünya Afet Riskini Azaltma Konferansı'nda kabul edilmişti.
Çerçeve, 2030'a kadar "Afet riskini ve bireylerin, işletmelerin, toplulukların ve ülkelerin afet nedeniyle can, geçim kaynağı, sağlık ve ekonomik, fiziksel, sosyal, kültürel ve çevresel varlık kayıplarını önemli ölçüde azaltmayı" hedefliyor.