Dermatolog ve araştırmacı Albert Kligman, mahkûmlar üzerinde, onam olmadan dioxin gibi zararlı maddelerle çeşitli deneyler yürüttü.
Savunması grupları bu şekilde sömürdüğü için etik konusunda epey tartışma sebebi oldu. Bakalım bu bilim insanı kim ve tam olarak ne gibi deneyler yürüttü?
Albert Kligman kimdir?
1916-2010 yılları arasında yaşayan Albert Kligman, akne ve yaşlanma belirtilerine karşı önemli bir tedavi olan Retin-A (tretinoin) geliştirilmesi dahil olmak üzere dermotoloji alanında pek çok çalışma yürüttü.
Her ne kadar bilime katkısı büyük olsa da hapishane mahkûmları üzerinde yaptığı etik dışı deneyler, mesleğini lekeledi ve itibarını zedeledi.
Hapishane mahkûmları üzerinde, gönüllü olmadıkları hâlde deneyler yaptı.
Hapishane mahkûmları, tamamen özgür ve gönüllü kararlar veremediklerinden savunmasız gruplar arasında yer alıyor. Albert Kligman da bunu fırsat bilerek mahkûmlar üzerinde deneyler yaptı. Katılımcıların pek çoğu; deneylerin niteliğinden, risklerinden ve amacından habersizdi. Birkaç dolar karşılığında katılmışlardı.
Çeşitli kimyasala, toksine ve kanserojen maddelere maruz kaldılar.
Yüzlerce mahkûm; sert kimyasallar başta olmak üzere dioxin gibi kanserojen maddelere kadar; sağlıklarını tehdit edecek pek çok maddeye maruz bırakıldı.
Bunun yanı sıra yanıklara, döküntülere ve uzun vadeli sağlık problemlerine sebebiyet veren diğer deneysel maddeler kullanılmaktan çekinilmedi. Amaç ise yalnızca bilimsel çıkarlardı. Karşındakilerin birer insan olduğu umrunda değildi doktorun.
Deneyler yalnızca akademi için yapılmamıştı.
Albert Kligman’ın bu etik dışı deneylerinin kozmetik ile ilaç firmaları tarafından finanse edilmesi; çıkar çatışmalarını gözler önüne serdi. Yani çalışmalar sadece akademik amaçlı değildi, ticarî çıkarlar da hesaba dahildi.
Yüz kremlerinden cilt nemlendiricilerine, parfümlerden deterjanlara ve kızarıklık önleyici tedavilere kadar ürünler; mahkûmlar üzerinde test edilmişti.
Deneyler sırasında bazı mahkûmlar ciddi cilt tahrişleri, yanıklar ve enfeksiyonlar yaşadı. Daha zararlı kimyasallarla temas edenlerde ise uzun vadeli sağlık sorunları ortaya çıktı.
Doktor, hiçbir ceza almadı.
Deneyler özellikle bilgilendirilmiş onam ve katılımcıların korunması ile ilgili olarak II. Dünya Savaşı’ndan sonra kabul edilen Nürnberg Kodu ilkelerini ihlal etti. Doktorun itibarı da bir hâyli zedelendi.
1970’ler ve 1980’lerde insan denekler üzerindeki araştırmalarla ilgili etik kurallar sıkılaştırıldı. Bu süreçte Kligman'ın çalışmaları sıklıkla eleştirildi. 1990’larda bazı mahkûmlar veya onların aileleri, etik ihlaller nedeniyle Kligman ve diğer araştırmacılara karşı dava açtı ancak davalar zaman aşımı nedeniyle reddedildi.
İnsanlar üzerinde yapılan etik dışı deneylerden bahsetmişken, hayvanlara da değinmekte fayda var.
Günümüzde ne yazık ki hâlâ hayvan deneyleri kullanılıyor ve hayvanların, hissedilebilirlik açısından insanlardan hiçbir farkı yok. Aynı duyguları ve aynı acıları paylaşıyoruz. Deneylerde kullanılan hayvanların hepsi, deneyler kapsamında çeşitli işkencelere maruz bırakılıyor ve sonunda ölüyor.
Teknoloji ve bilimin ilerlemesiyle, hayvanların kullanılmasını içermeyen kök hücre gibi metotların, insan hastalıklarını modellemede ve tedavisinde daha iyi sonuçlar verdiği ortada.
Biz de hayvanlar üzerinde deney yapan markaların ürünlerini tüketmeye devam ettiğimiz sürece, farkında olmasak da bu işkenceyi devam ettiriyoruz. Tüketim alışkanlıklarımızı hayvan deneyleri yapmayan markalarla değiştirip sürdürdüğümüzde, deney yapan markalara talep azalacağı için onlar da deneysiz markalar arasına girmek adına çeşitli girişimlerde bulunuyor.
Herhangi bir markaya ait olan ürünün hayvan deneyleri yapıp yapmadığını anlamak için bu ürünlerin önünde veya arkasındaki "cruelt-free/ vegan" amblemlerine bakabilir; arama motorlarına "... marka vegan mı?" sorusunu yöneltebilirsiniz.