Vahşi doğada yapısı gereği gelen avantajları kullanan birçok farklı hayvan görüyoruz. Bunun bir direkt bir de dolaylı olanı var. Direkt olan için örnek olarak örümceklerin ağ örme yetilerini bilinçli şekilde kullanmalarını gösterebiliriz. Dolaylı olana örnek için de hayvanlara onlar farkında olmadan avantaj sağlayan şeyleri gösterebiliriz. Örneğin tatlılık ya da küçük boyut.
Pallas kedisiyle karşı karşıya gelirseniz, şaşırtıcı derecedeki tatlılığı ve minik boyutu nedeniyle kaçmak istemeyeceğiniz için kolayca hedefi haline gelebilirsiniz. Peki böylesine şirin ve ittiğiniz an yana devrilecekmiş gibi görünen bu kedi nerelerde yaşıyor? Detaylarına gelin birlikte bakalım.
Ne dost canlısı ne de sosyal: Kedilerin discord’u olsaydı şüphesiz mod bu olurdu...
Pallas kedisini böylesine tombul gösteren şey, bulunduğu ortama ayak uydurmasına yardımcı olan gür tüyleri. Söz konusu tüyler, fark edebileceğiniz üzere en çok karın bölgesinde uzuyor. Buna ek olarak da kışın gri, yazın solmuş bir kırmızıya benzeyen renge dönüyor. Üzerinde ise yazın ortaya çıkan siyah çizgiler göze çarpıyor.
"Manul" olarak da bilinen bu türün baş kısmına geçtiğimizde ise diğer kedilerin aksine yuvarlak gözleri bizi karşılıyor:
Yuvarlak kafasının iki yanına uzanan yuvarlak kulakları ve bu kulakların arasında siyah benekleri bulunuyor. Ek olarak yanaklarından boyun kısmına doğru ilerleyen siyah çizgileri de var. Belgesellerde genellikle bu hayvanların en tatlı hâllerini görürüz.
Fakat olur da Orta Asya’nın yüksek tepelerine yolunuz düşer de onunla karşılaşırsanız, size daha çok şu şekilde bakacaktır:
Evet, Pallas kedisi sadece Moğolistan, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Özbekistan gibi ülkelerin içinde bulunduğu Orta Asya’da bulunuyor. Yalnız yaşıyor olmaları ve çoğunlukla dağlık alanlarda bulunmaları da görülme ihtimallerini azaltan etkenlerden bazıları.
Sarı renk var oldukları yerleri, mor renk kesin olmasa da var olduğu düşünülen yerleri, kırmızı renk ise hiç bulunmadığı düşünülen yerleri gösteriyor:
Bir ev kedisinden daha büyük değil fakat eve almaya çalışırsanız sizi pişman edeceği kesin:
Bunun birkaç sebebi bulunuyor. Öncelikle bu tür az önce bahsettiğimiz soğuk, yüksek ve kayalık alanlara ya da düzlüklere alışık. Bu yüzden evinize aldığınızda uyum sağlaması pek de mümkün olmayacaktır. Bağışıklık sisteminin farklı koşullara yönelik gelişmiş olması da birçok hastalığa karşı kendisini savunmasız bırakacaktır.
Evet, bu bacaklarla Asya dağlarında terör estiriyor:
Kısa bacaklara sahip olan bu tür, tahmin edeceğiniz üzere kovalamacalarda pek de başarılı değil. Göründüğünden çok daha çevik olsa da bu dezavantajını, kamuflaj gibi yetenekleriyle kapatıyor. Buna ek olarak kendilerinden büyük hayvanları avlamak için ağaçlara tırmandıkları ve buradan avlarına saldırdıkları da biliniyor. Anlayacağınız tam bir gerilla.
Peki neyle besleniyor?
Oldukça iyi bir avcı olan Pallas kedisi, kuşlarla, sürüngenlerle, kemirgenlerle ve en çok da pika isimli tavşan türüyle besleniyor. Avına saldırmadan önce hareketlerini dikkatlice izlemesi de usta avcılığını tekrar hatırlatıyor. Yani avını kovalamaktan ziyade gafil avlamayı tercih ediyor.
Üreme detaylarına da değinelim:
Esaret altında doğan yavrulardan biriAralık ve mart ayları arasında gelişen çiftleşme dönemi, mart ile mayıs arasında yavruların doğmasıyla bitiyor. Doğal ortamından alınıp esaret altında izlenenlerde gebelik süresinin 65 ile 75 gün arasında olduğu görülmüş. Bunun sonucunda çoğunlukla 3-4 yavru olmak üzere 1 ile 6 adet arasında yavru doğmuş. Doğal alanlarında da sürelerin bunlara yakın olduğu düşünülüyor. Yavrular 4 aylık olmaya yakınken anneleriyle avlanabiliyorken, 6 aylık olduklarında yetişkinliğe erişiyorlar.
Söz konusu yavruların çoğu maalesef zorlu şartlara uyum sağlayamadan yaşamını yitiriyor. Buna doğal alanların yok edilmesini de kattığımızda 2002’de neden “soyu neredeyse tehdit altında” listesine alındığını anlayabiliriz.