Günümüzde birçok insan için adeta bir temel ihtiyaç hâline gelen güneş kremleri, kullanıp kullanmamakta kararsız kalanlar için kafa karışıklığına yol açabiliyor. Zararlı güneş ışınlarının sebep olduğu cilt kanserini önlemek için bedenimize doğal olmayan bir maddeyi sürerek kendimize daha çok zarar veriyor olabilir miyiz?
“Artık biri şu konuya açıklık getirsin!” diye illallah edenleri duyar gibiyiz. O yüzden hiç vakit kaybetmeden işin aslına astarına hep birlikte bakalım.
Birçoğumuzun sosyal medyada “Güneş’in yüzüne sürekli sol taraftan vurduğu tır şoförü” başlığıyla denk geldiği bu adam, yalan bir Facebook postu gibi duruyor olabilir fakat değil!
Fotoğraftaki bu adam, 28 yıllık bir tır şoförü ve yıllar boyu aynı hatta çalıştı. Bu hatta Güneş hep sol tarafından vuruyordu. Böylece yıllar sonra, farkında olmadan yapılan bir deneye şahit olduk. Güneş’in cildimize verdiği zararı en çarpıcı örneklerden biriyle görebildik.
Güneş ışınları, cildimize ve sağlığımıza tahmin ettiğimizden daha çok zarar veriyor.
Güneş’in bize en kolay şekilde ulaşabilen ışını UV-A, genlerimizi değiştirebilecek kadar güçlü. Yani güneşlendiğinizde sadece teniniz bronzlaşmıyor, zararlı ışınlar genlerinizle oynuyor.
Şöyle de açıklayabiliriz; ışınlar teninizdeki hücrelere ulaşıyor ve onları öldürüyor. Bizim bronzlaşıp güzelleşmeye çalıştığımızdan bihaber vücudumuz ise var gücüyle, ölen hücreleri yenilemeye uğraşıyor. Yanan bölgelere kan akın ediyor ve damarlarımız genişliyor, kan biriktikçe de derimizin rengi koyulaşıyor.
Üstelik; Güneş ışınlarının cildimizle buluşup tenimizi yaktığı her an, fiziksel yaşlılık sürecimizi hızlandırıyoruz. Derimizin en altındaki katmanlara kadar ulaşabilen ışınlar, yaşlandığımızda zaten bozulacak olan dokulara da zarar veriyor. Bir nevi, yaşlanma sürecini hızlandırıyor.
Ne yazık ki ‘zararsız bronzlaşma’ diye bir şey mümkün değil.
Cilt Kanseri Vakfı’na göre, ne kullanırsanız kullanın sağlıklı bir şekilde bronzlaşamazsınız. Bronzlaştığınız her an, sizi deri kanserine biraz daha yaklaştırır. Evet; güneş kremleri, ışınlardan gelen zararı büyük ölçüde engelleyebilir fakat unutmamak gerekir ki hiçbiri %100 koruma sağlamaz.
Herkesin aklında tek bir soru; güneş kremleri bizi cilt kanserinden uzaklaştırıyor mu, yoksa daha mı çok kanser ediyor?
Bu sorunun cevabını vermeden önce, güneş kremlerinin çeşitlerine bir göz atalım:
Kimyasal güneş kremleri: Organik moleküllerden oluşur ve genelde koruyuculuğu daha yüksektir.Fiziksel güneş kremleri: İnorganik moleküllerden (minerallerden) oluşur ve kimyasal güneş kremlerine göre koruyuculuğu daha düşüktür.İsimlendirmelerin farklı oluşu, özellikle “kimyasal” sözcüğü sizi endişelendiriyor olabilir. Ancak yalnızca isimden ibaret olduğu, kimyasal güneş kremlerinin organik moleküllerden oluşmasından bile anlaşılabiliyor. Bunun yanı sıra günümüzdeki “organik olan iyi, kimyasal olan kötü” algısı tamamen kapitalizme hizmet ediyor fakat bu da başka içeriğimizin konusu olsun.
Güneş kremlerinin bir dereceye kadar kanımıza karışabileceği doğru fakat önemli olan, bunun seviyesi.
Kanımıza karışan her kimyasal bize zarar verecek demek değil. Güneş kremlerinin içinde bulunan kimyasalların da bize zarar vermesi için en az 200 yıl boyunca onları aralıksız tenimize sürmemiz gerekir. Kısacası kreminden değil, Güneş’ten korkun!
Peki hangi güneş kremini kullanalım?
Tercih etmeniz gereken krem türünü cilt tipinize göre (hassas, yağlı, kuru vb.) seçmeniz gerekir. Türünden bağımsız olarak ise sizi Güneş’in zararlı ışınlarından koruyacak en iyi kremi arıyorsanız en pahalısını aramanıza gerek yok.
SPF değeri en az 30, en fazla 50 olan ve UV-A, UV-B korumaya sahip herhangi bir kremi tercih edip 2 saatte bir bol bol sürerek yenilediğinizde maksimum verimi alabilirsiniz!
Kaynaklar: Skin Cancer, Cancer, NCBI, Thorne