ÖZEL
Türk Hızlandırıcı Merkezi projesinin yürütücüsü Prof. Dr. Engin Arık ve beraberindeki hocaların ölümlerinin üzerinden 15 yıl geçti.
Tarihler 30 Kasım 2007'yi gösterdiğinde Isparta semalarına iniş yapmaya hazırlanan bir yolcu uçağı, önce havalimanı pistini pas geçmiş daha sonra Türbetepe'de düşmüştü.
Gece saatlerinde onlarca ambulans siren sesleriyle Isparta'yı uyandırmış, Türbetepe hattı çakarların mavi ve kırmızıdan oluşma renkleriyle boyanmıştı.
Olay yerine gelen yetkililer kazanın sebebini öğrenebilmek için hızla soruşturma başlattı. Fakat 57 kişinin bulunduğu uçaktaki herkes ebediyete intikal etmişti. Uçağın kara kutusu boş çıkarken, kazanın sebebi pilotaj hatasına bağlandı.
Devam eden yıllarda birçok iddia ortaya atıldı. Sabotaj ihtimali üzerinde durulurken, Prof. Dr. Engin Arık'ın çantasının kaybolmuş olabileceği öne sürüldü.
İddiaların tabanı ise, Arık'ın bir röportajında Türkiye'nin iç ve dış borçlarını 350 kez ödeyebilecek bir proje üzerinde çalıştığını söylemesinden oluşuyordu. Fakat kamuoyundaki bu söylemler iddia niteliği taşımaktan ileri gidemedi.
O an Isparta Havalimanı'nda Türk Hızlandırıcı Merkezi'nin üyelerini karşılamak için bekleyen kişi ise, Profesör Doktor Suat Özkorucuklu'ydu.
Rahmetli Arık'la 2001'den 2006'ya kadar birden fazla projede yer alan ve aynı zamanda Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi (CERN) Araştırmacısı olan Özkorucuklu, faciaya ilişkin bilinmeyen ayrıntıları Haber7'ye anlattı.
İşte, İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü Başkanı Profesör Doktor Suat Özkorucuklu'nun çarpıcı açıklamaları...
TÜRK HIZLANDIRICI PROJESİ'NDE ORTAK FAALİYET
Rahmetli Engin Arık'la birden fazla projede çalışan Suat Özkorucuklu, tanışma süreçlerini ve ne üzerine çalıştıklarını şu sözlerle anlattı:
"2001 yılında yurda dönüş yaptıktan sonra ilk kez Engin Hanım’la Eskişehir’deki bir toplantıda tanıştık. Daha önce birbirimizi yayınlardan ve çalışmalardan biliyorduk ama ilk görüşmemiz o zamana denk geldi. 2001’den 2006’ya kadar farklı konularda çalışmamıza rağmen 2006’dan sonra Türk Hızlandırıcı Projesi’nde ortak olarak faaliyetlere başladık. Amacımız da Türkiye’de hızlandırıcıya dayalı sistemler ve tesisler kurmaktı."
ANTALYA BİLETİNİ ISPARTA'YLA DEĞİŞTİRMİŞLER
Özkorucuklu, Engin Arık ve beraberindeki heyetin Antalya'ya aldıkları uçak biletini Isparta ile değiştirdiklerini söylerken; bunun gerekçesini yıllar sonra şöyle açıkladı:
"Biz Türk Hızlandırıcı Merkezi projesi kapsamında mutlaka yılda iki kez bir araya gelirdik. Bütün ekip olarak… Bu buluşmaların biri merkez olan Ankara’da, diğeri ise projeye katkı veren üniversitelerin ev sahipliğinde gerçekleşiyordu. Farklı üniversitelerde bu toplantıları yaptıktan sonra bir seferinde Engin Hoca, ‘Suat bu kez sen bizi ağırla. Orada toplanalım’ dedi. Ben de ‘Tamam’ deyip gerekli bütün hazırlıkları yaptım. Engin Hanım normalde Antalya’ya uçacaktı ama diğer grup yani diğer arkadaşlarımız Isparta’ya olan uçağı keşfetmişler.
Hem ücretinin daha uygun olduğunu, Antalya’ya kıyasla daha yakın konumda bulunduğunu ve bizim onları daha rahat karşılayabileceğimizi düşünerek uçak biletlerini son anda Antalya’dan Isparta’ya çevirdiler. Keşke çevirmeselerdi. Hayatımda tanıdığım birçok insana göre en milliyetçi, en ülkesini düşünen ve ülkesi için çalışan Engin Hocam'dı... Ve sadece Engin Hocam değil, diğerleri de aynı şekildeydi."
CANSIZ BEDENLERLE YÜZLEŞTİ
Faciayı dün gibi hatırladığını söyleyen Özkorucuklu, çalışma arkadaşlarının cansız bedenlerini teşhis ettiği anları duygularına güçlükle hakim olarak anlattı:
"Kaza anında oradaydım. Uçağın düştüğü yerde de oradaydım. Hocalarımı teşhis ederken de oradaydım. Onları toparlarken de oradaydım. Evet oradaydım yani… Maalesef… Maalesef oradaydım… İlk müdahalede yapabilecekleri her şeyi yaptılar ama kimse kurtulmamıştı…"
SABOTAJ İHTİMALİ YÜKSEK!
Kaza sonrası ulusal ve uluslararası basında sıklıkla çıkan sabotaj iddiasını değerlendiren akademisyen sözlerine şöyle devam etti:
"Sabotaj var mı? Bilmiyorum. Yani kendi hissiyatım var ama bu benim hissiyatım. Ama gerçeklerin hepsi elimde olmadığı için bilmiyorum. Olma ihtimali yüksek midir? Evet ama bir hatalar zinciri sonucunda çok kıymetli insanlarımızı kaybettik. O bir gerçek…"
KAYIP ÇANTANIN SIRRI
Tıpkı sabotaj iddiaları gibi Engin Arık'ın çalışma dosyalarının yer aldığı çantasının kaybolduğuna yönelik söylemler de çok konuşulmuştu. Suat Özkorucuklu, kayıp çanta vakasına şöyle değindi:
"Kaza kırım tamamlanıp cenazeler teslim edildikten sonra kişisel eşyaların zamanı geldi. Aylar sonra… O zaman gittik. Metin Hocam’la (Engin Arık’ın eşi) ve Nevzat Hocam’la gittik. Teslim aldık. Tabii ben almadım. Eşi teslim aldı. Yani o zaman ‘Şu kayıp bu kayıp’ denmedi. Bilmiyorum. Var mıdır? Haberim yok."
DOLAYLI TEHDİT
Aynı zamanda İsviçre merkezli CERN'in araştırmacısı olarak da bilinen Prof. Dr. Özkorucuklu, Türk Hızlandırma Merkezi projesi bağlamında tehdit alıp almadıklarını şöyle yorumladı:
"Direkt olarak almıyorsunuz tehditleri. Bunun farklı yöntemleri var. Çalıştığınız projelerin önüne geçilebiliyor. Çalışma arkadaşlarınız veya çalışmayı düşündüğünüz arkadaşlarınız sizden uzaklaştırılabiliyor bir bahaneyle…"
BIRAKTIĞI MİRAS SAHİPLENİLDİ
Yerli ve yabancı kaynaklarda onlarca makalesi yayınlanan akademisyen, 'Hocam' dediği Engin Arık'ın geride bıraktığı mirasının akıbetini şöyle açıkladı:
"Türk Hızlandırıcı Merkezi projesi hala devam ediyor. Beş aşamalı projeydi. Beş ayrı alt sistemin bir araya geleceği bir projeydi. Zaten bunlardan bir tanesi, ‘Serbest Elektron Lazeri’ kısmı devlet tarafından finanse edilmişti. Oradaki çalışmalar Ankara’da devam ediyor."
Suat Özkorucuklu, Ankara'daki sürece işarette bulunarak o dönem Devlet Planlama Teşkilatı olarak bilinen Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın projelerine olan yardımlarını doğrulayıp bu akışın devam ettiğini vurguladı.
ABD’DEKİ NÜKLEER FÜZYON GELİŞMESİ
İstanbul Üniversitesi Fizik Bölümü Başkanı Prof. Suat Özkorucuklu, Haber 7'ye yapmış olduğu özel açıklamalarını ABD'deki nükleer füzyon projesindeki gelişmelere atıfta bulunarak noktaladı:
"Evet yaptılar. Yani ne yaptılar? Bir kibrit kutusu büyüklüğündeki numune üzerine lazer ışınlarını gönderdiler. Onu aktive ettiler ve bu birleşim sonucunda enerjinin açığa çıkmasını sağladılar. Ama bunu nasıl yaptılar biliyor musunuz? Yaklaşık 3 kilovatlık enerji verdiler, 4.5 kilovatlık enerjiyi geri aldılar. Peki lazerlerin ateşlenmesinde ne kadar harcandı? 190 megavat! Yani aslında çok bir şey yapmadılar."