Birazdan bahsedeceğimiz gerçek suç dosyaları, polis ve FBI iş birliğine rağmen hâlâ çözülemedi. Bakalım, siz okurken üzerlerine ne tür teoriler üreteceksiniz?
Asansörde tuhaf hareketler yaptıktan sonra çatıdaki su tankında cesedi bulunan Elisa Lam, polise şifreli mektuplar yollayarak dalga geçen Zodiac katili, çocuk güzellik kraliçesi JonBenét’in vahşice öldürülmesi ve dahası…
Birinci vaka: Elisa Lam
Elisa Lam, 1 Şubat 2013 tarihinde tek başına çıktığı bir batı turundayken Amerika'nın Los Angeles şehir merkezindeki Cecil Otel’de kayboldu ve daha sonra otelin çatısındaki su tankında cesedi bulundu.
Cecil Hotel, karanlık tarihi ile tanınıyordu. Yazımızın ilerleyen bölümlerinde ayrı bir başlık olarak değineceğimiz Elizabeth Short'un öldürülmeden önce Cecil'de kaldığı söyleniyor. "Pershing Meydanı'nın Güvercin Hanımı" olarak bilinen Goldie Osgood, 1964'te otel odasında tecavüze uğradı ve öldürüldü.
Ünlü seri katil Richard Ramirez ve taklitçisi Jack Unterweger, suçlarını işlerken Cecil'de yaşadılar. Ayrıca, yukarıdan atlayarak yoldan geçen birini öldüren bir kadın da dahil olmak üzere birçok intihara ev sahipliği yaptı.
21 yaşındaki Kanadalı üniversite öğrencisinin soruşturması başladığında ise otelin güvenlik kameralarından çok tuhaf görüntülere ulaşıldı. Videoda; asansöre girdikten sonra tüm düğmelere basıyordu, birini gözlüyormuşçasına koridora göz atıyordu ve çıkıp tekrar giriyordu.
Üstelik, yerinde sallanıyor ve sanki görünmeyen biriyle iletişim kuruyormuş gibi hareket ediyordu. En sonunda ise soldaki koridora doğru yönelerek gözden kayboluyordu.
Tüyler ürpertici video, internette hızla yayılarak viral olmuştu ve üzerine binlerce teori üretiliyordu. Teoriler genellikle, Lam’in akıl hastası olduğu veya uyuşturucu kullandığı üzerineydi. Olayın üzerinden iki hafta geçtikten sonra otelin konukları musluktan kahverengimsi su sızdığından şikayet etmeye başladılar.
19 Şubat sabahı, bir otel çalışanı, çatı katındaki su tankını kontrol etmeye gittiğinde tankın üst kapağının açık olduğunu fark etti. Su tankının içine baktığında ise suda yüzen genç bir kadının cesediyle karşı karşıya kaldı.
Çalışan, alarm sistemini bilmeden kimsenin çatıya giremeyeceğini polise söyledi. Çatı katındaki merdiven boşluğunun ve kapının anahtarları da yalnızca personelin elindeydi.
Otelin mühendisine göre; alarmı çalıştırmadan çatıya ulaşmış olsanız bile su deposu platformuna çıkmanız, ikinci bir merdiveni kullanarak tankların tepesine çıkmanız, ağır metal kapağı kaldırmanız ve zıplamanız gerekirdi.
Üzerine çeşitli teoriler üretilse de bu olayın nasıl gerçekleştiği hâlâ gizemini koruyor. Üstelik, Lam'in ölümünden sonra ürkütücü bir şekilde gönderi paylaşmaya devam eden Tumblr bloğu akılları iyice karıştırmıştı fakat daha sonra, bu gönderilerin otomatik paylaşıldığı ortaya çıktı.
İkinci vaka: The Black Dahlia
Faili meçhul Amerikan suçu tarihinde, The Black Dahlia cinayeti, çok büyük etki bırakan vakalar arasında. 14 Ocak gecesinde işlenen cinayetin kurbanı, bedeni ikiye bölünerek bir tarlaya bırakılan güzeller güzeli kadın Elizabeth Short.
22 yaşında cinayete kurban giden Short, hayatının 21 yılını Boston ve Miami arasında gidip gelerek geçirmişti. Yaşamının yalnızca son 6 ayında, 1947 senesinde Amerika'nın Kaliforniya eyaletinde yaşadı ve kan dondurucu olay da burada gerçekleşti.
Hassas İçerik #blur-img{ filter: blur(32px); -webkit-filter: blur(32px); cursor:pointer; } /* Position text in the middle of the page/image */ .blur-bg-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: bold; position: absolute; top: 50%; left: 50%; transform: translate(-50%, -50%); z-index: 2; width: 80%; padding: 20px !important; text-align: center; cursor:pointer; }
Elizabeth’in cesedi; belden ikiye bölünmüş, bağırsakları kalçalarının altına sıkışmış, bacakları birbirinden ayrılmış, yüzü adeta Joker gibi kulaktan kulağa yarılmış, memeleri kesilmiş, burnu kırılmış, vulvası parçalanmış ve vücudundan kanı akıtılmış bir şekilde tozlu bir tarlada bulundu.
Hassas İçerik #blur-img{ filter: blur(32px); -webkit-filter: blur(32px); cursor:pointer; } /* Position text in the middle of the page/image */ .blur-bg-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: bold; position: absolute; top: 50%; left: 50%; transform: translate(-50%, -50%); z-index: 2; width: 80%; padding: 20px !important; text-align: center; cursor:pointer; }
Betty adındaki bir kadın, sabah 10 civarında kalıntıları keşfetti. İlk başta, atılmış bir manken bulduğunu düşündü ancak gerçekler çok daha korkunçtu. Böylesine vahşice bir suçu kimin işlediği araştırılırken yaklaşık 60 kişi ortaya çıktı ve suçu üstlendi.
Bunlardan 25'i LAPD (Los Angeles Polis Teşkilatı) tarafından kayda değer görülüp değerlendirildi. Yine de yeterince kanıt bulunamadığından hiçbiri tutuklanmadı. Hâlâ çözülemeyen The Black Dahlia vakasıyla ilgili resmi soruşturma malzemeleri kamuya açık bir hâlde, FBI’ın arşivinden daha detaylı bilgiye ulaşabilirsiniz.
Üçüncü vaka: "Kutudaki Çocuk"
25 Şubat 1957'de, Amerika'nın Pensilvanya ormanlarında bir karton kutu içinde çocuk cesedi bulundu. 4 ila 6 yaş aralığında olduğu tahmin edilen çocuk, ya birkaç gün ya da birkaç hafta önce ölmüştü. Yetersiz beslenmiş, morluklar ve yaralarla kaplı olan çocuğun, kafasına tekrar tekrar aldığı travma darbesi nedeniyle öldüğü saptandı. Cenazesi ise mezar taşına "Amerika'nın Meçhul Çocuğu" yazılarak defnedildi.
Son zamanlarda gelişen yeni adli tıp kanıtları, onu Joseph Augustus Zarelli olarak tanımlasa da ölümü onlarca yıldır bir sır olarak kaldı. Dosyanın hâlâ açık olduğunu ve soruşturmanın sürdüğünü söyleyen polis yetkilileri, artık kimliği de açıklanan çocuk hakkında bilinmeyen detayların da tamamlanabilmesi için kamuoyundan yardım istiyor.