O dönem Beyoğlu’nda gayrimüslimler ve azınlıklar epey fazlaydı. Türklerin çalıştığı çok fazla yabancı şirket de vardı. Vagon-Li de bunlardan biriydi. Orada çalışan Naci Bey’in başına gelenlerin duyulmasıyla gençler yerinde duramadı.
Bazı tarih kitaplarına konu olan bu olayın nasıl gerçekleştiğine ve daha sonra neler olduğuna bakmak için 1990’ların Taksim sokaklarına doğru bir yolculuğa çıkalım.
Naci Bey’in bir tüccarla Türkçe konuşması, ceza almasına sebep oldu.
Uluslararası Yataklı Vagonlar Şirketi Wagons-Lits (Vagon-Li), Beyoğlu’nda yer alıyordu. Takvimler 22 Şubat 1933’ü gösterdiğinde şirkette çalışan bir Türk olan Naci Bey; şirkete gelen bir müşteriyle, biraz da sinirli ve yüksek sesli bir tavırla Türkçe konuşuyordu.
Bu konuşmaları duyan Belçikalı müdür Jannoni, Naci Bey’e şirketin resmî dilinin Fransızca olduğunu söyleyince Naci Bey, "Ben Türk'üm! Memleketimde de resmî dil Türkçe! Bence siz Türkçe öğrenmelisiniz!" dedi. Bunun üzerine müdür, Naci Bey'e 25 kuruş para cezası verdi. Naci Bey yine sert bir tavırla karşı gelince 15 gün boyunca işten uzaklaştırma da aldı.
Olay, basında yer bulunca öfkeli gençler, şirketi basmaya karar verdi.
Naci Bey .via-text { background-color: rgb(0,0,0); /* Fallback color */ background-color: rgba(0,0,0, 0.4); /* Black w/opacity/see-through */ color: white; font-weight: 300; font-size: 0.75em; position: absolute; bottom: 0%; right: 0; z-index: 2; padding: 5px !important; text-align: left; }
Yaşanan bu hadise, gazetelerde yer aldı. Cumhuriyet gazetesinde "Türkçeyi istemeyenin Türkiye'de yeri yoktur!" başlıkları atıldı ve olaydan 3 gün sonra, 25 Şubat tarihinde Darülfünun ve Millî Türk Talebe Birliği öğrencileri toplandı. Aralarında, Cahit Arf ve Peyami Safa gibi dönemin tanınmış isimleri de vardı.
Toplanan öğrenciler, şirketin bürosuna doğru yola çıktı ve protesto etmeye başladılar. Ancak bu, ufak çaplı bir protesto değildi. Bir süre sonra olaylar iyice alevlendi ve camlar, pencereler inmeye başladı. Polisler, "Çocuklar, derdinizi bize anlatın. Söz, hepinizi dinleyeceğiz." diyordu fakat nafileydi.
Ellerinde Türk bayraklarıyla büronun içine kadar giren öğrencilerin ilk yaptığı şey, duvardaki Atatürk resmini almak oldu.
Diğer vatandaşların alkışları arasında şubeye giren öğrenciler, duvardaki Mustafa Kemal portresini aldıktan sonra "Bu resmin ait olduğu yer burası değildir!" diyerek eşyaları kırıp parçalamaya başladılar. Biletlere ise hiç dokunmadılar.
Bir yandan da "Türklüğü tahkir edenler, Türkçe konuşmayanlar bu memleketten kovulacaklardır.", "Yaşasın gençlik, yaşasın Gazi!", "Türk topraklarında Türkçe konuşmayı reddedenlerin varlığına tahammülümüz yok!" sloganları atıyorlardı.
Büroda tozu dumana katsalar da yeterli gelmedi.
Şirketin tek bürosu burası değildi ve gençler, yeterince intikam almış hissetmiyordu. Karaköy’deki büroya da girdiler ve yine ilk yaptıkları, duvardaki Atatürk resmini kaldırmak oldu. Daha sonra olanlar yine aynı şekilde seyir etti, ortalık birbirine girmişti.
Öğrencilerin protestosu İstanbul Valiliği’nde devam etti ve koruma altına aldıkları Atatürk resimlerini halkevine bırakıp dağıldılar. Bu öfkeli protesto belli ki etkili olmuştu ki Naci Bey işe döndü.
Yaşanan tek gelişme Naci Bey’in tekrar işe başlaması da değildi.
Pera civarında, çok fazla gayrimüslim ve azınlık yaşıyordu. Buralardaki pek çok yabancı şirket de olaydan sonra Türkçe isimler kullanmaya başlamıştı.
1928 sonları, 1930 başlarında ortaya çıkan; azınlıkların kendi dillerini konuşmayı engellemeyi amaçlayan “Vatandaş, Türkçe konuş!” kampanyası da tekrar başlatıldı.
Wagons-Lits şirketi ise Osmanlı Devleti döneminden kalan diğer pek çok yabancı şirketle aynı kaderi paylaşarak devletleştirildi. Günümüzde şirket, büyük yatırımlarla Türkiye’de faaliyet göstermeye devam ediyor.
Kaynaklar: M. Kemal Sevgisunar, Şaduman Halıcıİlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: