İnternetin olmadığı dönemlere birlikte geri gidelim. Oyunlarımızı CD satan bilgisayarcılardan 2 ve 3 lira gibi fiyatlara alıyoruz, Windows müzik oynatıcısında indirdiğimiz müzikleri dinliyoruz ve bu sırada oynatıcıdaki farklı canlı görüntülere takılıp gidiyoruz. İnternetsiz pek bir şey yapamıyorken de sıkılıp ekran koruyucularını keşfediyoruz.
Aslında çoğu kişi bunların görevinin sadece ekranı kapatmak olduğunu düşünüyordu fakat durum, sanıldığından oldukça farklı. Ekranda dönüp duran bu görüntülerin asıl amacı, direkt bilgisayarınızın sağlığıyle ilgiliydi. Gelin, detaylara birlikte bakalım.
Ekran koruyucularına ihtiyaç duyduğumuz dönemde tüplü televizyona benzeyen monitörlerimiz vardı:
CRT (Katot Işınlı Tüp) ismiyle bilinen koni şeklindeki bu monitörlerde belli bir süre aynı görüntü açık kaldığında ‘yanma’ olarak adlandırılan durum ortaya çıkıyordu. Dönemin teknolojisi sebebiyle karşılaşılan bu durumun önüne geçmek için de en basit çözüm tahmin edebileceğiniz üzere ekranı ya kapatmak ya da üzerinde sürekli farklı görüntüler açmaktı.
Fakat aynı görüntü açılmasa bile sürekli farklı görüntülerin ekranda olması da ömrünü kısaltıyor veya ekran kalitesini zamanla düşürüyordu:
Yani en uygun çözüm kısa süreliğine bilgisayar başından kalktığınızda ekranı kapatmaktı. Fakat bu da bilgisayar boşa çalışıyormuş gibi bir izlenim oluşturduğu için diğerlerinin bilgisayarı kapatması gibi sorunları beraberinde getiriyordu. Kolayca aşılabilen bu sorun maalesef kapanma riskini tamamen ortadan kaldırmadığı için farklı bir alternatif gerekti.
Çünkü bu sadece bilgisayarlar değil, yaygın şekilde kullanılan televizyonlar için de tüm dünyada geçerli bir sorundu. Yüzlerce dolar ve dönemin parasıyla yüzlerce TL eden bu cihazlar da kıymetli olduğundan söz konusu alternatifin hızlı bulunması da önemliydi.
Başta Atari’nin ekranı sürekli hareket hâlinde tutması dikkat çekti:
Günümüzde hâlâ bazı ebeveynlerin, oyun konsollarının televizyonu bozacağını düşündüğünü göz önünde bulundurursak o dönemlerde bunun daha çok ciddiye alınan bir problem olduğunu düşünmek zor değil. Bahsettiğimiz yanma problemi konsola değil, televizyona bağlı olsa da Atari bunun için bir önlem almış ve 2600 modelinin bazı oyunlarında ekranı hareket hâlinde tutmuştu.
Atari 2600, 1977’de çıktı. 1980’lerde ise bu soruna el atmak üzere ortaya atılan ekran koruyucularının yükselişini gördük:
After DarkBaşta ekran koruyucuları belirli bir sürenin ardından (genelde 2-3 dakika) ekranı siyahla kapatıyordu. Bu alanda bilinen ilk örnek bir bilgisayar programcısı olan John Socha tarafından geliştirilen SCRNSAVE’di. Bunu takip eden diğer geliştiriciler ise daha eğlenceli ve göze hoş gelen ekran koruyucuları tasarladı. Bunların en çok bilineni ise bir koleksiyon olarak gösterebileceğimiz After Dark oldu.
1990’lardan bu yana kişisel bilgisayar kullanımı yaygınlaştıkça bu bilgisayarlar için üretilen ekran koruyucusu sayısı da arttı. Bu bağlamda 3 boyutlu labirent gibi efsanevi olanlarla karşılaştık. Peki şimdi ne durumdalar?
Ekran koruyucuları, günümüzde CRT monitör kullanmadığımız için pek de gerekli değil. Plazma olan cihazlarda aslında hâlâ yanma sorunu görülse de bu geçici oluyor. Aksine, CRT monitörlerdeki yanmalar kalıcı olduğu için ekran koruyucuları oldukça kritik bir görev üstleniyordu diyebiliriz.
Hiç mi kötü yanı yoktu bunların?
O zamanlarda 128 MB depolama fazla görünüyordu ve diğer donanımlar da bu oranda gelişmişti. Bu bağlamda ekran koruyucu devreye girer girmez büyük oranda RAM ve işlemci kullanıyorlardı. Kısaca o dönemdeki bir bilgisayar kullanıcısı için en mantıklı şey, bilgisayarı kullanmadığı zamanlarda ekranı kapatmaktı.
Günümüzde kullanılıyorlar mı?
Bazı kullanıcıların hâlâ bunları kullandığını görebilirsiniz fakat buradaki asıl amaç monitörde çıkacak bir izi engellemek değil. Daha çok güvenlik amacıyla kullanıcılar günümüzde ekran koruyucularını tercih ediyor. Bilgisayarlarının başından kalktıklarında ekran koruyucu devreye giriyor, döndüklerinde ise bilgisayarı kullanmaya devam etmek için şifrelerini girmeleri isteniyor.
Bu da son olarak bizden bir bonus:
www.idrak34.com