Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi, eski Ekonomi Bakanlarından Prof. Dr. Işın Çelebi, Türkiye’de geçen yıl eylülde başlayan ekonomi mantığına ters kararlarla gelir dağılımının bozulduğunu, nüfusun 4- 5 milyonluk kısmının kazancı artarken 80 milyonun sıkıntı içinde yaşadığını söyledi. Çelebi, “Dünyada içe kapanılan yeni bir düzene geçiliyor. Türkiye döviz talebini baskılayan değil artıran politikalara bir an önce yönelmeli. İlk yapılacak iş ise verilen sözlere güvenin sağlanması. Bütün bunlar yapılırsa Türkiye ekonomisi iyiye gidebilecek potansiyele sahiptir” dedi.
- Türkiye ekonomisi sıkıntılı bir süreçten geçiyor. Yüksek enflasyon sarmalına girmiş durumdayız. Bu noktaya nasıl gelindi?
Ekonomide 1 Eylül 2021’den sonra iktisat politikası mantığına ters işler yapma anlayışı ve ısrarı nedeniyle bozulma hızlandı. Zaten yüksek olan enflasyon yüzde 30’lardan yüzde 50’lerin üzerine çıktı. Yurtiçinde uygulanan yanlış bütçe politikası gelir-gider dengesini darmaduman etti. Öncelikli olmayan projelerin maliyetlerindeki büyük artışlar kaynakların haksız dağılımına, dolayısıyla gelir dağılımının hızla altüst olmasına neden oldu. Dolar kuru Haziran 2021’de 8.5 TL iken bu yıl haziran ayında yüzde 98 artarak 17.3 TL’ye çıktı. Yıllık kur artış oranları Güney Afrika’da yüzde 18, Brezilya’da yüzde 4, Arjantin’de yüzde 33 oldu. Türkiye’de yüzde 98. Döviz kuru açısından Türkiye negatif ayrışıyor. Oysa, döviz arzının artışı enflasyonun aşağı çekilmesinde çok olumlu rol oynuyor.
- Hükümet her seferinde altı ay sonra enflasyon düşecek diyor. Adım atılmıyor...
Gerçek enflasyonun düşeceği ve hayat pahalılığının azalacağı ortam, üretim-verimlilik artışının olduğu ve kur artışının dengelendiği bir süreçte gerçekleşebilir. Yaşam standartlarının, satın alma gücünün arttığı bir ortamda yükselebilir. Aksi takdirde matematiksel hesaplama taktikleri, rakamların eğilip bükülmesiyle gerçekler değişmez. Son 24 ayda enflasyonun düşeceği sekiz tarih verildi ve ne yazık ki düşme gerçekleşmedi.
ORTA SINIF ERİDİ
- Enflasyon başta olmak üzere açıklanan rakamlara kimse inanmıyor. Kurumlara güven kalmadı. Gelir dağılımı tamamen bozuldu. Asgari ücret neredeyse genel ücret oldu. Bu dengesizlik nasıl düzelir?
Ne yazık ki belirsizlik ve güvensizlik ortamının yükselmesi ile beklentiler negatife dönüştü. Hayat pahalılığı yüzde 78’in üstüne çıktı. Rakamlara ve söylenenlere güven kalmadı.
Enflasyon ile birlikte gelir dağılımı çok bozuldu. Üst gelir grupları, durumlarını korurken alt gelir gruplarının satın alma gücü çok düştü. Orta sınıf eridi. Oysa, orta sınıfın güçlü olması bir toplumun sağlığı için çok çok önemli. Esnaf, serbest meslek sahipleri, küçük ve orta ölçekli sanayiciler büyük sıkıntı içindeler. Alt gelir gruplarının, gençlerin, kadınların ve emeklilerin yaşama standartları, hayat pahalılığı nedeniyle çok geriledi. 85 milyon nüfusun 4- 5 milyonluk kısmının kazancı artarken, 80 milyon sıkıntı içinde yaşıyor.
- Şapkadan tavşan çıkarma oyunu olarak yorumladığınız bu yeni Türkiye modelinin sonu nasıl gelir?
“Şapkadan Tavşan Çıkarma Modeli’ ile kastettiğim bilimsel gerçekliklerin dışında hareket edilmesi. Her ay enflasyonun düşeceği söylenmesine rağmen artarak devam ediyor. Hayat pahalılığı yükselerek sürüyor. Sözlere ve rakamlara güven kalmadı. Örneğin Türkiye’de 9 milyon emekli var. 65 yaş üstü emekliler asgari ücretin altında maaş alıyorlar. Bu insanlara durmadan enflasyon düşecek, hayat pahalılığı azalacak denilerek ücretleri minimum yaşam düzeyi olan asgari ücretin altında tutuluyor.
DÖVİZ KAZANCI ARTMALI
- Türkiye bu krizden nasıl çıkabilir? Neler yapılması lazım?
Öncelikle rakamlar doğruyu gösterecek. Gerçekler ortaya konacak, bütçe disiplini sağlanacak. Dövize talebi baskılayan politikalar yerine döviz kazandırıcı işlemlere ihtiyacımız var. Türkiye’nin uluslararası rekabette daha güçlü olması, dışa açık büyüme ve yabancı sermaye girişi yoluyla sağlanacak. Bunun çözümü öncelikle üretimi ve verimliliği artırmaktan geçiyor. Türkiye’nin uluslararası rekabet gücünün artırılması şart. Bütün bunlar yapılırsa Türkiye ekonomisi iyiye gidebilecek potansiyele sahiptir.
- Dünyada da çok önemli sıkıntılar söz konusu. Türkiye’yi bekleyen tehlikeler neler?
Dünyada pandemi süreci sonrası likidite genişlemesinin yarattığı ortam ABD ve Avrupa Birliği’nde (AB) enflasyonun yükselmesine neden oldu. Bu süreç tüm dünyayı negatif etkiledi. Gelir dağılımı bozuldu. Nisan 2022’den bu yana bir resesyon ve durgunluk sürecine girildi. Teknoloji şirketleri değer kaybetmeye başladı. Bu durumun etkilerini 6-18 ay içinde daha net hissedilecektir. Dünyada yeni bir düzene geçiliyor. İçe kapanma dönemi. Ayrıca gıda arz ve enerji arz güvenliği sorunu ortaya çıktı. Petrol- doğalgaz fiyatları hızla artarken buğday tedariği ciddi sorun oldu. Bu süreç, Türkiye’deki enflasyonu ek olarak yüzde 20-25 yukarı çekti. Bugün geldiğimiz enflasyon düzeyi yüzde 78, üretici fiyat endeksi yüzde 138 civarında. Yeni bir açılım ve yeni bir hikâyeye ihtiyacımız var. AB tam üyelik yolunda yürümeliyiz. AB de sorumluluklarını yerine getirmeli.
www.idrak34.com